Türk ekonomisinde 'Duyun-u Umumi' tehlikesi

''Döviz açığımızı cümle âlem biliyor. Özel sektör bir sene içinde 200 milyar dolar döviz bulamazsa Düyûn-ı Umûmî’ye benzer bir idare gelip şirketlerimizi devralabilir. Osmanlı’nın devlet gelirlerine haciz koyan Düyûn-ı Umûmî neredeyse tam bir asır sonra bu defa özel şirketlerimize kayyım atayabilir. Bu vazifeyi de IMF’ye tevdi edebilirler.''
Döviz piyasasında beş günün hülasası: TL karşısında dolar 20 kuruş, Euro 15 kuruş arttı. Gerilediği seviye itibarıyla rakamlar böyle. Bir ara TL’nin kaybı 30-35 kuruşu buldu. Böylesine sert hareketlere açık hale gelen bir piyasa artık kontrolden çıkmış, paradan para kazananların insafına terk edilmiş demektir.

Hükümetin yasama, yürütme ve yargıyı ‘partili cumhurbaşkanı’na teslim etmek gibi muaccel bir işi olduğundan bu kadar afakî kur artışına ekonomi bakan ve bürokratlarından ‘dış mihrakların manipülasyonu’ ezberinden gayrı bir beyanat işitilmedi.

TBMM meydan muharebesinde AKP cenahı muhkem görülmeli, tekme tokat, göğüs göğüse mücadeleden geri durulmamalı. Ekonomi batmış kimsenin umurunda değil. Varsa yoksa başkanlık.

TOPSUZ ALANDA ŞUT ÇEKİLİR Mİ?

Kanunla dövizde sert hareketlere müdahale etme imtiyazı verilmiş Merkez Bankası’nın eli kolu bağlı vaziyette. Başkan Murat Çetinkaya, Saray’ın hışmına uğramamak için tribünden sahaya indi inmesine de topsuz alandan döviz kalesine şut çekmeye çalıştığını gören para otoriteleri gülmekten kendini alamadı.

TCMB güya faizi artırmadı, geç likidite penceresini (GLP) işaret etti. Yeni Türkiye’de -mış gibi yapıldığından Merkez de faizi düşük tutmuş gibi hareket etti. Etkisiz hamlesinin izahı şu: Merkez Bankası haftalık repo ihalesine gitmedi. İhalede yüzde 8’den bankalara borç veriliyordu. Bankalar ihale olmayınca mecburen faizi yüzde 10 olan GLP’den içeri girdi.

Pencereden girmek kapıdan girmekle aynı değil elbette. GLP kararı ile bankaların ortalama fonlama maliyeti 100 baz puan artarak yüzde 9,31’e çıktı. Pekâlâ, bu zımnî faiz artışı değil mi? Bankalar maliyet artışını mevduat sahiplerine ve kredi kullananlara aksettirmeyecek mi?

Döviz bu ve benzeri irrasyonel kararlardan cesaret alarak bugünkü seviyelere tırmandı. Günü kurtarmış gibi yapmanız umûmî temayülü değiştirmediği gibi sizi yumuşak karnınıza yumruk yemekten de kurtarmaya kâfi gelmiyor.

MAKRO EKONOMİ CEHALETİ

Yeni Şafak’a kalsa hiç oralı olmaya lüzum yok. Bütün makro ekonomik veriler olumlu iken dövizi manipüle eden gizli el bulunmuş. Alman Deutsche Bank’ın (DB) başının altından çıkmış. Manşette DB’nin terör örgütleri ile işbirliği içinde olduğu gibi ağır bir itham da var. DB bu iddiaları ‘hezeyan’ diye niteleyip tekzip etse de Türkiye’de alıcısı var nasıl olsa bu iftiraların.

Yeni Şafak’ın olumlu dediği makro verileri ben de merak ettim. En son açıklananları alt alta yazdım moral veren tek veri yok maalesef. Enflasyon çift haneye koşuyor, işsizlikte patlama var, büyümenin yerini küçülme almış, kur artışını durdurmak için TCMB’nin faizleri artırmaktan başka çaresi kalmamış, borçluluk artmış, esnaf kan ağlıyor, zam sağanağı sürüyor.

Neymiş Türkiye’den ihracatçılara kullandırdığı döviz kredilerinin vadesini üç aydan bir aya indirmiş. Dövizin bu kadar sert yükseldiği başka bir ekonomi var mı? 2017’de şu ana dek en fazla eriyen para TL ise kredi verenlerin paralarını garantiye almasına, vadeyi kısaltmasına niye şaşırıyorsunuz?

