Washington’da 1990'lı yılların sonunda ABD Dışişleri Bakanlığı Politika Koordine Masasında da çalışan, uzmanlık alanı Türkiye ve Kürt meselesi olan Prof. Dr. Henri Barkey, Washington Post’ta Türkiye'deki referandumu analiz etti.
Türkiye referandum sonrası asla eskisi gibi olmayacak
Türk seçmenler 16 Nisan’da modern Türk tarihinin en önemli referandumunda oy kullanacaklar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye’deki parlamento sistemini başkanlık sistemine dönüştürmek için halkı “Evet” demeye çağırıyor.
Getirilmek istenen yeni sistemin modern dünyada bir benzeri yok. Hükümetin yürütme adına sahip olduğu hem yasama hem de yargı organlarını tek bir adamın elinde toplayan bir sistem. Bu kişi 2003’ten bu yana önce başbakan sonra da Cumhurbaşkanı olarak sürekli gücü elinde tutan Erdoğan’dan başkası değil.
Anayasa paketi Erdoğan’a göre uyarlandı
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, referandum derin bir bölünmeye yol açıyor. Hükumet elinde bulundurduğu tüm organları kendi mesajını yaymak ve muhalif görüştekileri bastırmak için kullanıyor. Yüzde 90’ı doğrudan ya da dolaylı olarak hükumet tarafından kontrol edilen Türk medyası tamamen korkutuldu. En az 81 gazeteci hapse atıldı. Eleştirilerin tek yapılabildiği alan olan sosyal medya ise sürekli izlenmekte. Özellikle Erdoğan’ı eleştiren bir tweet sizi kolayca hapse sokabilir. Bir çok haber sitesi yasaklandı ve değişikliklere karşı kampanya yürüten bir çok insan tutuklandı.
Hazırlanan anayasa değişikliği Erdoğan’a göre uyarlandı. Şimdiye kadar parti ile ilişiğini kesen cumhurbaşkanı artık partisine liderlik yapabilecek. Partisi iktidarda olsa bile. Yalnız kendisine karşı sorumlu olan ve parlamento üyesi olmasına gerek olmayan kabine üyeleri atayabilecek. Kimseye danışmadan istediği kadar başkan yardımcısı atayabilecek. Tüm üst düzey devlet görevlilerini atayabilecek. Doğrudan veya dolaylı olarak yüksek yargı üyelerini anayasa mahkemesi dahil kendisi seçecek.
Pakette saklı maddeler var: Türkiye polis devlet olabilir
Anayasa paketinde gizli taşlar var. Bunlardan biri, Devlet Denetleme Kurulu yetkileri üzerinde yapılan bir iki kelimelik değişiklik. Yeni sistemde başkan, sendikalar, iş odaları, futbol kulüpleri ve kar amacı gütmeyen kuruluşlar da dahil olmak üzere kamu ve özel kuruluşlarının faaliyetlerini denetleyebilecek. Bu değişiklik ile Devlet Denetleme Kurulu’na savcılık makamı yetkileri veriliyor. Bu da Cumhurbaşkanının ülkeyi polis devlete çevirecek yetkiye sahip olması anlamına geliyor.
Cumhurbaşkanı mevcut sistemde 2019 yılından başlayacak ikinci 5 yıllık dönemi ile görev süresini tamamlayacaktı. Yeni sistem ile görev süresi dolmadan erken seçim yapılması halinde kendisine 3. dönem seçilme hakkı tanıyor. Erdoğan yeni sistem ile görev süresini önümüzdeki iki yıl hariç 14 yıl daha uzatabilecek.
Erdoğan: Hiçbir Avrupalı güven içinde yürüyemez
Hükümet muhalefeti susturmak için elindeki tüm avantajlardan yararlanıyor ancak yine de çok yakın bir yarış devam ediyor. Görünen o ki Erdoğan ve AKP panikliyor. Başkan Erdoğan ve yakınları referandumda “Hayır” diyecek muhalifleri vatan hainliği ile suçluyor. Referandumda değişikliklere karşı “Hayır” kampanyası yürüten siyasilere bir takım resmi bahaneler ile engel çıkarılmakta. Avrupa hükumetleri AKP’nin Avrupa’daki Türklere referandum çalışmalarını engelleyince Erdoğan ve ekibi Almanya ve Hollanda’ya karşı aynı meydan okumalarla cevap verdi. Almanya ve Hollandayı Nazizm ile suçlayan Erdoğan, görünen o ki “Evet” oylarını Batı karşıtlığı ile ateşleme riskini aldı. “Eğer Avrupa bu şekilde devam ederse” diyen Erdoğan, “Hiçbir Avrupalı dünyanın hiçbir yerinde sokaklarda güven içinde yürüyemez” ifadelerini kullandı.
“Evet” çıkarsa Türkiye, Venezuela gibi çöker
Referandumun sonuçları Türkiye için basit. “Hayır” sonucu belirli bir süre bilinmezlik ve belirsizliğe yol açma potensiyeline sahip. Bunun aksine “Evet” çıkarsa, Türkiye tıpkı Venezuela’da yaşananlara benzer dehşet verici bir çöküş riski yaratan bir şekilde otoriterliği kurumsallaştıracaktır. Ancak Türkiye Venezuela’dan çok daha önemli. Her iki durumda da kriz kaçınılmaz. “Hayır” sonucu Erdoğan ve onun AKP’si için şok edici bir etki oluşturabilir. Alternatif lider arayışları doğurabilir. “Evet” sonucu ise hesaplaşmayı sonraya erteleyebilir.
Türkler oyunun kuralları adil değilse sisteme karşı geliyor
Paradoksal olarak Türk yetkililerinin sürekli laf attığı Avrupalı ve Amerikalı liderler de yeni sistemin reddi ile oluşabilecek potansiyel bir istikrarsızlık ve belirsizlikten korkuyorlar. Dolayısıyla Erdoğan’ın etkili bir çoğunlukla kazanması için sessizce desteklemekteler. Onların ve Türkiye’nin geri kalanının bir sürprizle karşılaşacak olma şansı var. Türkler, oyunun kuralları adil değil diye düşündükleri zaman sisteme karşı gelme eğilimindedirler. Hiç kimse oylamanın Erdoğan’ın planladığı şekilde gerçekleşeceğini varsaymamalı.
Yazının İngilizcesi Washington Post da yayınlandı.
Çeviri: Washington Hattı / Abidin Mutlu