Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye Karşı Komite’nin Cenevre’de gerçekleştirdiği 80. oturumda Türkiye’ye sert eleştiriler yöneltildi. Başta ‘çıplak arama’ ve ‘sınır ötesi insan kaçırmalar’ olmak üzere bir çok hukuksuz uygulama masaya yatırıldı. Oturumlardan birine, Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa Konseyi ve İnsan Haklarından Sorumlu Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürü olarak katılan ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) 2018’de Kosova’dan adam kaçırmalarında rol alan eski Kosova Büyükelçisi Kıvılcım Kılıç’ın da katılması tepki çekti.
BM İşkenceye Karşı Komite'nin Cenevre’de gerçekleştirdiği toplantıda neler yaşandı? Suçlamalar, yanıtlar, tartışmalar ve oturumların perde arkasını toplantıyı yakından izleyen Turkish Minute muhabiri Bünyamin Tekin anlattı.
Merkezi Cenevre’de olan Security Studies And Rule Of Law (Güvenlik Araştırmaları ve Hukukun Üstünlüğü) derneği, Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Komitesi’nin toplantısında söz alarak katılımcılar eski Kosova Büyükelçisi Kıvılcım Kılıç ve Emniyet Genel Müdürlüğü Başhukuk Müşaviri Rüştü Yılmaz hakkında acil önlem alınması çağrısında bulundu.
TÜRKİYE'NİN İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE KARNESİ MASAYA YATIRILDI
Türkiye’nin çeşitli alanlarda sorulara muhatap oldu ve bu alanlarda ilgili delegeler söz aldı. Komite üyelerinden Bakhtiyar Tuzmukhamedov Türk delegelere 31 konuda sorular yöneltti. Öne çıkan başlıca konular şunlardı:
1. İnsan Hakları Reformları ve Eylem Planları: Özellikle 2021-2023 İnsan Hakları Eylem Planı, bu alanda yapılan reformlar ve çalışmalar hakkında detaylı bilgi verildi.
2. CPT Raporları ve İşbirliği: Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ile işbirliği ve raporların yayınlanması üzerine sorular cevaplandırıldı.
3. Gözaltı ve Tutukluluk Süreleri: Gözaltı ve tutukluluk süreleri ile ilgili yasal düzenlemeler ve uygulamalar hakkında bilgi verildi.
4. İşkence ve Eziyet Suçları: İşkence ve eziyet suçlarına yönelik yasal düzenlemeler ve uygulamalar hakkında açıklamalar yapıldı.
5. Ceza İnfaz Kurumları: Ceza infaz kurumlarında bulunan çocuklar, kadınlar, hasta mahkumlar ve anne yanında kalan çocuklar hakkında bilgi verildi.
6. Hakim ve Savcıların Eğitimi: Hakim ve savcıların eğitimine yönelik düzenlemeler ve uygulamalar detaylandırıldı.
7. Çocuk Hakları ve Koruma Tedbirleri: Suça sürüklenen ve korunmaya muhtaç çocuklara yönelik alınan tedbirler hakkında bilgi verildi.
8. Avukatlar ve Barolar: Avukatların bağımsızlığı ve baroların işleyişi hakkında açıklamalar yapıldı.
9. Sağlık Hizmetleri ve İstanbul Protokolü: Sağlık hizmetleri ve İstanbul Protokolü’ne yönelik eğitimler ve uygulamalar hakkında bilgi verildi.
10. Göçmen ve Sığınmacılar: Göçmen ve sığınmacı çocuklar için alınan tedbirler ve uygulamalar açıklandı.
Bu konular dışında, daha birçok başlıkta sorulara yanıt verildi ve ilgili delegelere söz hakkı tanındı. AKP iktidarı, BM Milletler İşkenceyi Önleme Komitesi toplantısına adam kaçırmalarla anılan eski Kosova Büyükelçisi Kıvılcım Kılıç ile 15 Temmuz sonrası işkence için özel ekip kuran polis müdürü Rüştü Yılmaz gönderdi. Bu yetkilendirmeler toplantı boyunca eleştirilerin de odağındaydı.
