Uluslararası haber ajanslarının üç gün önce Suriyeli Kürt kaynaklara dayandırdıkları “Şam yönetimiyle YPG anlaştı, Ulusal Savunma Güçleri (USG) Afrin’e girecek” şeklindeki haberler, Salı günü itibariyle doğrulandı.
Dün öğle saatlerinde Ulusal Savunma Güçleri’nin oluşturduğu konvoyun Ziyare köyünden Afrin’e girişi merkezi Lübnan'daki Al Mayadin televizyonuyla Suriye devlet televizyonunun da aralarında bulunduğu birçok medya organı tarafından canlı yayınla dünyaya duyuruldu.
USG’nin 2012 yılında kuruluşunda en büyük rolü oynayan isim, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun Kudüs Ordusu Komutanı Kasım Süleymani'nin Suriye’deki yardımcısı Tuğgeneral Hüseyin Hemedani’ydi.
Ulusal Savunma Güçleri kimlerden oluşuyor?
Suriye’de Vekalet Savaşı kitabının yazarı ve Yakındoğu Haber (ydh.com.tr) internet sitesinin genel yayın yönetmeni Alptekin Dursunoğlu USG’nin kuruluşuna başta Şam yönetiminin itiraz ettiğini söylüyor: “Kasım Süleymani’nin yardımcısı ve İran’ın Suriye’deki bir numaralı komutanı olan Hüseyin Hemedani, Irak’taki Haşdi Şabi gibi ülke savunmasını güçlendirmek için halktan milis gücü kurulmasını teklif etti. Suriye yönetimi evvela iki farklı silahlı gücün çelişki oluşturacağı düşüncesiyle reddetse de sonra ikna oldu. Bu milislere İranlı askeri danışmanlar eğitim verdi. İçinde Suriye toplumunun her kesimi yer alıyor.”
Her ne kadar Tuğgeneral Hemedani 2015’te Halep’te IŞİD tarafından öldürülse de Ulusal Savunma Güçleri etkinliğini korudu. USG’nin bugün en az 50 bin kişilik bir askeri güce sahip olduğu belirtiliyor
Dursunoğlu: “Türkiye'yle Suriye çatışırsa ‘tavşana kaç tazıya tut’ diyen Rusya’nın ne yapacağı önemli”
Peki, Halk Savunma Güçleri neden Salı günü Afrin’e gönderildi?
Amerika’nın Sesi’ne kısa bir değerlendirmede bulunan Dursunoğlu, kapsamlı bir analiz yapmak için birkaç gün beklemek gerektiğini söylese de Rusya’nın rolüne dikkat çekiyor. “Bu haberler ilk ortaya atıldığında Suriye ile YPG’nin anlaştığı ama Rusya’nın bazı şartları dayattığı belirtiliyordu. Şimdiki duruma bakınca ya Rusya şart dayatmaktan vazgeçti, ya üçlü bir uzlaşma sağlandı ya da Suriye güçleri kendi iradeleriyle girdiler. Burada önemli olan Suriye ile Türkiye arasında olası bir çatışmada bugünlerde kadar ‘tavşana kaç tazıya tut’ politikası uygulayan Moskova yönetiminin nasıl bir tutum takınacağıdır.”
İlginç olan bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP Melis Grubu’ndan çıkışında gazetecilerin soruları üzerine, “Suriyeliler’in Afrin’e girişi Putin’le dün yaptığımız telefon görüşmesi sonrası durduruldu” demiş olması. Çünkü Rusya lideri Putin’le yaptığı görüşmeye referans veren Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamasından birkaç saat sonra Ulusal Savunma Güçleri Afrin’e girdi.
Burada Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un bugün Moskova’da yaptığı “Türkiye'nin güvenlik çıkarları, Şam'la doğrudan diyalog yoluyla tamamen korunabilir” şeklindeki açıklaması dikkat çekici.
Doçent Doster: “Türkiye’nin Esat’la doğrudan konuşması artık zorunluluk”
İlk akla gelen soru şu: Rusya acaba bu hamlesiyle Türkiye’yi Suriye devletini masaya oturmaya mı razı etmeye çalışıyor?
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Barış Doster, uzun zamandır Türkiye’nin Suriye’deki çıkarları açısından en makul çözümün Esat’la anlaşmaktan geçtiğini savunan isimlerden biri.
Amerika’nın Sesi’ne konuşan Doçent Doster, “’Rusya, Türkiye ile Esat’ı masaya oturmak için Ulusal Savunma Güçleri’nin Afrin’e girmesinin önünü açtı’ demek komplo teorisine girer. Ama ben yedi yıldır Ankara’nın Esat’la doğrudan temas kurması gerektiğini belirtiyorum. Eğer 911 kilometre uzunluğunda bir sınırınız varsa o ülkeyle aracısız konuşmak gerekir. Türkiye’nin İran ve Rusya’ya ‘bir kenara çekilin’ diyerek Şam’la doğrudan temas etmesi lazım. Şimdi bu yeni durumla artık bu temas çok gecikmiş olsa da bir zorunluluk haline geldi” dedi.
USG geri çekildi, Erdoğan “bedelini çok ağır öderler” dedi
Akşam saatlerinde Anadolu Ajansı, Türk topçusunun uyarı ateşi sonrası Ulusal Savunma Güçleri konvoyunun Afrin kent merkezine 10 kilometre kala geri çekildiğini duyurdu.
Bu haberi doğrulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Bunlara fırsat vermemiz mümkün değil, bedelini çok ağır öderler” diyerek dün “Eğer rejim, YPG'yi temizlemek için girerse problem yok, YPG'yi korumak için giriyorsa bizi, Türk askerini hiç kimse durduramaz” açıklamasını yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu da teyit etmiş oldu.
Doster: “Türkiye'yle Suriye arasında sıcak çatışma olmaz”
Barış Doster, Türk tarafından gelen bu sert açıklamalara rağmen Suriye ile Türkiye’nin sıcak bir çatışmaya girmesinin mümkün olmadığı görüşünde: “Türkiye ile Suriye arasında -altını çizeyim- resmi silahlı kuvvetleri arasında sıcak çatışma olmaz. Türkiye de Suriye de bu durumu göze alamaz. Bugüne kadar Suriye’nin bütünlüğünü savunduğunu söyleyen Türkiye bu durumu dünyaya anlatamaz. Zaten ülkesinde zorlu bir mücadele veren Esat’ın da Türkiye’yle sıcak çatışmaya girmesi için çıldırmış olması lazım. Hepsini geçtim Rusya, bu sıcak temasa izin vermez. Sıcak çatışma kesinlikle olmaz.”
Dursunoğlu: “Türkiye’nin tutumu YPG’yi Suriye yönetimine yaklaştırdı”
Şu anda sıcak çatışma olup olmayacağı tam bir muamma.
Muhtemeldir ki krizin daha fazla büyümesinin önüne geçmek için bu gece Şam, Ankara, Moskova belki de Tahran’da dışişleri bakanlıkları fazla mesai yapacak.
Ancak Alptekin Dursunoğlu’nun bir tespitini de akılda tutmak gerekiyor: “Türkiye’nin Afrin operasyonu Şam için bulunmaz bir hediye. Zira Kürtler’le ABD arasında artan ilişkiler nedeniyle Suriye yönetimiyle YPG arasındaki kriz her geçen gün derinleşiyordu. Türkiye’nin Kürtler’le yaşadığı durum, YPG’nin Şam’a yanaşmasına vesile oldu. O halde bu sürecin kazananı kim kaybedeni kim oluyor?”
Hilmi Hacaloğlu / Amerikaninsesi.com