Türkiye, son yılların en zorlu ekonomik krizlerinden biri ile karşı karşıya.
Her ne kadar AKP iktidarı, krizi ABD'nin Türkiye'ye 'ekonomik saldırısı ya da savaşı' gibi sunmaya çalışsa da, göstergelerdeki bozulma son birkaç ayla sınırlı olmadığı gibi son beş yıllık bir döneme yayılmış vaziyette.
Sözcü Gazetesi köşe yazarı Can Ataklı, yandaş medyaya yüklendiği yazısında krizin neredeyse bir ekonomik zafer gibi sunulmasına şu sözlerle tepki gösteriyor:
"İktidar sözcüleri ve tabii yandaş yalaka medyamız neredeyse son krizden “bir ekonomik zafer” tablosu yaratacak. Bütün dünya üzerimize çullanmış, Amerika krizi kendisinin yarattığını itiraf etmiş ama buna rağmen müthiş bir direniş göstermişiz ve bütün bu saldırıları püskürtmüşüz.
İktidarın burada tek amacı var. Başarısızlığı ve beceriksizliği gizlemek, oluşan yeni vahim tabloyu halkın gözünden kaçırabildiği kadar kaçırmak ve beynini yıkadığı kitlelerin kendisine daha fazla biat etmesini sağlamak, Ama bu o kadar da kolay değil. Bayram geçti. Pazartesiden itibaren normal hayata döneceğiz. O zaman neyi nasıl saklayacaklar, nereden bir kahramanlık destanı yazacaklar?"
Bayram sonrası ülkeyi bekleyen kötü tablo uyarısının ardından Ataklı, kısa ve basit bir hesapla ülkenin borcunun arttığını şöyle ifade ediyor:
"Bundan bir ay önce dolar 4.88'di. Bugün dolar fiyatı 6.14 lira. 1 milyon dolar borcu olan bir kişi ya da şirket bu borcunu ödemek için bir ay önce 4 milyon 880 bin lira ödeyecekti. Oysa bugün aynı dolar borcu için bulması gereken tam 6 milyon 140 bin lira.
Aradaki fark 1 milyon 260 bin lira. Bunu Türkiye'nin toplam borcuna göre yapalım bir de. Türkiye'nin dış borcu kabaca 425 milyar dolar. Bir ay önce bu borç için gereken Türk Lirası tutarı 2 trilyon 74 milyar idi. Oysa bugün bu borç için bulmamız gereken para tam 2 trilyon 609 milyar lira. Bir aydaki TL artışı 500 milyarın üzerinde.
Aynı hesabı tam bir yıl öncesi için yaparsak ortaya daha korkunç bir tablo çıkıyor. Bir yıl önce bugün dolar 3.48 lira idi. 425 milyar dolar için 1 milyar 479 milyar liraya ihtiyacımız vardı. Aradaki fark 1 trilyon 130 milyar lira. İşte “püskürttüğümüz” döviz saldırısının bilançosu bu."
Ataklı, döviz krizini bir operasyon olarak yorumluyor ve Türk Lirasının değerinin bu operasyon ile düşürüldüğünü dile getiriyor.
"Bir ülkede döviz fiyatları yükseliyorsa ya birileri külliyetli miktarda parayı yurtdışına çıkarmıştır ya da piyasada ciddi biçimde alım yapılıyordur. Her iki durumu da saptamak devlet için hatta sıradan bankalar için bile çocuk oyuncağı" diye yazan Ataklı, yazını şu satırlarla noktalıyor:
"Yanisi şu ki dolar fiyatının önce 5 lirayı geçip 6 liraya dayanması sonra da 7 lirayı aşması da aynen böyle gerçekleşti. Birileri ya dolar çıkardı dışarı ya da çok miktarda döviz aldı. Öyle ya da böyle bunların hepsi kayıt altında. O halde ekonomi otoritesi elinde olan bu bilgileri kamuoyu ile paylaşmalıdır. Türkiye'ye tarihinin en önemli kazıklarından birini atanlar kimlerdir? Tabii aynı şekilde en yüksek fiyattan sattıktan sonra düşürülen fiyattan yine döviz alanlar da açıklanmalıdır."