Samanyoluhaber.com yazarlarından Arif Asalıoğlu geçen hafta Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi ve İkinci Dünya Savaşı’nın 80. yıl dönümü dolayısıyla Tiananmen Meydanı’nda düzenlenen görkemli askeri töreni köşesinde masaya yatırdı.
Geçen hafta bütün dünyada ilgi ile takip edilen, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi, Çin’in başkenti Pekin’e yakın Tianjin kentinde gerçekleşti. Zirve, bölgesel iş birliği, silah sanayii, güvenlik ve ekonomik entegrasyon gibi konuların ele alındığı bir platform olarak öne çıktı. Ayrıca devamında, Japonya’nın teslim olmasıyla sona eren İkinci Dünya Savaşı’nın 80. yıl dönümü dolayısıyla Tiananmen Meydanı’ndaki görkemli askeri törende, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping’in beraberinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un aynı karede poz vermeleri Batıya bir mesaj olarak algılandı.
Putin, bu törende onur konuğu olarak bulundu. İkili görüşmelerde yapılan yeni anlaşmalarla Rusya ve Çin, stratejik ortaklığı derinleştirdiler ve gelecekte daha fazla iş birliği fırsatının kapılarını araladılar. Enerji, teknoloji, bilim ve eğitim gibi alanlarda atılan adımlar, iki ülkenin küresel arenadaki etkisini artırmaya yönelik önemli hamleler olarak karşımıza çıkıyor. Mesela SiBİRYA'NIN GÜCÜ-2 doğal gaz boru hattı projesi, küresel enerji piyasasında önemli bir dönüşümün habercisi ve Çin enerji altyapısı için önemli bir kazanım. Dünya doğalgaz piyasasını baştan aşağıya değiştirecek bu devasa proje, 2030'ların başında tamamlandığında, Avrupa'ya gaz sağlayan eski gaz yataklarının doğusunda yer alacak ve yıllık 50 milyar metreküp kapasiteye sahip olacak.
Önemli bir husus olarak Putin, yaptığı konuşmada, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in küresel yönetişim sistemine ilişkin önerilerine de destek verdiğini açıkladı. Daha önce de vurguladığımız gibi, iki başkentin tutumu ve yapılan açıklamalar gösterdi ki Moskova ile Pekin tarihte hiç olmadığı kadar yakınlaştı. Stratejik ve ticari ilişkiler ABD/Batı rekabeti ekseninde bir merkeze konuldu ve çok etken nedeniyle hızla da gelişiyor. İki ülke lideri “ABD’nin baskın olduğu tek kutuplu bir düzen yerine çok sesliliğin olduğu bir dünya” vurgusunu tekrar dillendirdi. Ekonomik potansiyelleri, siyasi ve askeri güçleri ile Amerikan egemenliğini küresel tehdit olarak görüyorlar. İki ülkenin bulunduğu coğrafya, doğal kaynaklar açısından zengin ve gerek ekonomik, gerek ticari, gerekse sosyo-kültürel bağlamda ciddi bir potansiyele sahip. Bütün bunların etkisiyle ticari veriler son zamanlarda rekor kırıyor.
Bölgenin diğer önemli bir aktörü olan Hindistan ise benzer yaklaşımlarla ŞİÖ zirvesinde yer aldı. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Tianjin’deki Çin liderinin resmi ikametgahında bir araya geldi. Bu görüşme, son yedi yıldır Çin’e ilk kez gelen Modi için büyük önem taşıyor. Bu arada Hindistan ve Çin, 2020 yılında yaşanan sınır çatışmalarının ardından, anlaşmazlıkların çözümü konusunda müzakerelere devam ediyor. ABD’nin her iki ülkeye uyguladığı baskılar, özellikle Rusya’dan petrol ithalatına yönelik %25’lik gümrük vergileri, Hindistan ve Çin’in birbirine yakınlaşmasına neden oldu. Yani bu buluşma, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi açısından önemli bir adım oldu.
