Demokrasi ve kalkınma çıtasının yükseltilmesi amacıyla bu yıl ikincisi düzenlenen Türkiye Demokrasi Forumu (TDF) Ordu'nun Mesudiye ilçesinde gerçekleşti. 15 farklı ilden çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisinin katılımıyla yapılan forumun ana teması 'doğrudan demokrasi ve yerel kalkınma çabaları' oldu.
Forumda kamu kaynaklarının dağılımından demokrasilerde sivil toplum kuruluşları ve medyanın önemine kadar çok sayıda başlık konuşuldu. Sivil toplum kuruluşlarının sözüne güvenilen kuruluşlara dönüşmesinin Türkiye'de demokrasinin gelişmesi için kritik bir önem taşıdığı belirtildi. Forum sonucunda özellikle gençlerin destek verdiği Oy ve Ötesi gibi demokrasiye sahip çıkan oluşumların demokrasi adına sevindirici olduğu dile getirildi.
TDF Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi, forumda demokrasinin 'Dünyayı ileri götürme çabası' olarak tanımlandığını ve demokrasinin derinleşmesi ve kalkınmanın yaygınlaşması farklı açılardan tartışıldığını ifade etti.
Forumda ön plana çıkan görüş ve önerilerin bazıları şöyle:
STK'LAR İTİBAR KAYBINA UĞRADI
Sivil toplum kuruluşları(STK), demokrasinin başlıca bileşenlerinden biridir. Başlıca işlevleri; kendi alanlarındaki sorunları keşfetmek, ortaya koymak, topluma yansıtmak ve karar süreçlerini etkilemektir. Ancak Türkiye'de STK'lar yurttaşların kanaatlerini ve yönetimin kararlarını beklenen düzeyde etkileyememektedir. Bunun nedeni politik kutuplaşmaların sivil toplum alanına taşınması ve böylece itibar kaybına uğranmasıdır. STK'ların ilgili oldukları alanda aranan, merak edilen ve sözüne güvenilen kuruluşlara dönüşmesi Türkiye'de demokrasinin gelişmesi için kritik bir önem taşımaktadır.
GENÇLER DEMOKRASİ, POLİTİKA VE ÇEVREYE DAHA FAZLA İLGİ DUYMALI
Bununla birlikte, Türkiye'de özellikle gençliğin demokrasiye sahip çıktığını gösteren oluşumlar da vardır. Bu demokrasi adına oldukça sevindirici bir gelişmedir. Oy ve Ötesi'nin 2 yılda 94 bin üyeye ulaşması ve yüz binlerce gönüllü ile sandık güvenliğine katkıda bulunması bunun kanıtlarından biridir. Toplumun beklentisi; gençliğin demokrasiye, politikaya ve çevreye daha fazla ilgi duyması ve katkıda bulunmasıdır.
MEDYANIN DURUMU
Demokrasinin koşullarından biri de seçmenin alternatif bilgi kaynaklarına kolayca ulaşabilmesidir. Medyanın bilgi kaynağı olma işlevini hiçbir baskı altında kalmadan yerine getirebilmesidir. Türkiye'de bu koşulun yeterince sağlanmadığı bir gerçektir ve sorunun hem yönetimden hem de medyadan kaynaklandığını gösteren yeterince örnek vardır.
KALKINMA DOĞAYI KORUYARAK GERÇEKLEŞTİRİLMELİ
Demokrasinin güçlenmesi kalkınma düzeyi ile de ilişkilidir. Kalkınmanın yerelden başlaması ve yerel kaynaklara dayanması gereklidir. İnsanların kararlara katıldığı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, mağduriyetlere duyarlığın arttığı bir anlayışın ve ekolojik yaşamı korumayı önceleyen bir vatandaşlık kültürünün de bu yaklaşıma eşlik etmesi zorunlu görülmektedir.
'YEŞİL YOL' DEĞİL 'ZİFİR YOL'
Öte yandan, kalkınma uğruna doğanın tahrip edilmesinin ciddi gerilimlere yol açtığı görülmektedir. Uzmanlara göre; kalkınma sınırsız, fakat doğa sınırlıdır ve bu nedenle kalkınmanın doğayı koruyarak gerçekleştirilmesi zorunludur. Yerel halkının görüşü ise kendilerine sorulmadan ve görüşleri alınmadan doğaya dokunulmamasıdır. Mesudiye'den de geçen 'yeşil yol', onların ne kadar haklı olduğunu acı bir şekilde gözler önüne sermektedir. Zaten yereldeki adı 'yeşil yol' değil 'zifir yol'dur ve doğanın bağrına saplanmış bir hançer gibidir. Yerel halk; 'yaylalardan önce köylerin yolu yapılsın, yaylaların da yolu olsun ama otoyol gibi olmasın' istiyor ve 'yaylalar bizim' demekte kararlı gözüküyor.
Enerjiye katkısı ancak yüzde 3 olabilecek HES'ler konusunda bu kadar ısrarcı olunması da gelecek açısından tehdit olarak algılanıyor.
KOOPERATİFLEŞMEYE ÖNEM VERİLMELİ
Türkiye'de kırsalın ve tarımın kalkınması üreticilerin demokratik örgütlenmesinden geçmektedir. Bu amca en uygun örgütün kooperatif olduğu bir dünya gerçeğidir. Üretimin planlanması ve artırılması, katma değer oluşturulması, katma değerin dengeli paylaşılması ve yatırıma dönüştürülmesi ile insanca yaşamanın asgari koşulu ancak kooperatifleşme ile sağlanabilir. Kırsal halkın baskı grubu oluşturabilmesi, itirazda bulunabilmesi ve sesini duyurabilmesi, karar süreçlerinde etkili olabilmesi de buna bağlıdır.
CİHAN