'Türk halkını intihar edercesine borçlandıran büyüme kabul edilebilir değil'

'Türk halkını intihar edercesine borçlandıran büyüme kabul edilebilir değil'
Türkiye'nin 2016-2018 dönemini kapsayan Orta Vadeli İstikrar Programı'nda ortaya koyulan büyüme hedeflerine ihracatın katkısının olmayacağı tespitine, ekonomist Prof. Dr. Kerem Alkin tepki gösterdi. Alkin, "2016 yılında huninin en dar yerinden geçeceğiz. Türk halkını intihar edercesine borçlandırmaya devam ettirerek büyüme kabul edilebilir değil." dedi.

Ege İhracatçı Birlikleri'nde, Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği ile TÜGİAD Ege Şubesi işbirliğiyle düzenlenen "Yeni Bir Seçim Arifesinde 2016 Beklentileri" konulu toplantıda, TÜGİAD ekonomi danışmanları Prof. Dr. Alkin ve Dr. Can Fuat Gürlesel, 2016 ve daha sonraki yıllara ilişkin öngörülerini İzmir iş dünyası temsilcilerine anlattı. Hükümetin asıl ihracatının, büyümeye nasıl katkısı olacağını çalışması olması gerektiğini söyleyen Alkin, "Gelişmekte olan ekonomilerde ortalama büyümenin yüzde 1,7'ye düştüğü bir ortamda 2016 yılında yüzde 4, 2017 yılında yüzde 4,5 ve 2018 yılında yüzde 5 büyüme hedefi, kaptanın gemiyi kayalıklara son sürat çarpmaya götürmesidir. 2016 yüzde 3, 2017 yüzde 3,5, 2018 yüzde 4 büyüme hedeflenmeli. İhracat da büyümeye katkı sağlamalı." dedi.

'VAHŞİ KUR SAVAŞLARI YAŞANIYOR'

Dünya genelinde vahşi kur savaşları yaşandığına işaret eden Kerem Alkin, 22 Mayıs 2013 tarihinde dönemin ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke'nin, parasal genişlemeye, önümüzdeki dönemde azaltılarak son verileceğini açıklamasından sonra ABD ile Avrupa Birliği arasında kur savaşlarının hızlandığına dikkat çekti. Alkin, "Kur savaşlarının sonucu Almanya, Yunanistan krizini bilinçli olarak kötü yönetti. FED, Almanya'nın tutumuna karşı faiz indirimini erteledi ve 1,05 seviyesine kadar gelen pariteyi, tekrar 1,13-1,14 bandına getirdi." dedi.

'DOLARI KENDİMİZ YÜKSELTTİK'

"Türkiye'de dolar kurunun bugün 2,23 seviyelerini konuşmamız gerekiyordu." diyen Prof. Dr. Alkin, "Buna karşılık Türkiye'de 3,03 dolar kuruna şahit olduk. Bu 80 kuruşun 40 kuruşu FED'in politikalarından, 40 kuruşu ise Türkiye'nin Gezi olayları, 17-25 Aralık süreci, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, arka arkaya yapılan seçimler yüzünden oluşan ekonomik ve siyasi kırılganlıklarından kaynaklandı. 22 Mayıs 2013'ten bu yana Hindistan Rupisi dolar karşısında yüzde 16 değer kaybederken Türk Lirası'ndaki değer kaybı yüzde 38'e ulaştı. Bu aradaki farkın nedeni, Türkiye'deki kırılganlıklar oldu. 1 Kasım seçimleri sonrasında oluşacak olan TBMM, bizi yeni bir hükümetle tanıştırırsa normalleşiriz. Aksi takdirde gökyüzüne giden dolar, hepimizi sıkıntıya sokar." uyarılarında bulundu.

'ÇİN BİR TRANSFORMASYONDAN GEÇİYOR'

Çin'de bir dönüşüm, transformasyon olduğuna da işaret eden Alkin, bu değişimi şöyle özetledi: "Çin birkaç yıl öncesine kadar 6 trilyon dolar ekonomik büyüklüğe sahipken 2 trilyon dolar ihracat yapıyordu. Günümüzde ise 15 trilyon dolar ekonomik büyüklüğe ulaştı. Bu şartlarda Çin'in, dünyaya 5 trilyon dolar ihracat yapması gerekiyor. Çin'in bugünkü şartlarda bu ihracatı yapması mümkün değil. Çin'in ihracatı, 2,3 trilyon dolar seviyesinde kaldı. Çin'in ulaşabileceği ihracat rakamı, önümüzdeki süreçte 3 trilyon dolar. Çin, 3 trilyon dolar dünyaya mal satıyorsa 12 trilyon doları iç piyasada satmak zorunda. Bunun için halkının refahını arttırması gerekiyor. Halkın refahını arttırmanın en önemli yolu, kendi para biriminin değer artışına izin vermesinden geçiyor. Bu nedenle Çin, parasının değer kazanmasına izin vermek zorunda."

'TÜRKİYE FIRSATLARI TEPTİ'

Türkiye'nin dünyadan emtia alıp ürün sattığını kaydeden Alkin, "Emtia fiyatlarının dünyada yüzde 50 gerilediği bir süreçte Türkiye, döviz kurlarındaki artış nedeniyle bu fırsattan yararlanamadı. Döviz kurunu yönetebilseydik, ortalama büyümemiz yüzde 4,5 olabilirdi. Önümüzdeki yıllarda ihracat pazarlarımızı çeşitlendirmemiz ve üretim odaklı avantajdan yararlanmamız gerekiyor. İhracatta 6 bin çeşit mal satıyoruz, rakiplerimizde 18-20 bin çeşit mal satanlar var. İhracatta ürün çeşitliliğine ulaşmamız gerekiyor." şeklinde konuştu.

'ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA BORÇLANMA ZORLAŞACAK'

Dünyada 2008 ekonomik krizinden sonrabankaların güç kaybettiğini ve Merkez bankalarının devreye girdiğini anlatan Dr. Gürlesel ise bu süreçte FED'in de aralarında bulunduğu dört büyük Merkez bankasının 15,5 trilyon dolar parasal genişleme sağladığını belirterek, 2016-17 dünya ekonomisinde ise borçlanmanın eskisi gibi olmayacağı, sıkı bir kredilendirme sürecinden geçileceği ve kolay para bulunamayacağı uyarısında bulundu. FED piyasaya verdiği 15 trilyon doları çekeceği için dünya genelinde daha yüksek faizler beklediklerini kaydeden Gürlesel, "Türkiye'de faizler 2-3 puan artacak." dedi.

'İŞ DÜNYASI OLARAK PUSLU, SİSLİ HAVALARI SEVMEYİZ'

TÜGİAD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Canpolat da yaptığı konuşmada, iş dünyasının puslu, sisli, bilinmezlik havalarını sevmediğini, puslu, sisli havalarda yatırım ve program yapamadığını, iş dünyası için istikrar, kısa, orta ve uzun vadeyi görebilmenin çok önemli olduğunu vurguladı. CİHAN
22 Ekim 2015 13:18
DİĞER HABERLER