Tuncer Bakırhan: Cumhurbaşkanı'nın hepimizi sarsan bir söylem kullanmasını ümit ediyorum

Terör örgütü PKK'nin silah bırakma töreni için Süleymaniye'ye giden DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, AKP Sözcüsü Ömer Çelik'in 12 Temmuz Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önemli bir açıklama yapacağına ilişkin söylemini değerlendirdi. Bakırhan, "Ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın gerçekten hepimizi sarsan bir söylem kullanmasını kendi adıma ümit ediyorum. Aynı zamanda AK Parti hükümetinin de yeni bir hikaye yazması lazım" ifadesini kullandı.
Terör örgütü PKK'nin yarın düzenlenecek silah bırakma töreni için Diyarbakır'dan davetli DEM Parti Heyeti'nden eski ve yeni milletvekilleri, bir grup gazeteciyle birlikte Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ndeki Süleymaniye kentine dört otobüsle hareket etmişti. 

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, ise dün yaptığı açıklamada “Önemli olan devlet ve millet için doğru olanı yapmayı sürdüreceğiz. Cumhurbaşkanımız Cumartesi sabahı tarihi bir açıklama yapacak” ifadelerini kullanmıştı.

PKK'nın silah bırakma töreni için Süleymaniye'ye giden DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, ANKA’nın sorularını yanıtladı.

Yapılan röportaj şu şekilde: 

“Önemli bir yolculuktasınız ve belki de önemli bir dönemin başlangıcındayız. Neler söylemek istersiniz?

En başta şunu söyleyeyim, bu defa çok heyecanlıyız. 50 yıllık şiddet ve çatışma zemininin ortadan kalkması en önemli, ilk adımlarından birisine hep birlikte şahitlik edeceğiz. Hukukun, demokrasinin, özgürlüklerin olduğu bir Türkiye'nin bende belki de ön adımları. Geri kaldıracak ve demokratik bir zemin yaratacak bir süreci hep birlikte izleyeceğiz. Dolayısıyla bu süreç tarihi biz de izleyeceğiz, şahitlik edeceğiz. Hepimize büyük sorumluluklar yükleyecek. Türkiye artık eskisi gibi olamaz. Hukukun, özgürlüklerin, demokrasinin olduğu, bütün farklılıkların kendisini eşit yurttaşlar olarak gördüğü bir Türkiye'nin belki de ilk basamaklarını tırmanacağız. Önemsiyoruz, kıymetlidir. Tarihi bir süreci hep birlikte şahitlik edeceğiz. Tabii herkese de sorumluluklar yüklüyor. En başta da bizlere, barış isteyenlere. Çünkü barış toplumsallaştırılarak ulaşılacak bir şeydir. Barış uğruna çalışarak, çaba harcayarak gerçekleştirilecek çok önemli, çok değerli bir şeydir. Biz de DEM Parti olarak, en başından beri bu süreci destekleyen, katkı sunan barışın toplumsallaştırılması için köy köy, il il, ilçe ilçe, Türkiye'nin bölgelerini gezen bir parti olarak bu süreçten sonra da üzerimize düşen bütün görev ve sorumlulukları bugün buradaki bu seyahatimiz gibi barışa ulaşıncaya kadar aynı şekilde barış seyahatini devam ettireceğiz. Mutluyuz, heyecanlıyız. Siz de izlediniz bugün, aşağı yukarı 4-5 otobüsle gidiyoruz. Emin olun. Arabada bulunan her bir arkadaşımız aynı zamanda toplumun en örgütlü kesimlerinin temsilcileridir. Burada kadınlar var, gençler var, siyasi partiler var. Barış isteyen kurumlar var, insan hakları örgütleri var. Yıllarca bu çatışma ve şiddet ortamının ceremesini çeken, avukatlığını yapan insanlar da bu sürece tanıklık edilecek. Dolayısıyla bu kadar seçkin, nitelikli, Türkiye'de örgütlü bütün yapıları aynı zamanda temsil eden bir birleşenle birlikte çatışmaların son bulacağı şiddeti, son bulacağı bir sürecin ilk adımına şahitlik etmek çok önemli, çok değerlidir. Umarım herkes bu süreçten üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmek için biraz daha fazla çalışır, çabalar sürecin başarısı için zamanla üretim, somut üretim içerisinde olur.

Sayın Adalet Bakanı'yla İmralı Heyeti'nin görüşmesi ertelenmişti. Onun ardından AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik Sayın Cumhurbaşkanı da bu cumartesi günü çok önemli bir açıklama yapacağını ifade etti. Özellikle cezaevlerine yönelik sizin bir beklentiniz var mı efendim?