Rüştü Yılmaz, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Baş Hukuk Müşaviri olarak toplantıya katıldı ve Türkiye’nin işkence ve kötü muamele ile mücadele konusundaki hukuki çerçevesini ve uygulamalarını savundu.
Kıvılcım Kılıç ise, Dışişleri Bakanlığı’nda görevli bir bürokrat olarak delegasyon başkanı sıfatıyla toplantıya katıldı. Türkiye’nin işkenceyle mücadele konusundaki adımlarını anlattı. Ancak, Kılıç’ın sunumları genellikle genel bilgiler ve diplomatik açıklamalarla sınırlı kaldı. Eleştiriler karşısında daha somut veriler ve örnekler bekleyen gözlemciler, Kılıç’ın argümanlarını yeterince tatmin edici bulmadı.
Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite’nin toplantısında Türkiye’nin insan hakları karnesi masaya yatırıldı. Toplantıda, Türkiye’nin işkence ve kötü muamele iddialarıyla ilgili yaptığı bağımsız soruşturmalar ve bu konuda emniyet güçlerinin hesap verebilirliği gündeme geldi. Ayrıca, emniyet mensuplarının suçları denetleyen mekanizmalara dair yapısal ve finansal bağımsızlığı da tartışıldı.
Toplantıda, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun bağımsızlığı ve etkinliği ile gözaltı ve tutukluluk koşullarının iyileştirilmesi konuları da ele alındı. İşkence ve kötü muameleye karşı koruyucu hukuki güvencelerin güçlendirilmesi gerektiği vurgulanırken, olağanüstü hal sırasında yürürlüğe konulan kararnamelerin etkileri değerlendirildi. Cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele de önemli gündem maddelerinden biri oldu.
İşkence ve kötü muamele mağdurlarına sağlanan tazminat ve rehabilitasyon hizmetlerinin etkinliği ve devlet memurlarının ve yargı mensuplarının ihraç edilme ve görevlerine iade edilme süreçlerinin şeffaflığı üzerinde duruldu. Tutuklu gazeteciler ve insan hakları savunucularının durumu ile terörle mücadele operasyonlarında keyfi gözaltı ve kötü muamele iddialarının soruşturulması gerekliliği de toplantının gündemindeydi.
Toplantıda ayrıca, gözaltında kaybolma ve zorla kaybetme iddialarının ele alınması, yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerinin olağanüstü hal döneminde korunması gerektiği belirtildi. Zorla itiraf almaya yönelik işkence ve kötü muamele iddialarının araştırılması, göçmenlerin geri gönderilmesi ve sınır dışı edilmesine dair prosedürlerin uluslararası standartlara uygunluğu konuları da ele alındı.
Polis şiddeti ve kötü muamele iddialarının soruşturulması, gözaltı ve tutukluluk merkezlerine sivil toplum kuruluşlarının erişimi ve çocuk ve genç tutukluların eğitim ve sosyal aktivitelerden yararlanma hakları da önemli tartışma konuları arasında yer aldı. Kadın tutukluların sağlık ve mahremiyet haklarının korunması da gündeme getirildi.
Olağanüstü hal sonrası güvenlik operasyonlarında güvenlik güçlerinin hesap verebilirliğinin sağlanması ve işkence ve kötü muamele iddialarının etkin şekilde soruşturulması ve kovuşturulması konularının önemine dikkat çekildi. Toplumsal gösterilerde polis şiddeti ve aşırı güç kullanımına dair eğitim programlarının etkinliği ve cezaevi şartlarının uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi gerekliliği vurgulandı.
İşkence ve kötü muamele mağdurlarına yönelik tazminat ve rehabilitasyon süreçlerinin etkinliği, olağanüstü hal sonrası dönemde yargı bağımsızlığının korunması ve olağanüstü hal sırasında yürürlüğe giren kararnamelerin hukuki geçerliliği ve sonuçlarının değerlendirilmesi konuları da masaya yatırıldı. Terörle mücadele yasalarının uygulama sürecindeki hukuki güvencelerin sağlanması ve olağanüstü hal döneminde ihraç edilen yargı mensuplarının iade süreçleri de ele alınan diğer önemli başlıklar oldu.
