Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz 'Tilki ve maymun ile balıklar' başlıklı yeni köşe yazısında 'hırs' konusunu ele aldı.
İktisad Risalesinin Yedinci Nüktesi İsrafın, hırsı netice verdiğini Hırsın da üç neticeyi doğurduğunu anlatıyor:
‘Birincisi: Hırs, kanaatsizliği netice verir. Kanaatsizlik ise, çalışmaya, sa’y ve gayret göstermeye şevki kırar. Şükür yerine şikayet ettirir, tembelliğe atar. Meşru, helâl az malı terkedip, gayr-i meşru, külfetsiz bir malı arar. Ve o yolda izzetini belki, haysiyetini feda eder.”
(Bu meseleyi izah için hâşiyete Üstad şöyle der: İktisadsızlık yüzünden müstelikler (tüketiciler) çoğalır, müstahsiller (üreticiler) azalır. Herkes gözünü devlet kapısına diker. O vakit hayat-ı ictimaiyenin vesilesi olan ‘Sanat, ticaret, ziraat’ noksanlaşır. O millet de gerileyip çöker, fakir düşer.)
“Hırsın ikinci neticesi: Haybet (mahrumiyet) ve hasâret (kayıp, zarar) der. Maksudunu kaçırmak ve istiskale maruz kalıp, yardımlaşma ve kolaylaştırmalardan mahrum kalmaktır… Hatta ‘Aşırı hırs gösteren, umduğunu bulamaz.’ Yani ‘Hırs, hasaret ve muvaffakiyetsizliğin sebebidir.’ olan darb-ı mesele tasdikçi olur. Hırs ve kanaatin tesirleri; canlı varlıklar âleminde gayet geniş bir düstur işe cereyan ediyor.
“Bu cümleden olarak: Rızka muhtaç ağaçların fıtrî kanaatleri onların rızkını onlara koşturduğu gibi; hayvanların hırs ile meşakkat ve noksaniyet içinde rızka koşmaları, hırsın büyük zararını ve kanaatin büyük menfaatini gösteriyor. Hem zayıf umum yavruların lisan-ı halleriyle kanaatleri, süt gibi lâtif bir gıdanın ummadığı bir yerden onlara akması ve canavarların hırs ile, noksan ve mülevves (kirli) rızıklarına saldırması, davamızı parlak bir surette isbat ediyor. Hem semiz balıkların kanaatkâr vaziyetleri, mükemmel rızıklarına vesile olması; tilki ve maymun gibi zeki hayvanların hırs ile rızıkları peşinde dolaşmakla beraber kâfi derecede bulmamalarından cılız ve zayıf kalmaları, yine hırs ne derece meşakkate sebep ve kanaat, ne derece rahata vesile olduğunu gösterir.”
(Bitkiler, hayvanlar âleminde durum böyle olduğu gibi, insanlar âleminde çok, zeki, kurnaz bazı grupların, zenginlik içinde hırs yüzünden başlarına gelen sefaletler; çöllerinde yaşayan, bedevilerin kanaatkarane vaziyetler, onurluca yaşamalarına ve yeterli rızık bulmalarına vesile olması bu hususta birer misâldir. Bazı âlimlerin ve yazarların zekâlarının verdiği bir hırsla muhtaçlığa düşmeleri ve çok aptal ve iktidarsızların, fıtrî kanaatkârâne vaziyetleri ile zenginleşmeleri, kesin olarak helâl rızkın âcizlik ve muhtaçlığa göre geldiğini iktidar ve irade ile olmadığını isbat eder. Belki, helâl rızık güç ve irade ile ters orantılı olduğunu gösterir. Çünkü çocukların gücü ve iradesi geliştikçe rızkı azalır, uzaklaşır, ağırlaşır. “Kanaat bitip tükenmez bir hazinedir.” hadisinin sırrıyla; kanaat, güzel bir geçim hazinesi ve hayatın rahatıdır. Hırs ise, kayıp ve ziyan kaynağıdır. Bu iman ve Kur’an hizmetinde kanaat dairesinde hareket edip gayretini Hizmet’e verenler için Üstad Hazretleri şu müjdeyi veriyor: “Risale-i Nur’un hizmetinde talebelerinin çoğu birer nevi keramet ve ikrâm-ı İlâhî hissettikleri gibi, bu âciz kardeşiniz çok muhtaç olduğu için, çok nevilerini ve çeşitlerini hissediyorum. Bu sıralarda bu (Kastamonu) havalisindeki talebeleri olarak bizler yeminle, itiraf ediyoruz ki: ‘Biz Nur’un hizmetinde çalıştıkça hem maişetçe (geçim yönünden) hem kalb istirahati bakımından bir genişlik, bir ferah zâhir bir surette hissediyoruz.’ Ben kendimce o kadar hissediyorum ki, nefis ve şeytandaki o bedâhate (apaçık gerçeğe) karşı hayret ederek sustular.)
Üçüncü Netice: Hırs ihlası kırar, uhrevî ameli zedeler. Çünkü bir ehl-i takvânın hırsı varsa, insanların teveccüh ve ilgisini ister. Teveccüh-ü nâs yani insanlar ilgi ve teveccühünü gözeten, tam ihlası bulamaz. Bu netice çok ehemmiyetli ve çok dikkat çekicidir.”
(İmam Gazzali Hazretlerinin süt âyetini ek alarak ihlası izah ettiği gibi, süt, hayvanların karınlarında fışkı ve kan arasından, hiç fışkı ve kan bulaşmadan halis olarak çıkar. İhlas da dünyevî –uhrevî ve maddî-mânevî hiç bir şey beklemeden bir ameli sırf Allah emrettiği ve Allah râzı olacağı için yapmaktır. Bu sebeple insanların kendisine yönelmesini, kendisine itibar etmelerini, kendisine saygı ve ihtiram duymalarını istemek ihlasa zıttır. Sütün içine kan veya fışkı bulaştırmak gibidir. Artık o süte “lebenen hâlisen” yani hâlis süt denilemez. Kirletilmiş, bulaştırılmış bir süt de beş para etmez. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Yirmi Birinci Lem’a olan İhlas Risalesini “Hiç olmazsa her onbeş günde bir defa okunmalıdır.” demesi de işte hep ihlasın ince ve derin mânasının kalblerde yerleştirilmesi içindir