'Türkiye yılda tükettiği elektriğin iki katını sadece rüzgarla üretir'

'Türkiye yılda tükettiği elektriğin iki katını sadece rüzgarla üretir'
Suriye sınırında, türkiye hava sahasını ihlâl etmesi sebebiyle angajman kuralları çerçevesinde bir Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından yaşananlar gündemdeki yerini korurken Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre İşeri ve Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nurdan Yıldırım Özcan, Türkiye'nin yenilenebilir ve yerli enerji kaynaklarına yönelerek, bu krizi fırsata çevirebileceğini ifade etti.

Türkiye'nin enerji konusunda doğalgaz ve ithal kömür sebebiyle büyük ölçüde Rusya'ya bağımlı olduğunu söyleyen Doç. Dr. İşeri, "Enerji için bu kadar Rusya'ya bağımlıyken bölgede etki sahibi olamazsınız. Alternatif olarak düşünülen nükleer enerjide de adres Rusya. Belki bu kriz ,Türkiye için hayırlara vesile olur. Rusya krizi, fırsata çevrilmelidir. Acilen bunlara çözüm bulmalı ve güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi kendi öz kaynaklarımıza yönelmeli, bunu devlet politikası haline getirmeliyiz." dedi.

'YALNIZCA RÜZGARLA İKİ KATINI ÜRETEBİLİRİZ'

Türkiye için enerji arz güvenliğinin sağlanması, enerjideki ithalat bağımlılığı ve cari açığın azaltılması bakımından yerli kaynaklar ve yenilenebilir enerjinin büyük önem taşıdığını belirten Yrd. Doç. Dr. Özcan ise, "Türkiye, yılda tüketilen elektriğin iki mislini rüzgardan elde etme potansiyeline sahip bir ülke. Bu yalnızca karadaki rüzgar potansiyeli; Danimarka'daki gibi denizde rüzgar santralleri kurulursa bu rakam daha da fazla. Son zamandaki büyük artışa karşın bu potansiyelin henüz yüzde 5'i bile kullanılamıyor. Türkiye'de mevcut hidrolik enerji potansiyelinin yarısından azı, rüzgar ve jeotermal enerji potansiyelininse çok azı kullanılıyor. Asıl enerji potansiyeline sahip olduğumuz güneş enerjisinde ise yeni yeni yatırımlar yapılmaya başlandı." şeklinde konuştu.

'ELEKTRİĞİMİZİN YÜZDE 45,5'İNİ İTHAL, YÜZDE 54,5'İNİ YERLİ KAYNAKLARLA ÜRETİYORUZ'

2015 yılı itibariyle 75 ilde doğalgazla ısıtma sağlandığını, abone sayısının 10 milyona ulaştığını belirten Özcan, "Toplam hane sayısının yarısı doğalgaz kullanıyor. Türkiye, son 15 yılda doğalgaz tüketimindeki yüzde 234 oranındaki artış ile Avrupa'nın en çok doğalgaz tüketen ülkesi. Doğalgazın yüzde 54,51'ini Rusya'dan, yüzde 17,86'sını İran'dan alıyoruz. Elektrik santrallerinde kullandığımız ithal 30 milyon ton kömürün de yüzde 50'den fazlası Rusya'dan geliyor. 2015 Ekim ayı sonu verilerine göre doğalgazın elektik üretimindeki payı, 2014'teki yüzde 48'den yüzde 37,4'e düşmüş durumda. Yenilenebilir ve yerli enerji kaynaklarında ise artış var. Bu sevindirici bir gelişme. Elektriğimizin yüzde 45,5'ini ithal, yüzde 54,5'ini de yerli kaynaklarla üretiyoruz. 2015 Eylül sonu itibarıyla elektrik üretimimizin yüzde 66,9'u termik santrallerden, yüzde 27,5'i hidroelektrik santrallerden, yüzde 5,5'i de diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandı." dedi.

