Türkiye iktidarları demokratik tepkiyi şiddetle karşılayan gelenekten besleniyor

ANKARA (CİHAN)- Ülkede artış gösteren şiddet olaylarının altında yatan nedenleri değerlendiren Türkiye Psikiyatri Derneği üyesi Doç. Dr. Burhanettin Kaya, "Türkiye'nin yüz yıllık tarihi çoğunlukla şiddetle var oldu. İktidarların yasal zeminleri lehlerine kurarak hemen her dönemde var olmaya çalıştılar. Kendilerinin yaptığı şiddeti meşru kılan, kendilerine karşı çıkan her türlü demokratik tepkiyi de şiddetle karşılayan bir gelenekten beslendiler." dedi.

Özellikle kadın ve çocuklara yönelik şiddetle ilgili Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirine konuşan Türkiye Psikiyatri Derneği üyesi Doç. Dr. Burhanettin Kaya, Türkiye'nin yüz yıllık tarihinde çok önemli travmatik olaylara sahne olmuş bir ülke olma özelliğini taşıdığına dikkat çekerek, bunların çoğunun da işlenmemiş, hesabı kapanmamış travmalar olduğunu söyledi.

Kaya sözlerini, "Bir travmanın kaynakları açığa çıkmazsa, nedenleri anlaşılmazsa işlenemez anlamlandırılamaz. O travmanın mağdurları da o travmanın yarattığı etkiden çok uzun yıllar kurtulamaz ve ileri kuşaklara aktarılır." diye sürdürdü. Özellikle son 10-20 yılda şiddet olaylarının bu kadar yaygınlaşmasının nedeninin de sadece bireysel faktörlerle ile açıklanamayacağını, Türkiye'de yaşanan siyasal gelişmelerin, toplumsal değişimin, ekonomi politikalarının, çizilen eksen yol ve alınan eksen gibi faktörlerin bu travmaları açıklamaya katkıda bulunacağını kaydeden Doç. Dr. Kaya, yine özellikle kadına yönelik şiddetin artışıyla ilgili olarak erkek egemen kültürün baskınlığının iktidarın dili içinde daha da ağırlık kazanmasının önemli bir faktör olduğunu dile getirdi.

KADINA VE ÇOCUĞA ŞİDDET HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

Yaşanan son kadın cinayetleri ve çocuk istismarı hakkında da konuşan Kaya, şöyle devam etti:
"Elimizdeki veriler şiddetin özellikle kadına ve çocuklara şiddetin her geçen gün arttığı yönündedir. Örneğin, kadın cinayetlerinin yüzde 1400 arttığını biliyoruz. 2014 yılında 281 kadının öldüğünü biliyoruz. Araştırmalara ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü verilerine göre her iki kadından biri ya da her üç kadından biri şiddete uğruyorlar. Eğitim çok koruyucu bir faktör değil. Eğitimin düzeyi yükseldikçe azalmakla birlikte azımsanmayacak oranlardalar. Genel olarak çocuk istismarı oranın yüzde 30 olduğunu biliyoruz.10 çocuktan 3'ü istismar mağduru. Kadına şiddet olaylarında sayılar çok açığa çıkamazlar. Bunlar paket travmalardır. İşte aile şerefi, dışarıdan insanların duymasının yaratacağı olumsuz etkilerle insanlar bu travmaları uzun yıllar gizlerler. Görünen sayı yüzde 30'larda görünse de gerçek sayı bu sayının çok üzerinde."

"EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 2006'DAN BU YANA ŞİDDET VERİLERİNİ AÇIKLAMIYOR"

Şiddet konusunda sağlıklı verilere ulaşma konusunda zorluk çekildiğini kaydeden Kaya, "2006'dan bu yana 8 yıldır Emniyet Genel Müdürlüğü özellikle cinsel saldırı suçlarını da içeren insana saldırı suçlarını da içeren verileri açıklamıyor. Buna gerekçe olarak da toplumda infial yaratmaktan çekindiğini söylüyor. O dönemde basına yaptıkları açıklama bu yöndeydi. Diğer bir deyişle şunu itiraf ediyor. Şiddet o kadar yaygınlaşıyor ki o kadar artıyor ki bu sayıları artık veremeyeceğim. Çünkü bu konuda başarısız olduğunu kamuoyu görecek. Açıklamama gerekçisini infial yaratmamak olarak açıklıyor ama kanımca şiddetin aldığı boyutu ve önlemede başarısızlığını itiraf ediyor. Yanlış anımsamıyorsam 2006'nın son verileri insana yönelik saldırı suçlarının bir önceki yıla göre yüzde 63 oranında arttığını, kadına yönelik şiddet davranışının ise yüzde 70 oranında arttığını gösteriyordu." dedi.

