Türkiye Esad muhalifi olduğu için Türkiye’ye sığınan Suriyeli gazetecileri zorla Suriye’ye geri gönderdi. Sınır dışı edilen muhalifi gazeteciler Suriye’de ölüm ve hapis tehdidiyle karşı karşıya.
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü ağustos ayında Türkiye Hükümetine mektup yazarak gazetecilerin sınırdışı edilmesinin durdurulmasını istedi ancak hükümetten tatmin edici bir yanıt gelmedi.
Ahwalnews.com'un haberine göre Arap medyası Hurrya.net’te çalışan gazeteci Obaida Al-Omar temmuz ayında ülkesi Suriye’ye zorla geri gönderildi. Ahval’e konuşan Obeida şu anda İdlib’de ailesiyle birlikte kapısı ve pencereleri olmayan bir evde yaşadıklarını ve bombardıman altında yaşam mücadelesi verdiklerini söyledi.
Sınırdışı edilen bir diğer gazeteci Yaroub Al-Dalie ise ağustosta deport edildikten sonra 6 bin dolar ödediği insan kaçakçılarının yardımıyla karısı ve çocuğuyla yasadışı yollardan Türkiye’ye yeniden geldi. Ancak hayat onun için bundan sonra da kolay olmadı. Böbrek hastası olan ve sağlığı her geçen gün kötüye giden gazetecinin acil tedavi edilmesi gerekiyor ancak o sınırdışı edilme korkusuyla kaldığı evden dahi dışarı çıkamadığını anlatıyor.
İstanbul merkezli Suriyeli Gazeteciler Derneğine göre Türkiye’de bulunan 300 Suriyeli gazeteci sınırdışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya. Derneğin Başkanı Firas Diba bu durumu şöyle anlatıyor:
“Suriyeli gazeteciler Suriye ya da başka bir ülkeye sınırdışı edilme tehdidiyle karşı karşıya. Suriye’ye gönderilirlerse hayatları tehlikeye girecek, Türkiye’de kayıtlı oldukları şehirlere gönderilirlerse de işlerini kaybedecekler çünkü Arapça yayın yapan medya kuruluşlarının çoğu İstanbul’da.”
Diba da sınırdışı edilme korkusu yaşıyor:
“Türkiye’de turist vizesiyle kalıyordum ama ç yıl önce vizem bitti. Pasaportumun süresi bittiği için yenilemediler. Geçici korumaya başvurduğumda da bana herhangi bir kimlik vermediler. Evliyim ve dört çocuğum var. Karım ve çocuklar Gaziantep’e kayıtlı ben ise hiçbir yere kayıtlı değilim ama biz İstanbul’da yaşıyoruz. Gazetecilik faaliyetim nedeniyle Suriye rejimi, IŞİD ve El Nusra’nın hedefi oldum. Suriye’ye gönderilirsem hayatım tekrar tehlikeye girer çünkü rejim ve El Nusra hala çok güçlü.”
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü sınırdışı edilen Suriyeli gazetecilerle ilgili ağustos ayında Türk hükümetini uyaran bir metin yayımladı. Örgüt, ülkelerinde hayatları tehlikeye girecek Suriyeli gazetecilerin sınırdışı edilmesinin uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu belirterek Türkiye’ye gazetecileri koruma çağrısında bulundu. Ancak Türkiye’den bu çağrıya olumlu yanıt gelmedi.
Deport edilen Suriyeli gazeteci Obaida yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“4 çocuğum var. Rusya yaşadığım yeri bombalayınca hayatımızı kurtarmak için Türkiye’ye geldik. Sonra tekneyle iki kez Yunanistan’a geçmeye çalıştım ama tekne battı neredeyse ölüyordum. Türk polisi beni yakaladı, pasaportumun fotoğrafını çekti ve bana Suriye’ye gönüllü döndüğüme dair belgeyi zorla imzalattı.”
Obeida şu anda bombardıman altındaki İdlib’de çocukları ve karısıyla birlikte yaşam savaşı veriyor:
“Ailemle Suriye’de kapısı, penceresi olmayan bir evde yaşıyorum. Umutsuzca Suriye’den çıkmaya çalışıyorum ama insan kaçakçılarına ödeyecek param yok ve ben Suriye’deyken hiçbir ülke sığınma hakkı vermiyor. Türkiye ise sınırı tamamen kapattı. Yerinden edilmek çok kötü biz sadece kıyafetlerle evden ayrılmak zorunda kaldık. Ailem çok üzgün. Param olduğu zaman Türkiye’ye yeniden geleceğim.Benimle birlikte birkaç gazeteci daha sınırdışı edildi ve hepsi şimdi çok kötü durumda.”