Şimdi şöyle, yani biraz önce söylediğim 50 yıllık şiddet ve çatışma zemini ortadan kaldıracak bir adıma şahitlik edeceğiz. Buna denk de tabii ki bir söylem, pratik, bir yol haritasının sadece yürütme tarafından değil, aynı zamanda bu işin bütün muhatapları tarafından iletilmesi gerekiyor. Ben bir önemli şeyler söylenebileceğini umut ediyorum. Çünkü doğrusu odur. Türkiye'nin 50 yıllık çatışma ve şiddet ortamından uzaklaşacağı bir süreçte bence en önemli sözü yürütme söylemelidir. Sonuçta bu mesele biraz da yürütmeyle ilgili bir durumdur. Daha kapsayıcı, demokrasinin, adaletin olduğu bir zemini işaret eden bir söylem yeni bir dönemin kaplanını açabilir. Türkiye için yeni bir demokratik hikaye yazmanın önünü açabilir.

Böyle bir söylem bekliyor musunuz?

Umut ediyorum. Bence böyle bir söylemin olması gerekiyor. Tabii sayın Cumhurbaşkanı ne söyleyeceğini bilmek kestirmek zor. Ama umut ediyoruz. Bekliyoruz. Bu sürece uygun bir açıklama, değerlendirme yapacağını bekliyoruz kendi adımıza. Tabii bu siyasi tutsaklar, cezaevlerinin meselesi Türkiye'nin kanayan bir yarasıdır. İnşallah bu süreç başarıya ulaşırsa ya da başarılı bir şekilde yoluna devam ederse, yol temizlikleri en başından önce cezaevlerinin sorunları bence gündemlerden, önceliklerden birisi olarak zaten yürütme, muhalefet ve toplum tarafından da tartışılacaktır. O sürece ulaşmak için bu sürecin yürümesi gerekiyor. Onun için hepimiz sahiplenmeliyiz. Yani tutsak yakınları sahiplenmeli, yargılanan milyonlarca insan sahiplenmeli. Çünkü bu aynı zamanda demokrasi özgürlükleri, demokratik bir hukuku, demokratik bir yaklaşımı da beraberinde getireceği için asıl 86 milyonun, Türkiye'nin tamamına geleceğini ilgilendiren ve geleceğini rahatlatan bir zemin olduğu için sahiplenmesi, desteklenmesi gerekiyor. Lütfen bu süreci böyle siyasi kavgalar, siyasi tartışmaların dışında tutmak, üzerinde tutmak gerekiyor. Siyaset tabii ki bir rekabet zemini yaratıyor ama bu rekabet edeceğimiz, karşılıklı gardlarımızı alacağımız bir mesele değil, aksine tam tersi hepimizin sahiplenmesi gereken bir süreçtir. Bu süreç başarıya ulaşırsa ki biz bu konuda umutluyuz, başarıya ulaşacağını umuyoruz. Cezaevleri sorunu, demokrasi sorunu, hukuk sorunun da bence yavaş yavaş Türkiye'de tartışılacağını bu konuda ortaya çıkan olumsuz uygulamaların pratiklerinin de ortadan kalkabileceğini düşünüyorum.

Bu olumsuz pratiklerden kastınız son dönemde belediye başkanlarına yönelik artan tutuklamalar olabilir mi? İlk tutuklama haberlerinin gelmesinin ardından Partiniz MYK'yı hemen topladı ve sahiplenen bir açıklama da yaptınız. Genellikle DEM Parti'nin de aslında seçim döneminde birlikte hareket ettiği belediyelere yöneldiği şeklinde yorumlar da var. Önümüzdeki dönem beklenen demokratik genişlemenin bu operasyonların şu anda doğurduğu sonucu ortadan kaldıracağını düşünüyor musunuz? Bekliyor musunuz?

Bu saatten sonra Türkiye artık eski Türkiye olamaz. Yani bir defa ok yaydan çıktı. Toplum da bu süreci sahipleniyor. İnsanlar hukuksuzluktan yoruldu. Özellikle bu sürece en büyük desteği veren Kürtler artık iradelerini özgürce seçtiği, iradelerinih kendilerini yönetmesini bekliyorlar. Bugüne kadar Kürtler onları eleştirdiler. Dolayısıyla eski yaklaşım, eski uygulamalar bu sürecin tanımı olamaz. Bu sürecin artık rotası daha demokratik, daha kapsayıcı, sandığın önemsendiği, sandık sonuçlarının esas alınacağı, hukukun yargının daha titiz, daha ölçülü, demokratik bir şekilde işleyeceği bir sürece evrilme ihtimali var. Yani dediğim gibi 100 yıllık bir mesele Türkiye'nin bütün enerjisini, ekonomisini hemen bir sorunun başka bir şekle bürünmesini ve başka bir yere evrilmesini tartışıyorsak her birimizin değişmesi gerekiyor. Yaklaşımımızın, sözümüzün, pratiğimizin bu güne kadar halkın memnun olmadığı uygulamaların da aynı zamanda bu süreçle birlikte değişmesi, dönüşmesi, bu sürecin ruhuna uygun, bu sürecin özelliklerine uygun, daha kapsayıcı, daha demokratik bir şekilde bürünmesi hepimizin beklentisidir. Bunu umut ediyoruz ve bekliyoruz. Yani bu süreç aynı zamanda demokratik değerleri, demokratik bir zeminin de ortaya çıkmasını sağlayacak. Bir taraftan biz bu süreci tartışırken, diğer taraftan hukuksuzlukları, anti-demokratik uygulamaları artık Türkiye gündemini alamaz, taşıyamazlar.

