Türkiye'de Gençlerin yeni korkusu: Fişlenme

KHK ile devlet memurluğuna alınacaklar için aranan şartlara eklenen “güvenlik soruşturması” çok sayıda kişiyi mağdur ediyor.
Fakülteyi bitirmişsin, atama bekliyorsun ama gelmiyor. Hekimlik heyecanını kaybediyorsun. İnsan kötü hissediyor yani...” Geçen sene tıp fakültesinden mezun olan ve ismini vermek istemeyen 26 yaşındaki genç doktor, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle atanamayan yüzlerce kişiden sadece biri.

Olağanüstü Hâl (OHAL) döneminde çıkarılan 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile devlet memurluğuna alınacaklar kişiler için aranan şartlara "güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak” ibaresi eklendi. Bu ibarenin eklenmesinden beri söz konusu soruşturmalar neticesinde çok sayıda kişi devlet kurumlarında çalışamıyor ya da özel kurumlar tarafından işe alınmıyor. Soruşturma tamamlandıktan sonra kişinin işe alınıp alınmaması kurum inisiyatifine bırakılıyor. Ancak güvenlik soruşturmasından geçemeyenler arasında işe alınanların sayısı oldukça az.

"Ne davam var ne cezam”

Aralık ayında atama beklerken soruşturmadan geçemediğini evine gelen tebligatla öğrenen doktor, "Bu sonucu beklemiyordum çünkü ne davam ne de cezam var. Yüz kızartıcı suçum yok. Adli sicilim temiz. Dernek üyeliğim bile yok. Geriye istihbari nitelikteki raporlar kalıyor” diyor.

Sol görüşlü olduğunu ifade eden Kürt doktor, aynı fakülteden mezun olduğu ve onun gibi atanamayan arkadaşlarının da Kürt ya da solcu olduğunu ifade ediyor. "Bizim okulda öğrenciler fişlenirdi. Fişlememizi yapan rektör ve polis memurları darbe girişimi sonrası işten atıldı ama biz onların raporlarıyla göreve başlatılmadık” diye konuşuyor.

"Amaç, devletin bekasının sağlanması”

Atanamayan bazı kişilerin devletle mahkemelik olmamak için dava açmadığını dile getiren genç hekim, atanmaması için bir neden olmadığından hareketle yürütmenin durdurulması talebiyle Mart ayında dava açmış. Mahkeme, güvenlik soruşturmasına dair emniyet ve istihbarat birimlerinden bilgi istemiş. Ancak gelen cevap kendisine "çok gizli” olduğu gerekçesiyle söylenmemiş. Dolayısıyla olumsuz neticelenen soruşturmanın gerekçelerini halen bilmiyor.

DW Türkçe'nin ulaştığı, Sağlık Bakanlığı'nın gönderdiği savunmada, güvenlik soruşturmalarının amacı, "15.07.2016 tarihinde kalkışılan hain darbe teşebbüsünden anlaşıldığı üzere milli güvenliğimize tehdit oluşturan terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan kimselerin devlet organlarında yer almasının önüne geçilmesi ve devletin bekasının sağlanması” olarak yer alıyor. Aynı savunmada, atanamayan doktor için de, "Elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi neticesinde davacının Bakanlığımız teşkilatına atanması uygun görülmemiş ve bu sebeble ataması yapılmamıştır” ifadesi yer alıyor.

"Soruşturmalar keyfi yürütülüyor”

Atanamayan doktorun avukatı Serdar Ataman, "Soruşturma içeriğine ‘devlet sırrı' denilerek ulaşmamız engelleniyor. İstihbari bilgi nedir ne değildir, bilmiyoruz” diyor. Ataman, güvenlik soruşturmalarında "Babası EMEP (Emek Partisi) üyesi” ya da "Terör ile irtibatı olan partinin (HDP) eylemlerine katılmış” gibi yasal eylemlerin gerekçe gösterildiğini dile getiriyor. "Maalesef mahkemeler de bu gerekçeleri kabul ediyor. Böylece muhalif kim varsa atamaları engelleniyor. Soruşturmalar keyfi yürütülüyor, hukuki dayanağı yok” diye konuşuyor.

"Soruşturma önemli ve gerekli”

DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) Genel Başkan Yardımcısı Hacı Bayram Tonbul, Memur-Sen olarak güvenlik soruşturmasının göreve başlama ve göreve devam etme noktasında veri olarak kullanılmasını hem hukuka hem de toplumsal beklentiye uygun bulduklarını dile getiriyor. "Güvenlik soruşturmasının kamu hizmetine alınma sürecinde millete aidiyet ve devlete sadakat noktasında kişiye dönük bir değerlendirme verisi oluşturmak yönüyle önemli ve gerekli olduğunu düşünüyoruz” diyor.

Öte yandan, güvenlik soruşturması sonucu oluşan kanaate ve buna dayalı karara bağlı olarak olumsuzluk yaşayanlar tarafından kendilerine iletilen şikâyetlerin söz konusu olduğunu söylüyor. "Hakkında varılan kanaatin oluşmasına kaynaklık eden değerlendirmelerin kişisel husumetten, hatta nispet ve rekabetten kaynaklandığını dile getiren, hata/kasıt içeren bilgilerle  göreve başlatılmayan, görevine son verilen üyelerimiz oldu” diyor. Ancak bu şikâyetlerin bugün itibariyle 15 Temmuz sonrasındaki ilk dönem kadar yoğun olmadığını belirtiyor.

"Somut dayanak ve hesap verebilirlik yok”

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) uzmanı İlker Akcasoy, soruşturma sonuçlarının çoğunlukla muhataplarına sözlü olarak iletildiğini ifade ediyor. Soruşturmaların hiçbir hukuki niteliğinin olmadığını dile getiren uzman, somut dayanaklara da yer verilmediğini söylüyor. Keyfi bir şekilde çalışma hakkının insanların elinden alındığını söyleyen Akcasoy, "Şu suçlamadan ceza almıştır' değil, ‘Şu terör örgütü ile iltisaklıdır' ibaresi yer alıyor. Her şey fiili, ortada belge yok. Bu da devlet aklının nasıl işlediğini gösteriyor çünkü hukuksal zemin ya da hesap verebilirlik yok” diyor.

Güvenlik soruşturmalarının üniversitelerin talebi sonucu devletin güvenlik ve istihbarat birimleri tarafından hazırlandığını anlatan Akcasoy, "Kürt illerinde görev yapan çok sayıda sözleşmeli öğretmene bu şekilde olumsuz tebligat yapıldı” diyor.

18 Temmuz 2018 12:38
DİĞER HABERLER