“Türkiye’ye seslenmek istiyorum” diyen Obaida şunları söyledi:
“Ben Suriye’deki insan hakkı ihlallerini haberleştirmiş bir gazeteciyim lütfen Suriye’den çıkmama yardım edin. Bana ve aileme yaşamak için güvenli bir yer verin.”
Sınır dışı edilen bir diğer gazeteci olan 26 yaşındaki Yaroub ise The Levant News’de çalışıyor. Suriye’de iki kez El Kaide’ye bağlı El Nusra tarafından tutuklanarak işkenceye maruz kaldığını anlatıyor:
“Bir yeraltı hapishanesine kapattılar beni. İşkence ettiler ve taş toplattılar Tutukluluğum 10 gün sürdü. Bu süre içinde topladığımız otlar dışında hiçbir şey yememize izin verilmedi. İşkenceyle öldürdükleri insanları izlettiler bize. İdam ettikleri ve şiddetle sorguladıkları insanları izledik. Zamanı algılamamızı zorlaştıracak her şeyi yaptılar ve oradan asla kurtulamayacağımızı düşünmemizi sağladılar. Neyse ki ben yaşadığım yerde bilinen bir gazeteciyim. Bu yüzden şehrin ileri gelenleri araya girdi ve örgütten beni bırakmalarını istedi, böylece bırakıldım.”
Yaroub serbest kaldıktan sonra uluslararası gazetecilik örgütleriyle irtibata geçmiş:
”Bana önce Türkiye’ye gidip Fransa temsilciliğine sığınma başvurusunda bulunmamı söylediler. Türkiye’ye gittim ve kimlik almak için geçici korunma statüsüne başvurdum ama hükümetin Suriyelileri sınırdışı etme politikası nedeniyle başvurular askıya alınmış. Kimlik alamadım. Türkiye’den çıkış için bir yol ararken geçen ağustosta polis tarafından kimliğim olmadığı için durdurulup gözaltına alındım. Polise, Suriye’ye gidersem hayatımın tehlikede olacağını söyledim ama beni dinlemediler. Bizi bir arabaya koydukları gibi Suriye sınırına getirdiler. Kaçmaya çalıştım ama başaramadım. Sınırda tutuldum, altı saat askerler tarafından dövüldüm, işkence gördüm ardından da Suriye'ye geri gönderildim.”
Yaroub, sınır dışı edildikten sonra yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor:
“Zamanımın çoğunu karım ve çocuğumla birlikte öldürülmemek için kaçıp saklanarak geçirdim. Yeniden tutuklanmaktan çok korktum.”
O, tüm bu nedenlerden dolayı insan kaçakçılarının yardımıyla tekrar Türkiye’ye gelmiş ancak polis onu yakalayıp gene sınır dışı etmiş. Yaroub pes etmemiş Eylül de ailesiyle yasadışı yolları deneyip yeniden Türkiye’ye geldiğini anlatıyor:
“Korkunç ama Türkiye’ye yeniden girebilmek için insan kaçakçısına 6 bin dolar ödedim. Ya Suriye’den çıkacaktım ya da öldürülecek veya gizli bir hapishanede esir edilecektim ve 3. kez Türkiye’ye kaçak yollardan geldim. Şu an Fransa makamlarıyla sığınma başvurumun kabul edilmesi için görüşme halindeyim. Yeniden deport edilmemek için evden çıkmaya cesaret edemiyorum. Böbrek hastasıyım. Tedavi olmam gerekirken evde saklanmak çok zor. Gazetecilik faaliyetlerinizi de evde saklanırken sürdüremezsiniz.”
O ailesinin kendinin tüm bu olanlardan sonra hissettiklerini şöyle anlatıyor:
“Yaşadıklarımız çok zor. Artık dünya benim için saklandığım evin bir odasından ibaret. Dışarı çıkamıyorum. Karımın korkusunu gözlerinden okuyorum. Dünyayı bize dar ettiler. Bir çocuğum var bana bir şey olursa o ne olacak diye düşünüyorum sürekli. Karım bensiz hiçbir şey yapamaz. Artık umudun bittiği noktadayım. Her şeyin sonuna geldiğimi hissediyorum. Sadece ailemle yaşamak ve gazetecilik faaliyetlerimi sürdürmek için güvenlikli bir yer istiyorum.”