"ŞİDDETİN ALTINDA YATAN NEDEN ERKEK EGEMEN DÜŞÜNCE YAPISI"

Kadına ve çocuğa yönelik şiddeti önlemek için tavsiyelerde bulunan Burhanettin Kaya, şiddetin nedenlerinin bireysel olmadığını, şiddeti üretme davranışının altında yatan nedenin erkek egemen düşünce yapısı olduğu ifade etti. "Bu iktidara içselleştirilmiş bir davranıştır. İktidar erkektir. İktidarın içine sinmiş bir erkek, erkeklerin içine sinmiş bir iktidar varmış gibi iki yanlı düşünebilirsiniz. Önlemenin yolu öncelikle bunun değişmesinden geçer. Önlemenin temel noktası önce kadını ve çocuğu korumaya odaklı yasal düzenlemelerin ve politikaların geliştirilmesidir. Yani bu önce üstten başlar. Önce siyasetin en üst aşamasında duran bireylerin topluma karşı ciddi tarihsel sorumluluğu olan önemli aktörlerin dillerindeki bu kadını küçümseyen, ikincileyen dilden vazgeçmesi, öncelikle eşitlikçiliği kendi içine sindirmesi gerekir. Çünkü en üste duran bir yanıyla bizim modelimizdir, ona öykünürüz. Onu izleriz. Her gün televizyonlarda radyolarda dinleriz, gazetelerde görürüz. Onun bize sunduğu davranış biçimi onu izleyen herkes için benimsenmeye uygun davranış biçimidir. Önce liderlerin, dillerinin değişmesi gerekiyor. İkinci aşamada, en alttan, yani aile içinden başlayarak kadın erkek eşitliğini sağlayan, eşitsizliği gündeme getiren durumları ortadan kaldıran düzenlemeler gerekiyor. Kadın ve erkeğin toplumsal alanda eşit düzeyde yer alabileceği bir pozitif ayrımcı yaklaşıma ihtiyaç var." ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE YÜZ YILLIK TARİHİNDE ÇOĞU ZAMAN ŞİDDETLE VAR OLDU"

Türkiye'nin şiddet konusunda dünya üzerindeki yerine de değinen Kaya, Türkiye'nin dünyada hiçte iyi bir yerde durmadığını söyledi. Türkiye'nin yüz yıllık tarihinin çoğunlukla şiddetle var olduğunu vurguladı. İktidarların yasal zeminleri lehlerine kurarak hemen her dönemde var olmaya çalıştıklarını, kendilerinin yaptığı şiddeti meşru kılan, kendilerine karşı çıkan her türlü demokratik tepkiyi de şiddetle karşılayan bir gelenekten beslendiklerini kaydetti. Kaya, "Dünyanın hiçbir yerinde olmayacak kadar insanların demokratik tepkilerine hak arayışlarına şiddetle karşılık veren başka ülke yok. Türkiye şiddet davranışını problem çözme becerisi olarak öne koyan liderlerin bu anlamda modellik özelliğinin çok belirgin olduğu ülkelerden oldu. Şiddet ne yazık ki toplumun birçok alanında bir problem çözme aracı olarak kullanılıyor. Buna uygun bir zihinsel bir alt yapı var. Bunu kutsuyor bunu meşru görüyor." dedi.

