Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı, son Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısında alınan "Pozitif vakaların tamamı 7 gün izolasyonu tamamladıktan sonra test yaptırmaksızın izolasyondan çıkabilirler" kararını değerlendirdi. Fincancı, "Bunlar önlenebilir ölümlerdir, önlenebilir hastalıklardır; yeter ki doğru önlemler alınabilsin. Bunu almamakta ısrar ediyorlar, insanları sürü bağışıklığına terk etmeye çalışıyorlar" dedi.
TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı AKP'nin pozitif vakalara ilişkin izolasyon süresini 7 gün olarak belirlemesi ve Turkovac aşısıyla ilgili eleştirilerde bulundu. Şebnem Korur Fincancı'nın yaptığı açıklama şöyle:
"HIZLI ANTİJEN TESTLERİYLE RİSK GRUPLARINI HIZLA TARAYARAK ÖNLEM ALABİLİRİZ"
"Kullanılan ifadeler, toplum içindeki duyarlılığı, farkındalığı ortadan kaldıracak ifadeler. Omicron’un geçirildikten sonra ne kadar süreyle bağışık bıraktığı henüz bilinmiyor. Buna böyle bir durumda toplum bağışıklığı değil, sürü bağışıklığı demek gerekir. Hatta bir meslektaşımız, ‘Bu sürü bağışıklığı da değil sürü hasarı’ demişti. Bunun yanı sıra özellikle post Covid dediğimiz, Covid geçirdikten sonraki geç dönem sağlık sorunlarını da henüz bilmiyoruz. Tabii ki PCR laboratuvarlarının yükünün çok ağır olduğu ve bu yükü kaldırmaya dönük bir çaba içine girilebileceği düşünülebilir. Zaten PCR’nin bir tarama testi olarak kullanılmasının uygun olmadığını da biz başından beri söylüyoruz. Hızlı antijen testleriyle bu çalışmaları yapmak çok daha yerinde olacaktı. Tabii PCR pozitifliklerinin aynı zamanda virüsle ilgili birtakım kalıntıları gösterebileceği, dolayısıyla bulaştırıcı olmayan bir pozitiflik ortaya koyabileceği de biliniyor geç dönemde. Ancak biz, hızlı tarama testleriyle bu risk oluşturabilecek grupları hızla tarayarak, özellikle kalabalıklaşmaların olduğu ortamlarda bulunacak insanların hızlı testlerle kontrol edilmesini, okullardakilerin hızlı testlerle kontrol edilmesini sağlayarak önlem alabiliriz. Salgın mücadelesinde sürekli kişilere sorumluluğu yıkan bir anlayış var. Ortada bir mücadele yok zaten. Oysa sorumluluk tabii ki devletin ve devlet bunu uygun şekilde yapmak zorunda.
"İNSANLARI SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞINA TERK ETMEYE ÇALIŞIYORLAR"
Bunun topluma yükü daha fazla sağlıksızlık olur. ‘Daha az hastaneye yatış oluyor’ dediler ama ya da ‘Daha az ölüm oluyor’ diyorlar ama sonuçta düşük oranda da olsa ölümler oluyor, düşük oranda da olsa ağır hastalık geçirenler oluyor. Vaka sayılarıyla birlikte hastaneye gidişler de arttı. Bu koşullarda hastanelerin yükü arttığında hem hastanede çalışan sağlık çalışanlarının sağlığı bozulacak ve hastanelerde çalışan sayısı düşecek, bunlar hastalandığında insanların sağlık hizmeti alması olanaksız hale gelecek. Ayrıca ertelenmiş sağlık hizmetleri nedeniyle başka hastalıkların müdahalesinde gecikmeler olacak. Ve tabii ki bu kadar çok insan hastalandığında oran düşük de olsa biz insanları yitireceğiz. Oysa bunlar önlenebilir ölümlerdir, önlenebilir hastalıklardır; yeter ki doğru önlemler alınabilsin. Bunu almamakta ısrar ediyorlar, insanları sürü bağışıklığına terk etmeye çalışıyorlar. Test pozitiflik oranlarına baktığımızda, 75-80 binlere ulaşan vaka sayılarının çok daha fazla olduğunu, günlük olarak belki 200 binlerde olduğunu söylemek mümkün. Bu çok riskli çünkü bu insanların yüzde 1’i bile ölse her gün 2 bin insanın öleceği günlere geleceğiz biz.
"BUNLARIN HİÇBİRİ YAPILMADAN BİR SONUÇ PAYLAŞILDI"
Zaten Turkovac aşısı için yapılan çalışmada da çalışma planında 40 binin üzerinde vaka ile çalışılacağı söyleniyor. Burada özellikle bu çalışmanın ara sonuçlarının sunulması, bir ihtiyaç haline geldiği için bunu yapmak zorunda kaldılar. Biz bunları hiç bilmeden, gerekli sonuçlar bilim ortamlarında tartışılmadan, bilimsel raporlar paylaşılmadan, bilimsel bir yayın olmadan acil kullanım onayı verildiği duyuruldu. Ara sonuçlarla da acil kullanım onayı konusunda bir değerlendirme yapabiliriz. Bu ara sonuçlar Coronavac aşısı için de başlangıçta olmuştu. Ama o zaman bizim bir aciliyetimiz vardı, aşılar yoktu ve Türkiye’de aşı uygulaması başlayacağı için acil olarak acil kullanım onayı verildi. Ama biz acil kullanım onayına ilişkin birtakım asgari kuralları da tanımlamıştık. Ön çalışma sonuçlarının paylaşılması, bunların tartışılması, değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştik. Hem güvenli hem de etkin olduğunu gösterir sonuçlar olması, bunun bilimsel ölçekte olması gerekir demiştik. Üretim sürecinin niteliğinin tanımlanmış olması gerekir demiştik. Bunların hiçbiri yapılmadan bir sonuç paylaşıldı, uygun değil tabii ki.
"CORONAVAC'LA KARŞILAŞTIRIRSANIZ YANILTICI OLUR"
Bütün aşılar ya da maddeler zaten solüsyon halinde canlılara veriliyor. Bu solüsyonun niteliğini, yararını ortaya koyan bilimsel çalışma sonuçlarıdır. O zaman bu artık bir ilaca, bir aşıya dönüşür. Peki bizim elimizde yeterli veri var mı, hayır yok. Biz bu verileri bekliyoruz. Güvenlik aralığı yeterli düzeyde mi bilmiyoruz. Bu araştırmanın ayrıca şöyle bir yanı var. Bu bir non inferiority çalışması, yani bir karşılaştırma çalışması. Var olan, güvenli ve etkili olduğu bilinen birimden, daha aşağıda bir güvenlilik ve etkinlik olmadığını gösterme çalışması. ‘İkisi de inaktif o yüzden onları seçtik’ diyemezsiniz. Şu an kullanımda olanların en etkilisi, en güvenli olanı seçmek zorundasınız. Şu anda bütün dünyada uygulamada en etkili olan hangisidir? Omicron’da mRNA aşılarının bile etkililiğinin düştüğünü biliyoruz. ABD’de Coronavac’la ilgili yapılan yeni bir çalışma var, etkinliği hiç yok. Bununla karşılaştırırsanız yanıltıcı olur. ‘Ondan kötü değil.’ Ama zaten o da iyi değil ki yani etkinlik olarak yeterli değil. Dolayısıyla bunu planlamakta bile sorun var."