Bu değişim için şu ana kadar pek bir işaret görmedik ama Cumartesi günkü konuşmada acaba böyle bir işaret olabilir mi?

Yani oradan ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın gerçekten hepimizi sarsan bir söylem kullanmasını kendi adıma ümit ediyorum. Aynı zamanda AK Parti hükümetinin de yeni bir hikaye yazması lazım. Bugüne kadar ekonomide sorun var, bir de demokraside sorun var. İnsanlar tedirgin, umutsuz. Siyasi partilerin aslında yeni bir hikayeye ihtiyacı var. O hikayenin ismi de demokrasi, hukuk ve adalet hukuk olması gerekiyor. Biz ona göre kendimizi yapılandırmaya çalışıyoruz. Söz, pratik, örgütlenme yapımız, yapacağımız kongrelerin tamamı sürecin diline ve ruhuna uygun olacak. Bu sürecin ruhunun bizlere emrettiği şeyler bellidir. Buna uyan kazanır, büyür. Bu sürecin ruhuna aykırı davranan, bildik ezberleri kullanan da kaybeder. Toplum süreci destekliyorsa, bu sürecin ruhuna uygun pratik ve söylem, uygulamalar bekler. Bu süreci destekleyen toplum aynı zamanda yapılacak bir seçimde de demokratik tavrını ortaya koyar. Dolayısıyla yeni bir hikayeye ihtiyaç var. Bu herkes için geçerlidir.

Görmüşsünüzdür bazı haberler yansıdı, bu DEM Parti içinde geçerli mi?

Tabii tabii. Dikkat ederseniz bu tartışmalar başladığı günden beri dilimiz, söylemimiz, kapsayıcılığımızda asla bu sürece zarar vermeyecek bir pratik içindeyiz. Öğrendiklerimizle de kendi kurullarımızda, kendi tabanımızda düştüğümüz eksikleri, yetmezlikleri tekrar etmemek üzere kendimizi yenileyeceğiz. Sürece uygun hale getireceğiz. Türkiye hep geçmiş kodlarla, söylem ve pratiklerle böylesine çok önemli süreci zaten yürütmesi biraz zor görünüyor. Değişim artık herkese kendisini dayatıyor. Emin olun. Bu değişimden kaçmak bu saatten sonra zor. Bugüne kadar silahı, şiddeti gerekçe yapanlar bunu bütün başta Kürtler ve muhalefet üzerinde sopa olarak kullananlar da değişmeye çalışıyor. O sopa işe yaramadı. Bu eksikleri biliyoruz. Dolayısıyla bu değişime uygun davranırsa Türkiye kazanır. 86 milyon kazanır. Demokrasi kazanır. Kavgasız, şiddetsiz bir zemin içerisinde biz insanca yaşarız. Bu değişen Ortadoğu'ya ve dünya siyasetine uygun konumlanırız. En çok güvenlik kaygısı dile getiriliyordu. Bu çatışma ve şiddetin ortadan kaldırılması aslında o güvenlik kaygısını da ortadan kaldırıyor. Bence en büyük kaygımız demokrasi olmalı. Yoksulluk olmalı. Emek olmalı, kadınlar olmalı, demokrasi olmalı. Bu süreç aslında onun kapsamını araladı. Kullanırsa Türkiye kazanır. Değerlendirirsek hep birlikte mutlu oluruz. Siyaseti de demokratik rekabet ortamı içerisinde yaparız. Aksi halde bu süreci ıskalarsak, daha otoriter, antidemokratik gelişmelerin dışında Türkiye'yi bekleyecek başka bir şey olmadığını belirtmek istiyorum, bu olmasın diye çabalıyoruz, olmasın diye Türkiye'nin bütün renkleri şu anda bu otobüslerle birlikte bu sürece tanıklık etmek için dönüyor. Emin olun buradaki bütün renklerin kendisi Türkiye demektir. Egelisi, Karadenizlisi, kadını, bütün ahlak ve inançlardan temsilcilerin olduğu, toplumun en örgütlü, en dinamik yapısının olduğu bir grupla birlikte gidiyoruz. Bence bu fotoğraf aslında gelecek Türkiye'nin fotoğrafıdır. Kürt'ün, Türk'ün, Arap'ın, Alevi'nin, Sünni'nin bir arada olduğu gencin, kadının, aynı düşünmediğimiz birçok insan da bugün bu otobüslerde var. Ama ortak paydamız demokrasidir, eşit yurttaşlıktır, demokratik bir Türkiye'de insanca yaşamaktır. Dolayısıyla bu aynı zamandaki otobüslerdeki birleşenin fotoğrafına uygun artık bir söylemdir ve pratik kaçınılmazdır. Biz üzerimize düşeni oynayacağımızı belirtmek istiyoruz.”

10 Temmuz 2025 22:59
DİĞER HABERLER