Türkiye'deki hukuk bittiğinin resmi...

Türkiye'de hukuksuzluk ve hak ihlalleri bütün kurumları esir almış durumda .. En büyük mağduriyetlerin yaşandığı cezaevlerinden feryatlar yükseliyor. İşte sesini dışarıya duyurma imkanı bulan bir mağdurun anlattıkları
Yeni Asya Gazetesi'ne mektup gönderen bir mağdur Türkiye'deki cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluk manzaralarını ortaya koydu... 


İşte isim vermeden yayınlanan mektubun tamamı

Nişanlımın yazdığı ve yaşadığımız 7 ayı özetleyen mektubunu sizinle paylaşmak istedim. Şimdiden çok teşekkür ederim. Allah’a emanet olun.

Ben yurt müdürüydüm, hayalleri olan ve bir dizi senaryosunu aratmayacak gerçek hikâyemi yazacağım.

Tüm ülke genelinde 2014 senesi sonrası yaşanan olaylar (...)’da belki en şiddetli şekilde yaşanıyordu. Bir kesimin toplum nazarında ötekileştirilip soykırım yapıldığı o senelerde ben liseli öğrencilerin yatılı kaldığı bir yurdun müdürüydüm. Yurdumuz rutin teftişlerin dışında teftiş edilmeye başlandı. Benim için hiçbir problem olmadı. Zaten örnek bir yurttuk. Ancak amacın teftiş olmadığını zamanla anladım. 10’u aşkın teftişten sonra bizi denetlemeye gelen amire asıl isteklerini sordum. Verdiği cevap tüm yaşananları özetler mahiyette, “Zaten biz sizden memnunuz. Ama elimizden bir şey gelmiyor” deyip mahcup şekilde ayrıldılar.

Hemen şaşırıp üzülmeyin hukuksuzluğun boyutuna. Daha neler yaşadım kendim bile inanamadım.

Derken bir gün yurdumuza kayyım atandı. Tam nişan kıyafeti seçmeye gittiğim gün yurda döndüğümde elinde tebligatla bekleyen bir kayyım efendi ile karşılaştım. O kadar şaşırmıştım ki, kayyımın ukala tavrı ile şoku atlatabildim.. “Hiç mi tebligat imzalamadınız?” diyordu.

Böyle kara bir haber almamıştım daha önce diyebildim.

Kara günlerime zift serpmeye devam ettiler sonrasında. Kayyım efendi beni işten çıkarmıyordu. Sakın merhametinden sanmayın, tazminat ödeme korkusu sarmıştı. Nasılsa kendi istifa eder diye düşünüyordu, tabiki etmedim. Tam bu olaylar yaşanırken mutlu yuva hayalleri kurduğum kişiyle nişanımız olacaktı. Ancak evini taşırken sözlümü komşuları ihbar etmiş. “Bu adam çok efendi namazında niyazında bu da şunlardandır” diye apar topar gözaltına alındı. Günlerce uyumadım. 5 gün gözaltından sonra sözlümü serbest bıraktılar. Ama ailelerimiz bu yaşananları kaldıramadı evlilik tarihimiz ertelendi. Nişanlım askere gitti. Tüm bu olanları hazmetmem mümkün olmadı. Günlerce tek başıma nöbetini tuttuğum yurdumdan istifa etmek zorunda kaldım. Ve memleketime döndüm.

Peki, bitti mi? Hayır…

Yeni bir hayat kurma düşüncesinin yeniden belirdiği zamanlarda sözleşmeli öğretmenliğe başvurdum. Ve Eylül ayında kabul edildim. Yeniden hayata tutunmuş gibiydim. Ancak 28 Ekim 2016 tarihinde evimize polis baskını yapıldı. İçlerinde öğretmen, ev hanımı, esnaf olan 90 kişi ile beraber alındım. İlk gün bulunduğum ilde gözaltında kaldım. Annemin yüreği dayanamadı. Nasıl dayansın. O gece benimle nezarethanede sabahladı. Sabah (...)’ya getirildim. Tabi ailem de arkamdan geldi. 18 gün… yanlış okumadınız.. tam 18 gün.. Banyo imkânı yok, kıyafet değiştiremiyorsunuz. Uzayan tırnaklarınızı bile kesemiyorsunuz… Sonrasında tutuklandım. Şaşırdım mı? Hayır..

8 kişilik koğuşa kondum. Sayı az diye sevinmeyin. 8 ranza vardı evet, ama biz 30 kişiydik.. Mübalâğa değil. Yere attığımız 2 yatakta 7 kişi yatıyoruz. Bırakın uyumayı bazen nefes almakta zorlanıyoruz. 30 kişi tek banyo tuvalet. Daha neyini anlatayım ki… Ben terörist değilim, ama ülkemde gerçek terör yanlıları bu muameleyi görmedi görmüyor… Suçum fikirlerim, inanışım mı? Beni hapsettiniz de fikirlerimi inancımı ne yapacaksınız?

Bütün bunlara rağmen (...)’ta olacak düğünüm için ümitler ve duâlar biriktiriyorum. Geçenlerde 50. hatmimizin duâsını yaptık bu arada. İnşallah bu kara kâbustan en kısa zamanda uyanırız ...
03 Ağustos 2017 01:18
DİĞER HABERLER