DANİMARKA VE ALMANYA ÖRNEĞİ

Nurdan Yıldırım Özcan, "Danimarka'nın rüzgar çiftliklerinde, Temmuz 2015'te o kadar çok enerji üretildi ki sadece ülkenin elektrik ihtiyacı karşılanmakla kalmadı, Norveç, Almanya ve İsveç'e de enerji ihraç edildi. Bu durumla enerjisini yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan sağlayan bir dünyanın hayal olmadığını görüyoruz. Almanya'da da güneş enerjisinden üretilen elektriğin, toplam ihtiyacın yüzde 50'sinden fazlasını karşıladığı günler oluyor. Türkiye'de ise 263 güneş enerji santralinin toplam kurulu güce oranı ise yalnızca yüzde 0,32. Jeotermalde rakam yüzde 1,19. Rüzgarda ise durum biraz daha iyi; 2014'e göre rüzgardan elektrik üretiminde yüzde 30'a yakın bir artış var. Tükettiğimiz enerjinin yüzde 4,43'ü rüzgar santrallerinden karşılanmakta. EPDK'dan lisans alan tüm santrallerin devreye girmesiyle birlikte elektrik tüketiminin yüzde 10,6'sı rüzgar santrallerinden karşılanabilecek." diye konuştu.

Büyük resme bakınca iki ülkenin de kayıp içinde olduğunu ifade eden Emre İşeri ise, "Doğalgaz ve kömürde göbekbağımız olan ülkeye, gittik yine nükleer enerji projesini verdik. Anlaşma var ve iptali halinde çok büyük bir tazminat doğabilir. Rusya için de bizden aldığı ürünlerin yerine alternatif ürün koyma gereksinimi var. Zaten ekonomik olarak zor durumdalar, doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa'ya göndereceği Türk Akımı'na ihtiyaçları var. Pazar kaybetmeye tahammülleri yok. Ambargo nedeniyle ekonomik olarak sıkıntılılar. Ukrayna krizi var Avrupa'yla. Dünya piyasasında gaz fazlası olduğu için Rusya zor durumda. Doğalgazının arzı için geçiş yolu olan ve her yıl gaz için milyarlarca dolar fatura ödeyen Türkiye'ye bağımlılar. Ruslar, bu durumdayken Akkuyu Santrali inşaatı işini de kaybetmek istemeyecektir." dedi.

'TÜRKİYE YÜZÜNÜ BATIYA ÇEVİRDİ'

Doç. Dr. İşeri, "Uçak krizinde NATO, Türkiye'nin arkasında sağlam durmayabilirdi. Böyle bir risk alındı ancak şu anda geldiğimiz nokta gösteriyor ki NATO, bunu kendisine ve sınırlarına yapılmış bir tecavüz olarak nitelendirdi. O yönüyle Türkiye'nin bazı dönemlerdeki antibatı söyleminin yeri olmadığı görüldü ve tekrar yönümüz batıya çevrildi. Bu açıdan da son gelişmeler önemli. NATO ve ABD Başkanı Obama'nın diyalog çağrıları da önemli. Türkiye ile Rusların diyalog kurmaması, onlar açısından da çok olumlu bir resim ortaya koymuyor, çünkü IŞİD ile Rusya'sız bir mücadele mümkün görünmüyor." şeklinde konuştu.

DOĞALGAZ DEPOLAMA KAPASİTESİ

Sıvı (LNG) olarak ithal edilen doğalgazı depolama kapasitesinin yetersiz olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Özcan da, "Türkiye'nin 14 gün tüketime yetecek kadar depolama kapasitesi var. Avrupa'da bu rakam 45 güne kadar çıkıyor. Tuz Gölü'nde yapılan yeni yatırımlarla kapasitenin artması planlanıyor." dedi. Hayata geçecek ilk nükleer santralin, Mersin'in Gülnar ilçesinde kurulacak, 4 bin 800 MW kapasiteli Akkuyu Nükleer Enerji Santrali olacağını belirten Özcan, "Bundan sonra ise 4 bin 400 MW kapasiteli Sinop Nükleer Santrali'nin kurulması hedeflenmekte. Bu iki santral tamamlandığında, şu andaki elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 25'i karşılanabilecek." diye konuştu. CİHAN
11 Aralık 2015 09:58
DİĞER HABERLER