Johns Hopkins Üniversitesi’nin verilerine göre ise Türkiye toplam ölüm sayısında 19’ucu sırada. İlk sırada 742 binden fazla ölümle Amerika yer alıyor. ABD’yi 607 bini aşkın ölümle Brezilya izliyor. Toplam vaka sayısında ise Türkiye, dünyada 6’ncı sırada. Dünya Sağlık Örgütü’nün son bir haftalık verileri esas alındığında ise Türkiye vaka sayılarında dünyada 4'ncü, ölüm sayılarında ise 8’inci sırada.
“Toplam ölümlerin yaklaşık yüzde 25’i son üç ayda gerçekleşti”
VOA Türkçe’nin sorularını cevaplayan İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı’ya göre bu tablonun en önemli nedenlerinden biri, salgınla ilgili verilerin şeffaf ve gerçekçi bir biçimde kamuoyuyla paylaşılmaması: “Bizzat resmi makamların açıklamaları çerçevesinde toplumda bir rehavet oldu. ‘Artık pandemi geçiyor, aşılarımız da olduk’ diyerek pandemi kurallarına eskisi kadar çok da uyulmadığını görüyoruz. Son üç ay içinde herhalde toplam ölümlerin yaklaşık yüzde 25’e yakını gerçekleşti. Son üç ayda 17 bine yakın ölüm var. Dolayısıyla pandemi kontrol altına alınmış ya da her şey tamamen normalleşmiş algısıyla yaşamayı sürdürmeye çalışmak gerçekçi değil. Pandemi devam ediyor. Ülkemizde hala her gün 25 bine yakın vaka, ortalama 200-250 vatandaşımızı da COVID nedeniyle kaybediyoruz.”
Dünya Sağlık Örgütü’nün’nün pandeminin başlangıcında şeffaflığın önemini vurguladığını hatırlatan Çamlı, Türkiye’de ise verilerin açık bir şekilde paylaşılmadığını ifade etti: “Dünya Sağlık Örgütü, özellikle kamu otoritelerinin sahadan aldıkları verileri şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşmasının pandemi mücadelesinde önemli bir başarıyı beraberinde getireceğini ifade etmişti. Ama baktığımız zaman Sağlık Bakanlığı’nın bu verileri kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşamadığını ya da paylaşımların çok da yeterli olmadığını görüyoruz. Süreçte paylaşımlarla ilgili yaşanan bazı sıkıntılar kamuoyunda sağlığın yönetimine karşı bir güvensizlik oluşmasına ve açıklanan verilere çok da dikkat edilmemesine, çok da ciddiye alınmamasına yol açtı.”
Hasta-vaka ayrımı
İzmir Tabip Odası Başkanı, pandeminin ilk döneminde Sağlık Bakanlığı’nın turkuaz tablolarla günlük olarak veri açıkladığını ancak süreç içinde açıklanan verilere karşı kuşkuların arttığını belirtti: “Yaz aylarında, özellikle turizm sezonu başladığında vaka sayılarındaki gariplik birçok bilim insanının dikkatini çekti. Temmuz ayından sonra vaka sayılarının sahadan alınan verilerle çok örtüşmediği başta Türk Tabipler Birliği olmak üzere birçok sivil toplum örgütünce dile getirildi. Eylül ayında bizzat Sağlık Bakanı'mız vaka-hasta ayrımı yaptığını yani test pozitif olan tüm olguları değil semptom gösteren olguları açıkladığını söyledi. Sonrasında kamuoyunda ciddi bir şaşkınlık ortaya çıktı. Bir anda vaka sayılarımızın, açıklananın beş katı olduğunu gördük ve ne yazık ki o döneme kadar ciddi bir dalganın gelmekte olduğunu aslında kamuoyu bilmiyordu. Açıklanan sayılar nedeniyle bir rehavet olgusu egemen olmuştu.”
Çamlı, bakanlığın kamuoyuna farklı dönemlerde farklı veriler açıklamasının hem bir güven sorunu yarattığını hem de salgınla mücadelede sağlıklı bir strateji geliştirilmesini zorlaştırdığını vurguladı.
“Sağlık Bakanlığı şeffaflık açısından iyi bir sınav vermedi”
Çamlı, son dönemde günlük olarak açıklanan aşılanma sayılarının da gerçekçi bir bilgilendirmeden uzak olduğunun altını çizdi: “Başlangıçta 18 yaş üstü tek doz aşılananlar açıklandı. Bununla o yüksek oranlar, yüzde 70’ler, 80’ler sanki bir toplumsal bağışıklığı elde etmek üzereyiz gibi bir algı oluşmasına neden oldu. Daha sonra bu, iki doza çevrildi. Oysa İzmir Tabip Odası ve Türk Tabipler Birliği defalarca tüm toplumdaki bağışıklık sağlayacak düzeydeki aşılama oranlarının açıklanmasının daha gerçekçi olacağını ifade etmişlerdi. Bakanlığın en son açıkladığı aşılanma oranları yüzde 75’ler düzeyinde. Oysa bunu tüm topluma genellediğimizde ve iki doz aşılama şeklinde hesapladığımızda bu oranın yüzde 55’lere kadar düştüğünü görebilmekteyiz. Bu iki doz açıklaması da çok yeterli değil. İki doz Sinovac artı bir doz BioNTech ya da iki doz BioNTech olanların tüm topluma göre oranlarının açıklanması lazım. Burada tabii başka bilinmeyenler de var. Bunların başında sığınmacıların durumu geliyor. Ülkemizde yaklaşık 6 milyona yakın sığınmacı olduğu söyleniyor. Bu kişilerin aşılanıp aşılanmadığı, aşılanıyorsa paya ya da paydaya eklenip eklenmediği konusunda da bilgimiz yok. Kısacası Sağlık Bakanlığı’nın bu pandemi sürecinde veri paylaşımı ya da şeffaflık açısından iyi bir sınav vermediğini söyleyebiliriz.”
Sağlık Bakanlığı’nın salgınla ilgili bütün verileri toplayabilecek bir altyapıya sahip olduğunu belirten Çamlı, “Ancak neden bu verilerin detaylı bir şekilde kamuoyuyla paylaşılamadığını anlamakta güçlük çekiyoruz. Bunun paylaşılması güven unsurunun gelişmesi, toplumun tüm kesimlerinin pandemiyle mücadelede biraraya kolayca gelebilmesi açısından oldukça önemli bir konu” diye konuştu.