Genelkurmay'ın önünde Türkiye tarihinde bir ilk.. Sadece bir yıl önce manşetlerden uğurlanan şehitler ve bir yıl sonra... Medyanın iki yüzü sizin de kanınızı donduracak !...
Medya 'şehitleri' nasıl öldürdü
Askerleri PKK öldürünce manşet yapmanın vatanseverlik, aynı askerleri ordunun öldürdüğü ve bunu ustaca örtbas ettiği ortaya çıkınca haber yapmanın “orduya karşı asimetrik psikolojik savaş” sayıldığı bir ülkeden gazetecilik manzaraları okuyacaksınız az sonra.
Bir yıl sadece bir yıl önce manşetlerden uğurlanan şehitlerin bir yıl sonra nasıl tek kelime bile bahsedilmeyen lanetlilier haline geldiğinden bahsedeceğim.
Pazartesi günü öğle saatlerinde Genelkurmay Başkanlığı binasında kritik YAŞ toplantısı sürerken karargâhın önünde bir ilk yaşandı.
Genelkurmay binasının karşısında, Dikmen Caddesi ile İnönü Bulvarı'nın kesiştiği yerde toplananlar 27 Mayıs 2009'da Hakkâri Çukurca'da mayına basarak hayatlarını kaybeden altı askerden Ziya Bener, Adil Yıldız, Kemal Özevin, Cafer Çelik ve Deniz Demirci'nin aileleriydi.
29 Mayıs 2009 günü Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında yarım sayfa acılı resimleri basılan Çelik ailesi de Genelkurmay'ın önündeydi. Anne Nezahat Çelik'in evlat acısının gösteren resmi için Hürriyet'in o günkü Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök vefa temalı bir yazı bile yazmıştı. Ertesi günkü cenazeler de gazetede geniş yer aldı. Yılmaz Özdil mayın şehitleri için konuşturdu içindeki numaracı vatanseveri.
Ve 3 Ağustos 2010 tarihli Hürriyet. Gözyaşlarıyla manşet yapılan Çelik ailesinin Genelkurmay'ın önünde Türkiye tarihinde bir ilk olan eyleminden tek satır bahis yok. Gündem YAŞ. Genelkurmay'ın önü gazeteci dolu. Atlama ihtimali yok. Cindoruk'un hayır kampanyası için pos veren altı genç için bile yarım sayfa bulunan 44 sayfalık gazetede tek satır yok şehit ailelerinden.
Bir yıl önce şehit haberi oğullarının fotoğrafıyla Habertürk'ün manşetinden verilmiş Yıldız ailesi de karargâhın kapısındaydı. Manşette “Baba kontör gönder” sözlerine yer verilen Deniz Demirci'nin annesi ve babası da oradaydı. Ama matruşka gibi içinden gazete üstüne gazete çıkan, Kardak fatihinin gazetesinde de o eylemden tek satır yoktu.
Bir yıl önce karalara boyanmıştı Vatan. Altı şehidin resmiyle tam sayfaya yakın “alçakça saldırı” manşetiyle hiddetlenmişti gazete. Bir yıl sonra Genelkurmay'ın önüne toplanan o altı şehidin ailesinden tek satır bahsetmediler.
Ya hepimizi vatan haini ilan etmiş Sözcü'ye ne demeli. 29 Mayıs 2009 günü şehit krizini fırsata çevirip açılımı vurmuştu kocaman kocaman. “Al sana açılım” diye. “İşte şehit düşen aslan parçaları” diye de posterlik resimlerini basmıştı askerlerin. Ama o “aslan parçalarının” “kahraman ailelerinin” Genelkurmay önündeki eyleminden bahsetmeyecek kadar uyanık vatanseverlerdi onlar da. Açılım vurulmuş, işleri bitmişti şehitlerle.
Çukurca şehitlerini bir yıl önce manşetlerden vermiş Akşam'ın, Milliyet'in tek sütunluk haberlerinden, geçen yıl Çukurca'dan canlı yayın yapan Ali Kırca'nın, o şehitlerin cenazelerini saatlerce döndürüp döndürüp veren Uğur Dündar'ın ne yaptığından falan hiç bahsetmiyorum. Bu manzara karşısında yöneticilik yaptığı medya grubunun tek satır görmediği şehit ailelerinin eylemi için bir gün sonra “Bırakın Balyoz'u Yaşı'ı buna bakın” diye kum torbalarını yumruklayan Eyüp Can'ın yazısı bile vicdanlara iyi geliyor.
Peki ne olmuştu bu bir yılda?
Ne olacak mayınları döşeyenin PKK değil asker olduğu ortaya çıkmıştı. Şehitler için “Kahrolacak bir şey yok” diyen General, Gediktepe'deki siperde Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nın yanında görünmüş, Genelkurmay bizzat onun kahramanlıklarını örnek göstererek hakkında soruşturma olan generallerin terfisinde engel olmadığını açıklamıştı. Sivil savcılığın yargılanmasını istemesine, Jandarma Kriminal'in “mayınlar askerin” raporu vermesine rağmen askerî savcılığın gizlilik kararı koyduğu dava ilerlemiyor, Genelkurmay iki komutanını altı şehit gibi ufak tefek hatalar için harcamak istemiyordu. Ve terfisi gündemdeydi o generalin.
Aileler işte tüm bunlara isyan için Genelkurmay'ın önünde toplanmışlardı.
“Vatan sağolsun” “Bir çocuğum daha olsa onu da gönderirim” demeye gelmedikleri anlaşılınca Kapının önünden uzaklaştırıldılar önce.
Tam o sırada içerde de bir yıl önceki cenazede onları teskin eden Orgeneral Koşaner'in Genelkurmay Başkanlığı konuşuluyordu.
Acımasız bir ülke burası. Acımasız bir medya bu.
Sadece Kürtler sadece başörtülüler değil.
Şehit aileleri bile adlarını anılmayacak sakıncalı vatandaşlar haline gelebilir bu ülkede.
YILDIRAY OĞUR - TARAF