21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu Masası Başkanı Doç. Dr. Serhat Erkmen, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesi Amara Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen bombalı saldırının bir sınır problemi olmadığını söyledi. Olaya artık biraz daha geniş perspektiften bakmanın zamanının geldiğini belirten Erkmen, "Bu iş sınır problemi değil, bu iş bir dış politika problemi değil; bu iş bir ulusal güvenlik problemi ve Türkiye'nin dış politikasını da iç politikasını da ulusal güvenliğini de ilgilendiren, Türkiye'nin içerisindeki bir takım terör örgütlerinin, Türkiye'nin sınırları dışındaki çatışmalarını, Türkiye içine taşımalarını da içeren bir güvenlik sorunundan bahsediyoruz." dedi.
El Kaide, IŞİD ve El Nusra gibi örgütler hakkında Türkiye ve Irak'ta saha çalışmaları yürüten Ahi Evrah Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu Masası Başkanı Doç. Dr. Serhat Erkmen, Cihan Haber Ajansı muhabirine konuştu.
10 BİN KİŞİNİN EN FAZLA YÜZDE 40'I, BİR FİİL SAVAŞIN İÇİNDE YER ALIYOR
Basında yer alan son üç yılda 'cihatçı' silahlı gruplara katılmak üzere 10 bine yakın kişinin Türkiye'den Suriye ve Irak'a gittiği yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Erkmen, 10 bin kişinin hepsinin savaşmadığını belirterek, şu bilgileri paylaştı: "Türkiye'de Suriye ve Irak'taki cihatçı gruplara katılan savaşçı, artı katılan insanlar yani aileler, artı bunlara lojistik destek sağlayanların sayısı 10 bin kişi. Fakat bu, '10 bin kişi cihada gitti' diye yazılmış. 10 bin lafı, mücahitler, artı onların aileleri Rakka'da, Irak'ta vesairede kurulmuş olan yapının içerisinde yaşamaya gidenler, artı bunlara lojistik destek sağlayanlar; yani gidiş-dönüş yapmış olan insanlar dahil olmak üzere ben bu 10 bin rakamını verdim. Bunların en fazla yüzde 40'ı bir fiil savaşın içinde yer alıyor."
6-7 EKİM OLAYLARI, BUNUN EN NET GÖSTERGESİ
'Suruç'taki bombalı saldırının süpriz olup olmadığına' ilişkin bir soruya ise Erkmen, şu cevabı verdi: "Her konuda sürekli olarak uzman gazetecilerimiz var ya, her konuda yazdıkları için birçok şeyi görmüyorlar. Nasıl bir anda çıkmış olabilir ki. Bu ülke 6-7 Ekim, geçen sene Kurban Bayramı olaylarını dahi hatırlayan bir kişi, IŞİD ve PKK arasında orada bir alev alan ama yaklaşık 2 yıldır, sadece IŞİD değil Hizbullah grubuyla, Türkiye'deki diğer El-Kaideci gruplarla, eski Hizb-ut Tahrirciler dahil olmak üzere çeşitli gruplarla ve IŞİD'cilerle PKK ve sol örgütler arasında zaman zaman yerel ölçekte kalan itiş-kakış, kavga, dükkan basma, adam yaralama hatta cinayete varan olayların olduğunu biz son 2-2,5 yıldır zaten görüyorduk ülkenin içerisinde. Kobani olaylarından sonra 6-7 Ekim olayları, bunun en net göstergesi. O olaylardan sonra bunun o noktada kalmayacağı o kadar belirgindi ki zaten kalmadı da. Küçükten küçüğe, alttan alta her 2 tarafta birbirini bulduğu yerlerde vurmaya, zaman zaman kapışmaya devam ettiler. Fakat son dönemde özellikle PKK'nın ABD'nin desteğiyle birlikte Tel Abyad'i ele geçirmesi, IŞİD için önemli olan bir takım yerleri ele geçiriyor olması, çatışmanın başka alanlara yayılmasına neden oldu ve kolaylaştırdı. Bu anlamda baktığımız zaman, bu bir anda ortaya çıkmış birşey değil, gökten zembille inmiş birşey değil, son değil. Çünkü bu tür şeyler birbirini tetikler. Bölge insanları bu olayın sonucunda ortaya çıkan yeni gerginliklerden de rahatsız."