Delegasyon 15 Temmuz sonrasında gözaltında hayatını kaybeden Gökhan Açıkkollu’ya ilişkin İnsan Hakları Komitesinin vardığı Açıkkollu’nun işkence sonucu öldüğü kararı, cezaevindeki çıplak arama uygulamalarını, bir nevi kalıcı hale gelen OHAL uygulamaları hayati konularda sorduğu sorulara tatmin edici cevaplar alamadı. Türk heyeti genelde rakamlar ve mevzuat üzerinden teorik durumu anlatsa da somut örneklerle cevap vermekte zorlandı.
İşkenceye Karşı Komite’den bir delegenin, “Türk hükümeti çıplak aramalarla ilgili yanıltıcı bilgiler veriyor” demesinin nedeni neydi?
Türkiye sunduğu raporda çıplak aramaların gerekliliğini savunmak adına AİHM’in Van Der Ven v. Hollanda davasındaki bir cümlesini bağlamından kopararak AİHM’in de çıplak aramanın gerekli bir önlem olduğunu savunduğu iddiasına raporunda yer verdi. Fakat aslında AİHM bu davada, rutin çıplak aramanın AİHS’in işkenceyi yasaklayan 3. Maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıştı. Daha önce Yugoslavya ve Ruanda’da işlenen insanlığa karşı suçları da yargılamış olan tecrübeli Rus yargıç Bakhtiyar Tuzmukhamedov’un gözünden kaçmayan bu çelişki Türk heyete zor anlar yaşattı. Tuzmukhamedov kendi deyimiyle “öğrencisini azarlayan bir öğretmen gibi” heyete bu yanıltıcı üslubun raporun inandırıcılığına ciddi zarar verdiğini söyleyerek, diplomatik bir dille sehven yapıldığını varsaydığını ifade etti. “Bunu bizi yanıltma amacıyla değil de sehven bu şekilde yazdığınızı varsayıyorum,” diyen Tuzmukhamedov, ertesi gün de bu konudaki kaygılarına heyet tarafından cevap verilemediğini belirtti.
İŞKENCE İDDİALARI BM'NİN YAKIN TAKİBİNDE
Komite, ülkelerin işkenceyi önlemek için neler yaptığını kontrol etmek amacıyla periyodik raporlar alır. Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonraki bir yıl içinde, her ülke, aldığı önlemleri ve uygulamaları açıklayan ilk raporunu komiteye sunar. Daha sonra, bu raporları her dört yılda bir güncellerler.
Bu raporlar, ülkelerin işkenceyi önlemek için neler yaptığını ve hangi önlemleri aldığını gösterir. Eğer Komite daha fazla bilgiye ihtiyaç duyarsa, ek raporlar da talep edebilir. Bu süreç, ülkelerin işkence ile mücadelede sürekli olarak çalıştığını ve gelişmelerin takip edildiğini göstermeyi amaçlar.
Eğer bir ülke rapor sunmazsa ya da işkenceyi önlemek için yeterli önlem almazsa, Komite çeşitli adımlar atabilir. Komite, o ülkeyle ilgili endişelerini ve tavsiyelerini yazılı olarak bildirir. Ayrıca, kamuoyuna açık raporlar yayınlayarak bu durumu duyurabilir ve uluslararası toplumu bilgilendirebilir.
Komite’nin doğrudan yaptırım uygulama yetkisi yoktur, ancak Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar bu raporları dikkate alarak o ülkeye yönelik diplomatik baskı yapabilir veya çeşitli yaptırımlar önerebilirler. Böylece, ülkelerin işkenceyi önleme konusundaki sorumluluklarını yerine getirmeleri teşvik edilir.
Türkiye 5’inci periyodik raporunu 2020’de Komite’ye sundu ve 2024’te sunması gereken bir rapor daha var.