ŞİÖ: Bölgesel iş birliği, güvenlik, ekonomik entegrasyon ve küresel dengelerin yeniden şekillenmesi
Şu bir gerçek ki, ŞİÖ Zirvesi’ni bölgesel iş birliği, güvenlik, ekonomik entegrasyon ve küresel dengelerin yeniden şekillenmesi açısından önemli bir platform olarak görmek gerekiyor. Şi Jinping’in, "Dünya bir kavşak noktasında" ifadesi, Çin’in küresel liderlik rolünü vurguluyor. Zirve, Asya-Pasifik bölgesindeki liderlerin bir araya gelerek, ortak sorunlara çözüm araması açısından büyük önem taşıyor. ŞİÖ’nün 2001 yılındaki kuruluşundan bu yana gerçekleştirilen en kapsamlı etkinlik olma özelliğini taşıyor. 20’den fazla ülkenin lideri ve 10 uluslararası örgütün temsilcileri, zirveye katılım sağladı. Örgüt, bölgesel güvenlik, sınır sorunları ve "üç kötülükle mücadele" — terörizm, aşırılık ve ayrılıkçılık — konularına odaklandı.
Güvenlik alanındaki bağlantılarının güçlendirilmesi yanında, çok taraflı ticaret sisteminin desteklenmesi, dijital ekonomi, bilimsel ve teknolojik inovasyonlar gibi konular da ele alındı. Ayrıca, ŞİÖ Kalkınma Bankası’nın kurulması ve diğer finansal destek araçları gibi konular da gündemde yer aldı. Zirvede, çok sayıda belge imzalandı. Bunlar arasında Tianjin Deklarasyonu ve ŞİÖ’nün 2035 yılına kadar olan Gelişim Stratejisi de bulunuyor. ŞİÖ’nün ilk strateji belgesi 2015 yılında kabul edilmişti. O dönemde, altı ülkenin ortak gelişim perspektifleri ele alınmıştı. Ancak, şimdiki ŞİÖ, dünyanın en büyük trans-bölgesel örgütü haline geldi. Nüfus, ekonomik potansiyel ve coğrafi kapsam açısından Güney Asya’dan Orta Doğu ve Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir alanı kapsıyor. Yeni strateji belgesi, "Büyük Avrasya"nın istikrarlı gelişimini korumayı ve küresel jeopolitik sistemdeki derin değişikliklere yanıt vermeyi hedefliyor.
ŞİÖ’nün genişleme süreci, örgüte yeni fırsatlar sunarken, güç dengelerinin yeniden düzenlenmesi ve iç çatışmaların çözülmesi gibi zorlukları da beraberinde getirdi. 2017 yılında Hindistan ve Pakistan’ın ŞİÖ’ye nükleer silah sahibi ülkeler olarak katılması, örgütün küresel arenadaki rolünü güçlendirdi, ancak iç çatışmaların çözülmesi gerekliliği de ortaya çıktı. Çin Dışişleri Bakanlığı, Pekin’in "Şanghay Ruhu"nu güçlendirmeyi ve üye ülkeler arasındaki çatışmaları çözmeyi hedeflediğini belirtiyor. Rusya’da aynı şekilde ŞİÖ’nün çok kutuplu bir dünyanın destekleyici unsurlarından biri olmasını istiyor. Bu sayede ŞİÖ’nün, küresel jeopolitik sistemdeki değişikliklere uyum sağlayarak, "Büyük Avrasya"nın istikrarını koruması bekleniyor.
Rusya ve Çin arasında 20’den fazla iş birliği belgesi imzalandı
Rusya ve Çin arasında enerji, teknoloji, bilim ve sağlık alanlarında 20’den fazla iş birliği belgesi imzalandı. İki ülke arasındaki ilişkilerin derinleştiği bu dönemde, imzalanan anlaşmalar, gelecekteki ortak projelerin temellerini oluşturuyor. Bu belgeler arasında en dikkat çekici olanlardan biri, doğal gaz boru hattı oldu. Proje, Batı Sibirya’daki gaz yataklarından Çin’e yıllık 50 milyar metreküp doğal gazın tedarik edilmesini öngörüyor. Gazın Çin’e ulaştırılmasında Moğolistan üzerinden geçen bir güzergâh kullanılacak. Söz konusu anlaşmanın 30 yıllık bir süre için geçerli olması bekleniyor. Bu proje, Rusya’nın Çin’e enerji ihracatını artırması ve iki ülke arasındaki enerji iş birliğini pekiştirmesi açısından kritik bir öneme sahip.
