Op. Dr. Atilla Şengör, tükürük bezinde de taş bulunduğunu ifade etti. Şengör, taşın tükürük kanallarını tıkaması halinde muhtelif rahatsızlıkların görülebileceğini dile getirdi.
Böbrek ve safra kesesi gibi tükürük bezlerinde de taşlar bulunabiliyor. Konu ile ilgili kitap kaleme alan Dr. Şengör, sorunun belirtisinin tekrarlayan çene altı veya yanak şişmeleri olduğunu belirtti. Normalde tükürük salgısı yemek yerken dilaltında ve yanak içinde bulunan incecik deliklerden ağıza akıyor. Eğer bir taş tükürük bezi kanalını tıkanmışsa tükürük akmıyor ve ani şişmeye neden oluyor. Yanağı ya da boynu şişen hasta da panik halinde doktora gidiyor.
Şengör, taşlı hastaların ufak bölümünde Gut olduğunu anlattı. Tükürük bezinde nadiren su içilmesi, sigara kullanımı ve sebzeden yoksun beslenilmesi daha sık rastlanan durumlar. Taşın doğuşunu tükürük salgısının yoğunlaşması veya tükürük kanallarında sorunlar kolaylaştırıyor. Zamanla muhtelif mineral ve organik maddelerin tabaka tabaka birikmesi ile taş giderek büyüyor. Taşların boyutları 1 milimetreden küçük olabildiği gibi 7 santimetreyi de bulabiliyor. Büyüyen taşlar şişmelerin yanında iltihaplanmalara da yol açabiliyor. Kimi vakalarda tek bir tükürük bezinde birkaç taş olabildiği gibi zaman zaman da tükürük taşları birkaç bezde birden bulunabiliyor.
Daha evvel tükürük bezi taşı olan hastalar için tedavi süreci sıkıntılı imiş. Tükürük bezi taşı belirlendiğinde hastanın bunu geçireceği iltihaplı ataklarla kendiliğinden atması beklenirmiş. Taş çıkmadığında ya da sürecin çok ağır olduğu durumlarda ise tükürük bezi ameliyatla çıkartılırmış. Ağız tabanında ya da yanakta ele gelen taşlarda, yukarısına tek başına körlemesine bir kesi yapılarak çıkartma çabası da kimi hastalara deva olurken, bazen tam tersi kanalın tamamen kapanmasına yol açabiliyor. Ayrıca bu yöntemle kanalın derinlerinde bulunabilecek taşların akıbeti ise bilinemiyormuş.
Şu aşamada organ koruyucu ve dokuya hasar vermeyen yaklaşımlar ideal görülüyor. Teknik ilerlemelere bağlı olarak çok ince endoskoplar ve aygıtlar ile tükürük bezi kanallarının içerisini görebilmek mümkün. Sialendoskopi adı verilen bu yöntemle, tükürük bezi kanalını tıkayan taşlar aynı böbrekte olduğu gibi çıkartılabiliyor. Tükürük bezi endoskopisini ilk kullananlardan Op. Dr. Atilla Şengör, sialendoskopik uygulamaların KBB branşı içerisinde adeta yeni bir alan olduğunu vurguladı.
Sialendoskopi lokal veya genel anestezi altında yapılabiliyor. Taşları çıkartmak, boyutları ve yerlerine göre 15 dakika veya 3 saat alabiliyor. 3 saat olarak öngörülen vakalarda ameliyathane ortamında genel anestezi tercih ediliyor. Endoskopinin riskleri, bezin ameliyatla alınmasına göre karşılaştırılmayacak ölçüde olduğunu anlatan Şengör, sialendoskopinin başarısı için endoskopik deneyim dışında teknik donanımın ve taş kırma cihazlarının varlığının önemine de işaret etti. Sialendoskopi yöntemi ve yardımcı tekniklerle beraber tükürük bezi taşlarının çıkartılma oranları yüzde 90'I aşmış ve taş nedeniyle tükürük bezinin ameliyatla alındığı vakalar yüzde 3-4 seviyelerine kadar gerilemiş durumda.
Şengör, bununla birlikte her tükürük bezi şişmesinin veya büyümesinin taşlara bağlı olmayabileceğini ifade etti. Endoskopinin kronik tükürük bezi hastalıklarında da yararlı olabileceğini sözlerine ekledi.
Tükürük bezi taşı ile ilgili ayrıntıları, http://atillasengor.net/tukuruk-bezi-tasi-tedavisi/ linkinden öğrenmek mümkün. CİHAN