Amerikalı Uluslararası Hukuk Profesörü Richard Falk, eskiden dünyada İsrail ve ABD'nin küçük ortağı olarak görülen Türkiye'nin şimdi bağımsız bir küresel güç olarak algılandığını söyledi.
Amerikalı Uluslararası Hukuk Profesörü, Princeton Üniversitesi öğretim üyesi, Richard Falk, eskiden Amerika ve İsrail'in küçük ortağı olan Türkiye'nin elde ettiği ekonomik güç ve doğru dış politika ataklarıyla bağımsız bir dünya gücü olduğunu söyledi. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin ev sahipliğini yaptığı “Düşünce Özgürlüğü için 7. İstanbul Buluşması”na bu sene Noam Chomsky ve Richard Falk gibi uluslarası düşün, muhalif siyaset ve hukuk dünyasından önde gelen isimler konuk oldu. Dün başlayan ve iki gün sürecek olan panelde düşünce özgürlüğü ve oluşan dünya düzeninde demokrasi ve haklar konularında konuşan panelistlerden uluslararası hukuk profesörü Princeton Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Richard Falk, yakından takip ettiği Türkiye'nin geldiği son durumla ilgili star'a ilginç açıklamalarda bulundu.
MUHALEFET İÇİN HAYIR DEDİLER
Referandumun Türkiye için pozitif bir gelişme olduğundan kimsenin kuşkusu olmadığını vurgulayan Prof Falk, “Amerika gibi dünya ile ilgisi olmayan bir toplumda bile referandum ilgi çekti. Amerikalılar darbe anayasasının değiştirilmesine hayır diyenlerin, ‘hayır' oyunu alternatifsiz ve akılsız bir seçim olarak değerlendiridi. ‘Hayır'ın , sadece muhalefet yapmak için muhalefet yapanların tercihi olarak gözlemledi”
DEMOKRASİ GÜÇLENİYOR
Türkiye'ye ilk gelişiyle bugün arasında büyük farklar olduğunu vurgulayan Falk, “Türkiye eskiden Amerika ve İsrail'in küçük ortağı olarak görünen bir ülkeydi. Şimdi ise, tamamen bağımsız, dünya genelinde güçlü bir aktör olarak görülüyor. Ben de bu görüşe katılıyorum. Dışişleri Bakanınız Ahmet Davutoğlu, uluslararası camiada, en aktif ve akıllı çalışan politikacılardan biri. Türkiye şu an özellikle dış politikasında yumuşak bir diplomasi izliyor ve komşularla ilişkilerini iyi yönde geliştiriyor. Bunu yaparken iç işlerinde de ilerliyor ve insan hakları ve demokrasi konusunda da kendini geliştirerek, bu konuda demokratik esaslara daha derinden bağlı bir ülke haline geliyor.”
BM'nin Filistin özel müfettişiydi
Princeton Üniversitesi'nde uluslararası hukuk dalında öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Richard Falk, 2001 yılında Filistin topraklarından sorumlu BM İnsan Hakları Komisyonu'nda görev yaptı. Mart 2008'de de BM İnsan Hakları Konseyi tarafından Filistin topraklarında İsrail'in faaliyetlerini incelemek üzere altı yıllığına özel müfettiş olarak atandı. Harvard Üniversitesi'nden hukuk doktorası alan Falk, Princeton Üniversitesi ve Santa Barbara'daki Kaliforniya Üniversitesi'nde görev yaptı. 2001 yılında emekliye ayrılan Falk'un uluslararası hukuk, insan hakları, küresel yönetişim ve uluslararası düzen konularında çok sayıda kitabı ve makalesi bulunuyor. Falk, Türkiye'yi de yakından takip ediyor.
ABD, İSRAİL'İN GÖZÜYLE YORUMLUYOR
Prof Falk, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine yaptığı kanlı baskının uluslararası hukukun açık ihlali olduğunu belirterek ABD'nin olayda hayatını kaybeden kendi vatandaşı Furkan Doğan için harekete geçmemesini eleştirdi. ABD'nin olaya İsrail'in gözüyle baktığını söyleyen Prof. Falk, “ABD bu süreçte geri adım atması için Türkiye'ye de çok fazla baskı yaptı. Bu yüzden şu an Mavi Marmara konusunda yasa başka, uluslararası siyaset başka ilerliyor. Furkan Doğan bir Amerikan vatandaşı olduğu için dava açma hakkı Amerika'nın elinde ama Mavi Marmara saldırısı Türkiye'den hareket eden, içinde Türkler'in olduğu, bir Türk yardım kuruluşunun gemisinde gerçekleştiği için saldırının failleri bulunduğunda Türkiye açacağı davalara Furkan'ı da dahil edebilir” dedi.
DÜNYANIN YENİ GÖÇ MERKEZİ OLABİLİRSİNİZ
Türkiye'nin ekonomi alanında da büyük bir değişim ve ilerleme yaşadığını kaydeden Prof. Falk şöyle devam etti: “Büyüme rakamlarınız herkes tarafından alkışlanıyor. Bu sizi hem içeride, hem dışarıda güçlü bir konuma getiriyor. Yaratıcı dış politika ve güçlenen ilerleyen ekonomi ile Türkiye güçleniyor. Bu olanaklar yurtdışından da ilgi görüyor ve Bill Clinton'ın da bahsettiği gibi, Türkiye dünyanın göç merkezi olma yolunda ilerliyor. Burada tek bilinmez nokta ise, zaten bünyesinde farklı etnik kökenlerden insanlar bulunduran Türkiye'nin bu yeni göçleri ülkesinde nasıl barındıracağı ve onlarla birlikte bir yaşamı nasıl kurgulayacağı olacaktır.”