ÖZEL SEKTÖRE DÜYÛN-I UMÛMÎ

Döviz açığımızı cümle âlem biliyor. Özel sektör bir sene içinde 200 milyar dolar döviz bulamazsa Düyûn-ı Umûmî’ye benzer bir idare gelip şirketlerimizi devralabilir. Osmanlı’nın devlet gelirlerine haciz koyan Düyûn-ı Umûmî neredeyse tam bir asır sonra bu defa özel şirketlerimize kayyım atayabilir. Bu vazifeyi de IMF’ye tevdi edebilirler.

‘Döviz hep ucuz kalacak’ zannıyla alınan 417 milyar dolar borcun Hazine ya da falan şirket adına kayıtlı olması borcu veren yabancılar açısından sadece nüanstan ibarettir. Kaldı ki döviz borçları içinde ağırlıklı pay, Hazine garantisi verilen köprü, havalimanı gibi ihaleleri alan firmalara ait. Hükümetin yandaş işadamlarına verdiği ödeme garantileri yüzünden özel sektörün borcu da vatandaşın sırtına yıkılmış olacak.

Benzinin litresi son 14 kuruşluk zamla İstanbul’da 5,40 TL olmuş, asgari ücrete yapılan 100 TL zam, 10 günde eriyip gitmiş ne ehemmiyeti var!

DÖVİZİ TÜRKİYE’DEN ALIP BREZİLYA’DA DEĞERLENDİRİYORLAR

İktisadî krizi görmek istemeyen, hata üstüne hata yapanlar; Türkiye’den düşük faizle para toplayıp yüksek faizli Brezilya’ya döviz götürüldüğünün (carry trade) ne kadar farkında? Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ekonominin iliklerini kurutan işlemlerin durdurulması için feryat ediyor: “Merkez Bankası likiditeyi kısıp faizi artırırsa bu carry trade anında durur.”

Zımnî faiz artışı ile paranın kaçışına mani olunamaz.

Yılmaz’ı duyan, kale alan var mı? OHAL’i uzat, anayasa değişikliği diye tek adam rejiminin önünü aç, insan hakları ve hukuka olan güveni hâk ile yeksan eyle, ekonomi yönetiminde her kafadan ayrı bir ses çıksın, koordinasyonun k’si kalmasın, ondan sonra Yeni Şafak üzerinden “Makro ekonomik verilerin tamamı olumlu iken döviz niye yükseliyor?” mesajı vermeye kalk.

Yatırımcılar bunları hiç dikkate almasın, yatırım yapmaktan imtina etmesin öyle mi? Âlemi sersem kendinizi akıllı zannedebilirsiniz, hakikat bambaşka. Böyle devam ederseniz dolar da yükselir faiz de yükselir. Enflasyon ve işsizlik çift haneye demir atar. 2017 de Türkiye’nin en az yüzde 20 fakirleştiği bir sene olur.

PEKÂLÂ, TAVUKLAR BUNU BİLİYOR MU?

Yeni Şafak’ın haberindeki o kendinden emin eda bana darı fıkrasını hatırlattı:

Adamın biri kendini darı zannediyormuş. Nerede bir tavuk görse yiyecek diye nefes nefese kaçıyormuş. Doktor adama, “Sen darı değil insansın.” telkininde bulunurmuş. Her sabah tavuk kâbuslarıyla uyanan adam, bir türlü ikna olmuyormuş. Bir sabah doktor yaklaşmış yanına ümitsizce, “İnsan olduğunu biliyorsun.” deyince; Adam, “Evet ben insanım.” demiş. Doktorda bir sevinç, bir coşku, bir heyecan… Tedavi seneler sonra sonuç vermiş: “Haydi giy elbiselerini. İşte iyileştin, eminsin darı olmadığına.” Adam hızla giyinip atmış kendini sokağa. Adam gökyüzüne bakmış, sonra toprağa. Yürüyüp çıkmış bahçesinden hastanenin. Daha bir kaç adım atmamış ki ne görsün! Bir tavuk kendinden emin, üstüne doğru geliyor, yiyecek. Koşmaya başlamış nefes nefese.

Doktor yetiş, yoksa yetişecek! Doktor telaşla koşmuş hastasına. “Hani insandın?” diye sormuş. “Yoksa bilmiyor musun insan olduğunu?” Adam, “Elbette biliyorum, darı olmadığımı. Fakat tavuklar bunu biliyor mu?”

Süt liman deyimini İngilizce’ye tercüme ederken ‘milk port’u literatüre kazandıran Yeni Şafak’ın hepsi olumlu dediği makro ekonomik verileri tavukların bilmediği kesin.

O halde ekonomi ‘milk port’, durmak yok, aynen böyle devam!

Semih Ardıç / TR724.com
14 Ocak 2017 17:23
DİĞER HABERLER