TÜİK’in önceki gün açıkladığı verilere göre Türkiye’de geçen yıl 590 bin kişi daha işsiz kaldı. Uzmanlar işsizliğin psikolojik, sosyal ve siyasi etkilerinin göz ardı edilmemesi konusunda uyarıyor.
Soğuk, güneşli bir cuma sabahı iş arayanlar teker teker Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) Kadıköy’deki merkezine gelmeye başlıyor. Bunlardan biri de Rabia (İsim değiştirilmiştir). Hayatında ilk defa iş arayan 22 yaşındaki genç kız heyecanla tekstil sektöründe çalışmak istediğini anlatıyor.
Rabia’nın işlemleri 20 dakika sürüyor. Kapıdan çıkarken gülümseyerek “Bundan sonra İŞKUR’dan haber bekleyeceğiz” diyor. Artık o da resmi olarak işsiz. Zira Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), işsizleri “son üç ay içinde iş arama kanallarını kullanmış çalışma çağındaki kişiler” olarak tanımlıyor.
TÜİK’in önceki gün açıkladığı son verilere göre bu tanım üzerinden Kasım 2016’da işsizlik bir önceki yılın aynı dönemine göre 1.6 puan artarak yüzde 12.1 oldu. Böylece işsizlik son 5 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.
İncelenen dönemde işsiz kalan kişilerden biri de Derya Özdemir (30) oldu. Özdemir’in çağrı merkezlerinde deneyimi var. Birkaç kez terfi de etmiş. Ağustos ayından beri işsiz. “Belki 50-60 işe başvurmuşumdur” diyor. Henüz sonuç yok. “Kimse deneyimle ilgilenmiyor, herkes en az maaş vereceği elemanı arıyor” diye yakınıyor. İşsizliğin onu nasıl hissettirdiğini sorunca “Sadece üzgünüm” diyor
"İşten atılmayanlar da etkileniyor"
ODTÜ psikoloji bölümü hocalarından Prof. Dr. Nebi Sümer, Türkiye’de işsizliğin bireyler üzerindeki etkilerini en detaylı incelemiş uzmanlardan biri. “İşsizlik olduğunda hep rakamları konuşuyoruz ama arkası çok dramatik” diyor.
Sümer'e göre Türkiye gibi 'bir baltaya sap olmak' kavramının güçlü olduğu ülkelerde iş kaybı çok daha ağır yaşanıyor. İşsizler sadece ekonomik zorluklarla mücadele etmiyor, aynı zamanda sosyal statü kaybı yaşıyor, arkadaş çevresinin dışında kalıyor, öz değerini sorguluyor.
İşsizliğin psikolojik etkileri altıncı aydan itibaren ortaya çıkmaya başlıyor. Profesör Sümer “Travmada da böyledir. Etki olay sıcakken görülmez” diyor ve ekliyor: “Travma sonrası stres bozukluğu genelde savaşa gidenlerde görülür, işsizlerde de buna benzer bir durum gözlemliyoruz.”
Sümer’in araştırmalarının ortaya koyduğu ilginç bir unsur var. İşsizliğin arttığı dönemlerde henüz işini kaybetmemiş kişilerde de psikolojik etkiler görülüyor. Sümer “Buna algılanan iş güvencesizliği diyoruz. Kişi kendi çalışsa bile ‘Ya ben de atılırsam’ korkusu yaşıyor” açıklamasını yapıyor.
"Etkisi sokakta değil, sandıkta görülebilir"
İşsizliğin arttığı dönemlerde Arjantin, Yunanistan gibi ülkelerde yağmalama olayları gözlemlenmişti. 2011’de Arap dünyasında başlayan isyanların tetikleyici unsurlarından biri de işsizlikti. Türkiye’de genç işsizliğinin yüzde 22.6’ya yükseldiği bir dönemde böyle sonuçlar beklenebilir mi?
“Türkiye’de böyle şeyler olmaz” diyor Profesör Sümer. “Sosyal destek duygumuz çok yüksek. İşsiz kalanları aile destekliyor. Bu nedenle belirgin bir toplumsal maliyet görülmüyor” diyen Profesör Sümer, yüksek işsizlik rakamlarının etkisinin “sokakta değil sandıkta” olabileceğine dikkat çekiyor.
Galatasaray Üniversitesi sosyoloji hocalarından Doç. Dr. Cem Özatalay da aynı noktaya vurgu yapıyor. Özatalay “Geleceğe dönük umutlu bakışın azalması mevcut iktidara dair daha sorgulayıcı ve mesafeli bir tutumu beraberinde getirecektir” diyor.