AK Parti Hükümetleri iktidara geldiğinde Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü ne kadardı?
O tarihlerde 1987 yılı baz alınarak GSYH hesaplanıyordu. Hesaplama yöntemi değişmeden önce 2006 yılının GSYH büyüklüğü 576 milyar liraydı.
Sonra hesaplama yöntemi değişti. Ve 2006 yılı GSYH tutarının 576 milyar lira değil, 789 milyar lira olduğu ilan edildi.
Bu da yetmedi.
2016 yılına geldiğimizde GSYH hesaplama yöntemi bir kez daha değişti. Bu değişim olmadan önceki son ekonomik büyüklüğümüz 2015 yılına aitti. Hesap değişiminden önce 2015 yılı GSYH tutarının 1 trilyon 953 milyar lira olduğu ilan edilmişti.
Ama hesap yöntemi değişimi sonrası 2015 yılı GSYH tutarının 2 trilyon 338 milyar lira olduğu ilan edildi.
Her iki hesap yöntemi değişimi ile GSYH tutarı kağıt üzerinde ciddi miktarda artırılmış oldu.
2006 yılında 213 milyar lira artan GSYH tutarı (%36,9)
2015 yılında 386 milyar lira (%19,8) sanal olarak artmış oldu.
***
Ekonomimiz 3 kat büyüdü söylemi de aslında bu hesap değişimlerinden geliyor. Reel hesaplara göre aslında ekonomik büyüklüğümüz 15 yılda ikiye bile katlanmadı.
Ama bugün asıl konumuz bu değil. Bugün daha gerçek verilere bakacağız; yani vergiler ve kamu zamlarına....
Çünkü artırılan vergiler gerçek. Yani hesap değişimi ile artan GSYH sanal iken, vergiler ve kamu zamları gerçek değerler...
Önceki gün Dünya Gazetesinden Özcan Kadıoğlu hesaplamış: Vatandaş 2002 yılında kişi başına 602 dolar vergi ödüyormuş. Ama bu rakam 2018 yılında 1.945 dolara çıkıyor.
Yeni yıla girerken bir çok kamu ürünü ve hizmetine zam geldi. Özellikle yüzde 25 köprü ve otoyol zamları dikkat çekiciydi. Son iki yılda köprü geçişi 3,40 liradan 8,75 liraya yükseltildi.
İstanbul’da oturanlar için iki yakayı bir araya getirmek giderek zorlaşıyor. Aylık köprü parası artık 200 liraya çıktı bile.
Bundan böyle meyve sularını bile ÖTV’li içmek durumundayız. Motorlu taşıtlar vergisi ile kaç kez oynandı artık bilemiyorum.
***
Önceki gün “Vergi dilimlerini kırpa kırpa” başlıklı yazımda her nedense devletin vergi dilimlerine gelince cömert davranmadığını yazmıştım. Eğer vergi dilimleri yuvarlamalarında vatandaş gözetilseydi daha az vergi ödeyecektik.
Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı Rıza Çelen aradı... SGK iflas ediyor dediğimde de SGK’dan aramışlardı. Kamuda bürokratlar hem doğru bilgi hem de doğru yönetim için cansiperane çalışıyor.
Osman Bey de gelir vergisi dilimleri düzenlemesinin kanuni dayanağını açıklayarak, bir hata olmadığını anlattı. SGK’daki arkadaşlar da aslında SGK açığının doğru ama tam gerçeği ifade etmediğini söylemişlerdi.
Bunları yeniden yazmam gerekiyor:
SGK açığı, 2017 yılında ertelenen SGK ödeneklerinden dolayı aşırı artmıştı. Bu siyasi bir karardı ve SGK yöneticilerinin yapabileceği bir şey yoktu. Tıpkı Demirel’in insanları 38-40 yaşında emekli etmesi gibi.
Bugün yeniden Demirel’in yaptıklarını yapın, ortada ne SGK kalır ne de devlet bütçesi. Siyasetin aldığı kararlar ülke ekonomisine yön veriyor aslında.
Gelir vergisi dilimlerinde de durum aynı. Eğer siyaset kemer sıksa, giderlerini konuşmalarında dedikleri gibi azıcık kıssa, maliye her yıl daha daha çok para toplamak zorunda kalmasa, gelir vergisi dilimleri elbette hakkıyla üst taraftan artırılırdı. Ve insanlar azıcık gelire dahi çok daha yüksek vergi ödemek zorunda kalmazdı.
Siyaset savurgan davranırsa, elbet de bürokrat para bulmak zorundadır. Aslında sorunun temeli burası...
***
Bakınız;
Devleti küçülteceğiz diye diye devleti büyüttük,
Faize karşıyız diye diye her yeri faiz yaptık,
Hizmet edeceğiz diye diye vergileri artırdık,
Vatandaş yaşasın dedikçe kamu zamlarını yaptık.
Galiba biz bu yolları ve politikaları yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Hesap yöntemi değişimleri ile nereye kadar...