The Economist, Türkiye’de muhalefetin büyüyen direnişine ve Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlayan kriz ortamına dikkat çekti. Erdoğan’ın baskı politikalarının, geri tepebileceğinin vurgulandığı analizde, İBB Başkanı İmamoğlu'nun olası tutukluluk süresine dair de çıkarımlar bulunuyor.
Türkiye, muhalefetin giderek büyüyen direnişiyle yeni bir siyasi gerilim dönemine girerken, uluslararası basından Türkiye'ye dair analizler gelmeye devam ediyor.
The Economist'e göre, Erdoğan’ın, siyasi rakibini seçimlerden uzak tutma stratejisi kısa vadede işe yaramış gibi görünse de, İmamoğlu’nun tutuklanmasının tetiklediği toplumsal ve ekonomik tepkiler beklentilerin ötesine geçti.
Muhalefet, Erdoğan’a yakın şirketlere karşı boykot çağrısı yaparken, CHP lideri Özgür Özel erken seçim talebinde bulundu. Hükümet ise bu taleplere daha fazla baskı ve gözaltılarla yanıt verdi.
The Economist, bu sürecin, iktidarın muhalefeti demokratik yollarla değil, baskı yoluyla sindirmeye çalıştığının açık bir işareti olduğunu vurguluyor. Ancak "İmamoğlu'nun, cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce cezaevinden çıkması pek olası görünmüyor..."
İşte, 'Türk hükümeti, krizi baskıyla aşmaya çalışıyor' başlıklı o makaleden öne çıkanlar...
ERDOĞAN'A BİR KÖTÜ, BİR DE İYİ HABER
Son yılların en büyük muhalefet mitingi gerçekleşti. 29 Mart’ta yüz binlerce kişi, Türkiye’nin en tanınmış siyasi tutuklularından Ekrem İmamoğlu’nun serbest bırakılması talebiyle sokaklara döküldü.
Ülkenin ana akım medyası ise bu gelişmeye gözlerini kapadı:
Devlet televizyonu, ev sahibi olmak isteyenler için ipuçları verdi. Bir kanal, trafik polislerinin sürücülere şeker dağıttığını gösterdi. Bir diğeri de şeflerin, Ramazan Bayramı için atıştırmalıklar hazırlamasını ekrana taşıdı.
Bu haber karartması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın medya üzerindeki sıkı kontrolünün bir başka örneğiydi. Ancak aynı zamanda, Erdoğan’ın rakibinin tutuklanmasının yaratabileceği sonuçlardan ne denli endişe duyduğunu da gözler önüne serdi.
Erdoğan açısından iyi haber şu: 19 Mart’ta, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun evinin önünde gözaltına alınmasının ardından Türk piyasalarını sarsan şok dalgaları büyük ölçüde yatıştı. Sokak protestoları yerini daha düzenli CHP mitinglerine bıraktı. Ayrıca Erdoğan’ın, Kürt siyasetçileri CHP ile tam bir iş birliğine girmekten alıkoymak amacıyla barış görüşmeleri olasılığını gündemde tutma stratejisi işe yaramış gibi görünüyor.
İMAMOĞLU CEZAEVİNDEN ÇIKACAK MI?
İmamoğlu’nun, yasal seçim tarihi 2028 olsa da daha erken yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce cezaevinden çıkması pek olası görünmüyor. Erdoğan kendi deneyiminden iyi bilir ki, kısa süreli bir hapis cezası, İmamoğlu’nu durdurulamaz bir siyasi figüre dönüştürebilir. Bu nedenle, Erdoğan onun uzun süre içeride kalmasını sağlamaya kararlı.
Ancak bu hamlenin geri tepmesi, Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) beklediğinden çok daha büyük oldu. Erdoğan’ın himaye ağına dahil olduğu düşünülen şirketlere ve hükümete yakın medya organlarına reklam veren firmalara karşı başlatılan muhalefet boykotu, Erdoğan’ı hazırlıksız yakaladı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Erdoğan’ı bir “cunta” yönetiminin başında olmakla suçladı ve erken seçim çağrısı yaptı. Erdoğan’ın yanıtı ise daha fazla baskı oldu; tüketici boykotuyla bağlantılı olarak 11 kişi gözaltına alındı. 8 Nisan’da Erdoğan’ın avukatları, Özgür Özel hakkında “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla suç duyurusunda bulundu.
"TEK ÇIKAR YOLU, CHP'Yİ SİNDİRMEK OLABİLİR..."
Bu durum, daha kötü şeylerin habercisi olabilir. Ekonomide bazı iyileşme işaretlerine rağmen durgunluk hâlâ sürerken, Erdoğan ve çevresi tek çıkar yolun CHP’yi sindirmek olduğuna karar vermiş olabilir. Bu da, daha fazla tutuklama ve CHP yönetiminin daha uyumlu isimlerle değiştirilme girişimlerini beraberinde getirebilir.
Dış Politika Araştırmaları Enstitüsü’nden Selim Koru’nun dediği gibi: “Baskıyla bu durumdan çıkmaya çalışabilirler. Günün sonunda, gerçekten rekabetçi bir muhalefete tahammülleri yok.”