SINIR DIŞINDAKİ ÇATIŞMALAR, TÜRKİYE İÇİNE DE TAŞINMAK İSTENİYOR
Yaşanılanların Suriye'deki gelişmelerin Türkiye'ye bir etkisi olduğunu dile getiren Serhat Erkmen, bu kötü etkinin maalesef devam edeceğini vurguladı. Çünkü bu konuda gerekli tedbirlerin alınmadığını ve alınamadığını ifade eden Erkmen, basında 'Türkiye sınırının Pakistan'laştığı'na yönelik görüşlerin çıktığını hatırlattı. Erkmen, "Artık biraz daha geniş perspektiften bakmanın zamanı geldi olaya. Bu iş sınır problemi değil, bu iş bir dış politika problemi değil, bu iş bir ulusal güvenlik problemi ve Türkiye'nin dış politikasını da iç politikasını da ulusal güvenliğini de ilgilendiren, Türkiye'nin içerisindeki bir takım terör örgütlerinin, Türkiye'nin sınırları dışındaki çatışmalarını, Türkiye içine taşımalarını da içeren bir güvenlik sorunundan bahsediyoruz." şeklinde konuştu.
KARŞIMIZDA YAPISAL BİR SORUN VAR, KOMPLE KARARLILIK GEREKİYOR
Böyle bir olay olduktan sonra doğrudan ilk hedef gösterilen kurumların başında Emniyet ve istihbarat birimlerinin geleceğinin altını çizen Erkmen, elbette bir zaafiyet olduğunun açık olduğunu ifade etti. Bu tür zaafiyetle ilk kez de karşılaşılmadığını anlatan Erkmen, "Biraz insaflı olmak gerekiyor. Burada, herhangi bir kurumu işaret ederek bu kurumun başarısızlığıdır demek, olayı anlamamaktır. Karşımızda yapısal bir sorun var. Bu yapısal sorunu çözülebilmesi için sadece X, Y, Z güvenlik teşkilatının üzerine düşen görevi yapması değil, komple bir kararlılıkla, planlı, programlı bir tutumla toptan bir çözüme gitmek gerekiyor." dedi.
KANDİL VE HDP, BU İŞİ KENDİ BAŞKA GÜNDEMLERİ İÇİN ARAÇSALLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR
'Suruç'taki bombalı saldırı karşısında siyasilerin tutumunun' sorulması üzerine de Erkmen, şu değerlendirmelerde bulundu: "Kandil ve HDP bu işi, kendi başka gündemleri için araçsallaştırmaya çalışıyorlar. Hükümet, Suriye konusundaki dış politikasını ve bunun Türkiye'ye yansıyan güvenlik sorununun üstünü kapatabilmek için çağrılarda bulunuyor. CHP ve MHP 'terörün hepisini kınıyoruz' diyor ama olayın ne olduğuna dair net bir tanımlama dahi ortaya koyamıyorlar. Hükümetin bir an önce kurulup, bu hükümet boşluğun giderilmesi dahi, bu anlamda önemli. Bu kararlılık isteyen birşey. Bu kararlılığın, güçlü bir hükümet tarafından alınıp üzerine gidilmesi gerekiyor. IŞİD'e odaklanıyorlar, PKK'ya odaklanıyorlar, yarın öbürgün DHKP-C'ye odaklanıyorlar. Bahsettiğimiz sorun, böyle bir sorun değil. Bahsettiğimiz sorun, sınırınızın yanı başında meydana gelen bir iç savaşın, ülkemizdeki güvenlik atmosferini temelden etkilemesiyle ilişkili bir sorun. X, Y, Z örgütüne odaklanarak çözülecek bir sorundan bahsetmiyoruz. Kollektif olarak bir mücadele edilmesi gereken bir sorundan bahsediyoruz." CİHAN