Türkiye, 2001 krizinden sonra ilk defa ekonomik anlamda en ciddi sarsıntıyı yaşıyor. Elde edilen verilere göre ciddî bir ekonomik krizin içinde olduğumuz kesinleşti.
Döviz kurlarındaki rekor artışlar, kredi borçları ve dev şirketlerin borç yapılandırmasına gitmeleri derken kaçınılmaz bir ekonomik krize doğru yol alınıyor. Son olarak tüketici fiyatları, Mayıs ayında yüzde 1.62 yükselerek son yedi yılın zirvesine çıktı. İlk beş aydaki artış ise yüzde 6.39’u buldu. Bu rakam da yine bir rekor. Artık idare etme döneminin bittiği, işin vatandaşın sofrasına da yansıyacak noktaya kadar geldiği yorumları yapılıyor.
Önümüzde iki yol var
Havuz Medyasından Karar Gazetesi Ekonomi şefi İbrahim Kahveci de köşesinde yaklaşmakta olan ekonomik krizin tehlikesine en fazla yer veren bir isim. Kahveci, “Nerede ise bir ekonomik krize girdiğimiz kesinleşti. Yani bugün henüz ilk günlerini yaşıyor olabiliriz, ama aradan geçen her süre zarfında ekonomik sorunlar artarak devam edecek.” diyor. Kahveci’ye göre önümüzde iki yol var: “1- Ya ‘dış mihraklar’ sloganı ile devam ederek Venezuela olacağız. (Ki, millet bu slogana epeyce inanmış durumda). 2- Ya da aklımızı kullanıp çözümler arayacağız.”
Bu akılla çözüme gidilmez
Kahveci, yazısında ülkedeki yurttaşların iki şeye inandığını belirtiyor: “1- Herkes Türkiye’ye düşman, 2- AB ve ABD bizim ekonomimizi çökertiyor” Bu akılla çözüm önerisi sunulmasının pek de mümkün olmadığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Döviz fiyatları kriz diyeli epey oldu, ama dün itibari ile artık faizler de yüzde 18,0 sınırını aşarak resmen kriz demiş oldu. Bir tarafta yüksek faiz , diğer tarafta yüksek döviz. Yani iki yüksek maliyet birleşti. Yeterince üretmediğimiz halde çok tükettirmek için yurt içi talebi dış borçla itelediğimizde karşımıza yüksek enflasyon ve sonuçları çıkıyor.