Eğitimci-yazar Vehbi Vakkasoğlu, "Peygamber Efendimiz'in(S.A.S) kurucusu ve başöğretmeni olduğu Suffa Mektebi'nde, talebesi olarak bulunmak isterdim." dedi. Allah Resulü'nü (S.A.S) anma adına, yapmak istediklerinin başında O'nu (S.A.S) hakikatiyle tanımayanlara tanıtmak geldiğini belirtti.
Bir gün karşınıza Peygamber Efendimiz (S.A.S) çıkıverse ona ilk ne söylemek isterdiniz?
Bir gün Efendimiz (S.A.S) karşıma çıkıverse, O'na ilk ne söyleyeceğim sorusu, beni çok heyecanlandırdı. Bu büyük heyecan dolayısıyla anladım ki, o Güzeller Güzeli'ni görüversem, herhalde nutkum tutulur, dilim hiçbir söze dönmez, içimde patlayan volkanlar hiçbir şekilde kelimelere dökülemezdi. O duygusal fırtına içinde, olsa olsa ancak bir salavat-ı şerife söyler, sonra da, "Şefaat ya Resulallah" cümlesini yüreğim yeterse eklerdim.
Peygamberimiz'in hangi anında yanında olmak isterdiniz?
Efendimiz'in (S.A.S) kurucusu ve başöğretmeni olduğu Suffa Mektebi'nde, talebesi olarak bulunmak isterdim. Çünkü orada, dünyanın, manen en dibe vurmuş insanlarını terbiye tezgahına alan, en ötelere, ötelerin ötesine yükselten, bütün aleme muallim yapan bir eğitim gerçekleşti. Bunca muhteşem bir eğitim tabii ki benim de kararmış kalbimi nurlandırır, kulluğumu en üst mertebelere çıkarırdı.
Suffa Mektebi'nde, Efendimiz (S.A.S) sadece muallim olmadı; ilmin değerini gösteren muhteşem tavırlar da sergiledi. Bir defasında, mektebini dolduran maddeten fakir fakat ilme yatkın, öğrenmeye yakın talebelerine su dağıtıyordu. O sırada, kendisini tanımayan bir elçi geldi ve çok şaşırdı. Acaba, Allah'ın Elçisi hangisiydi?
En güzel olan, ayakta su dağıtmak suretiyle, oturup ders çalışanlara hizmet ediyordu. Elçinin kültürüne göre, peygamberlik makamında olan bir insan, böyle bir hizmeti yapmamalıydı. Dersle meşgul olanların da, hiçbiri O'nun kadar güzel değildi. Bu duruma çok şaşırdı ve diplomatça sormak zorunda kaldı:
"Bu kavmin (topluluğun) efendisi kimdir?"
Güzeller Güzeli, hem bu soruya cevap verdi hem de topluma kıyamete kadar huzur ve mutluluk getirecek bir gerçeği ifade buyurdu:
"Toplumun efendisi, ona hizmet edendir."
Efendimiz (S.A.S), bu okulun öğrencilerine çok önem verirdi. Bu sebeple, Hz. Fatıma (r.anha) annemizin yoğun ve yorucu işlerine bir yardımcı isteği üzerine, buyurdu ki:
"Ben, daha Ashab-ı Suffa'nın ihtiyaçlarını karşılayamamışken, sana nasıl böyle bir yardımcı verebilirim?"
Suffa Mektebi, Medine'deki ilk mescidin bitişiğinde ve hemen arkasındaydı. Bu da, ilmin ibadet olduğunu ve cami ile mektebin birlikte düşünülmesi gerektiğini göstermektedir.
O'nu hatırlama adına yaptığınız bir şey var mı?
Efendimiz'i (S.A.S) anma adına, yapmak istediğim en öncelikli iş, O'nu hakikatiyle tanımayanlara tanıtmak olurdu. Yaratılmışların en güzeli, en son ve en büyük peygamber olan Efendimiz'i, eksik ve yanlış tanıyanların; daha fecisi, tam aksine bilenlerin vebaline ortak olmamak için, güzelliğini tüm dünyaya duyurmak isterdim. Bu sebeple, bütün Müslümanlara düşen görev, Güzeller Güzeli'ni en üst düzeyde temsil etmeye çalışmaktır. Görüldüğünde O'nu hatırlatan Müslüman olmak, onu anmak adına en çok istediğim şeydir.
Örneksiz bir dünyadayız. Batmış, bitmiş ve insanlıktan çıkmış olanlar izlenmekte ve örnek alınmaktadır. Evet böyle bir dünyada, tek örnek Efendimiz'dir. Bu yüzden O'nun içinde olmadığı eğitim, eğitim olmaz; kamil insan yetiştiremez.
Hangi sünnete uymanın sizi Efendimiz'e yaklaştırdığını veya yaklaştıracağını düşünüyorsunuz?
Haramsız ve yalansız olmakla Efendimiz'e (S.A.S) en çok yaklaştığımı, aksine davrandıkça da O'ndan uzaklaştığımı düşünürüm. Şakalarına bile yalan karıştırmamış bir dürüstlük örneğidir Allah'ın Elçisi.
Bu iki güzellikle, yani yalansızlık ve haramsızlıkla O'na yaklaşılır diye düşünürüm. Yalanı şakadan bile söylememiş olan Güzeller Güzeli, Muhammedü'l Emin olmuş, herkes tarafından güvenilir olarak bilinmişti. Şimdi en başta O'na inananların en büyük açmazı, Güvenilir Muhammed'in güvenilmez ümmeti olmaktır. Yalan ve haram, ümmetini Efendiler Efendisi'nden uzaklara, hem de çok uzaklara düşürmüştür. Yeniden O'na yaklaşmanın, yanaşmanın, kavuşmanın yolu, yalansız ve haramsız olmaktan geçmektedir. Güzeller Güzeli, kendisinden tavsiye isteyen bir sahabeye, "Önce Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol." buyurmuştur. İnkarcılık, büyük bir yalandır. Kul hakkı yemek, haramla beslenmek de büyük bir yalandır.
Sahabelerden en fazla kimi kendinize yakın hissediyorsunuz, neden?
Sahabenin bütünü, Efendimiz'in talebesi olmak şerefine ermiş kutlu insanlardır. Bu itibarla, hepsi de, elbette başımızın tacıdır. Fakat kendime çok çok utanarak yakın hissettiğim isim Hz. Ömer (ra)'dir. Belki de hiç benzeyemediğim için, hayranlığım daha çok... Kahramanlık, cesaret, şecaat, mertlik, dürüstlük, içi dışındalık, "İman ve Kur'an ne diyorsa o" diyen, tavizsiz tavır ve bilhassa da adalet. Bu özellikleri dolu dolu temsil eden bir mana zirvesi Hz. Ömer (ra) biliyorum. Ama yine de, "Kendimi O'na yakın hissediyorum" demek cür'etinde bulunmaktan kendimi alamıyorum.
SÜHEYLA SANCAR
ZAMAN