Bunun yanı sıra, Rusya’nın “Gazprom” şirketi ile Çin Ulusal Petrol ve Gaz Kurumu (CNPC) arasında stratejik iş birliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşma, iki ülke arasındaki enerji iş birliğini daha da genişletecek ve uzun vadeli enerji güvenliği sağlayacak projelerin hayata geçirilmesine katkıda bulunacak. Rusya ve Çin, uzay araştırmaları alanında da önemli bir adım attı. İki ülke, Rusya’nın uzay aracı “Ay Tozu İzleme Cihazı”nın, Çin’in “Çang-7” Ay misyonuna entegre edilmesi konusunda mutabakat zaptı imzaladı. Bu iş birliği, Ay yüzeyindeki toz parçacıklarının incelenmesi ve gelecekteki Ay keşif görevlerine katkı sağlayacak verilerin toplanması açısından büyük bir öneme sahip. Ayrıca, iki ülke arasında nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımı konusunda stratejik iş birliği mutabakat zaptı da imzalandı. Bu anlaşma, nükleer teknolojinin enerji üretimi, tıp ve bilimsel araştırmalar gibi alanlarda ortak kullanımını teşvik edecek.
Rusya ve Çin’in BM Tüzüğü’nü savunma çabaları
Son bir husus olarak Putin’in Çin’e yaptığı ziyaret öncesinde Şinhua Ajansı’na verdiği röportajda, BM ve IMF hakkındaki önemli vurgularına değinmek gerekiyor. Putin, Rusya ve Çin’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinin dahil edilmesini savundu. Bu adımın BM’nin daha demokratik bir yapıya kavuşmasını ve kurumun otoritesinin yeniden sağlayacağını ifade etti. Ayrıca Putin, Rusya ve Çin arasındaki dayanışmanın BM platformunda "eşi görülmemiş düzeyde" olduğunu belirtti. Bu iş birliğinin, iki ülke arasındaki kapsamlı ortaklık ve stratejik iş birliği ruhuna tamamen uygun olduğunu söyledi.
Putin, Rusya ve Çin’in, çok kutuplu bir dünya düzeninin inşa edilmesi konusunda ortak bir vizyona sahip olduğunu ve BM’nin reformunu, bu vizyonun hayata geçirilmesi için kritik bir adım olarak görüyor. Ona göre, Rusya ve Çin, BM’nin daha adil, demokratik ve etkili bir kurum haline gelmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Putin, BM’nin, tüm ülkelerin sesinin duyulacağı bir platform olmasını istediklerini belirtti. “Rusya ve Çin, BM’nin yapısal reformlarının, küresel barış ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacak”. Putin, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın reforme edilmesi gerektiğini de belirtti. "Finansal alanın, dünyanın çoğunluğunun temel çıkarlarına aykırı neo-sömürgeci amaçlarla kullanılmasının önüne geçilmeli" dedi. “Rusya ve Çin, küresel finansal sistemin daha adil ve çok kutuplu bir yapıya kavuşturulması için birlikte çalışıyor. Rusya, Çin’e petrol ve doğal gaz ihracatında lider konumunu koruyor. Ayrıca Rusya, Çin’den otomobil ithalatı için dünyadaki en önemli pazarlarından biri olmaya devam ediyor”. Putin, 2024 yılında iki ülke arasındaki turizm trafiğinin 2,5 kat arttığını ve 2,8 milyon kişiye ulaştığını belirtti.
Sonuç olarak, Putin’in Şinhua Ajansı’na verdiği röportaj, Rusya ve Çin arasındaki ekonomik, tarihi ve stratejik ilişkilerin güçlü temellerine dikkat çekiyor. Ticaret hacmindeki artış, ulusal para birimleriyle işlemler, enerji ihracatı ve turizmdeki büyüme, iki ülke arasındaki ilişkilerin ne kadar derinleştiğini gösteriyor. Putin’in Çin ziyareti ise iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve stratejik iş birliğini daha da güçlendirecek potansiyeli ortaya koydu. ŞİÖ Zirvesi ve ikili görüşmeler, Rusya ve Çin’in küresel arenadaki ortak tutumlarını pekiştirecek. Bu ziyareti Rusya’nın Asya-Pasifik bölgesindeki etkisini artırma stratejisinin bir parçası olarak da değerlendirmek gerekiyor. Ayrıca Çin’in küresel yönetişim sistemine ilişkin önerilerine destek vermek olarak görmek gerekir. Yeni yapılan enerji anlaşmaları ise küresel doğal gaz piyasalarında önemli bir dönüşümün habercisi olacak ve Çin'e, ABD, Katar ve Avustralya'dan ithal edilen sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) için alternatif bir kaynak sunacak. Rusya'nın Avrupa'ya olan gaz ihracatındaki düşüşün ardından, Asya pazarına yönelik gaz ihracatını artırması, Rusya'nın enerji stratejisinde önemli bir dönüşümü temsil ediyor.