"TÜRKİYENİN KENDİNİ ÖTEKİNDEN AYIRARAK GÖRMEMELİ, ÖTEKİLERİ FARKLI BİR ZENGİNLİK OLARAK GÖRMELİ"

Türkiye'nin geleceğiyle ilgili olarak konuşan Kaya, bütün iktidarların kendini bir ötekinden ayırırsa, ötekileri farklı bir zenginlik olarak görmezse şiddetin devam edeceğini ifade etti. Çünkü bu ötekileştirmenin en küçük birimde bile ötekileştirmenin yayılmasına yol açtığını, üste konuşulan şeyin altta da meşru olarak algılandığını ve o yapıyorsa bende yaparım biçiminde düşünülmesine neden olduğunu söyledi.

"KENDİSİNE ŞİDDET UYGULANAN ÇOCUK, O YAŞA GELİNCE KENDİSİ DE ŞİDDET UYGULUYOR"

Geçmiş yaşantıların toplumda şiddet konusunda önemli bir faktör olduğunun altını çizen Kaya, şöyle devam etti: "Eğer bir kişi çocukluğunda, gelişme döneminde şiddet yaşıyorsa, istismar ediliyorsa ve bunu, zaman içerisinde kendisine yapılanı anlamaya çalışıyorsa şiddet davranışını daha çok üretiyor. Kendisine yapılanı anlamlandıramıyor, kendisi kendisine şiddet uygulayanın yaşına geldiğinde kendisinin yaşındakine bu şiddeti uyguluyor. Bu suç teşkil eden eylemin altında kendi travmasını anlamlandırma da var. Travmanın anlamlandıramaması ilerde o travmayı üreten birine dönüştürüyor. Geçmiş deneyimler son derece önemli."

"TÜRKİYE'DE GİZLİ BOŞANMA ORANI ÇOK YÜKSEK"

Şiddetin evlilikler üzerindeki etkisine de değinen Kaya, "Türkiye'de boşanma oranları artıyor. Dayağı ye, sesini çıkarma anlayışı var. Bu olay böyle olunca, boşanmayıp boşanma potansiyeli olan bir grubun çok daha fazla olduğunu gösterir. Buna rağmen Türkiye'de boşanma artıyor. Türkiye'de gizli boşanma çok yüksek, resmi olarak aileler boşanmış değiller ama gerçekte boşanmışlar. Eş hayatları yok, ayrı ortamlarda yaşıyorlar sadece çoluk çocuk için bir türlü evlilik akdini kapatmıyorlar. Ne zaman kadın biraz güçlenince çocuk üniversiteye gidince kadın yeter diyor boşanabiliyor. O zaman da şöyle bir sorun oluyor. Boşanmaya karşı çıkan erkek sen benden boşanamazsın, kimse benden boşanamaz, bizim evlilikte boşanma diye bir kavram yoktur diye kadına şiddet uygulayabiliyor. Boşanmanın artışında içerdeki şiddetin bir rolü var. Artık dayak yiyen şiddet gören tecavüze uğrayan kadın bir şekilde o evliliği bitirmek için can havliyle boşanmaya yönelebiliyor." dedi.

"LİDERLER BARIŞ DİLİNİ DİLLERİNE TESİS ETMELİ"

Televizyonlara çıkarak konuşan siyasi kişiliklerle ilgili olarak da konuşan Kaya, "Özellikle siyasi liderler, yöneticiler önemli toplum liderleridir. Rol modelleridir. Özellikle onların konuşurken çok düşünmeleri gerekir. Söylemlerinin şiddet dilinden arınması gerekir. Söylemlerinde şiddeti kutsayan, şiddeti pekiştiren bir problem yöntemi gibi sunan, ötekiler üzerinden ifade eden bir dil kullanırsa onu izleyen gözleyen ve ona öykünenlerde aynı dili kullanır. Eğer o yapıyorsa bu doğru bir şeydir, o konuşuyorsa bu söylenebilir bir şey. Bu yüzden liderler barış dilini dillerinde tesis etmek zorundalar. Liderlerin dilini medya yansıtır. Medya da yandaş dilinden ayrılmak zorundadır. Bizim sempatizan değil empatizan bir dil kullanmamız gerekir. Yani inandığın bağlı olduğun dilin gücünü değil herkesin duygularını anlamaya çalışan bir dili kullanmamız gerekir ki şiddet dili kaybolsun." şeklinde konuştu.
CİHAN
15 Mart 2015 11:20
DİĞER HABERLER