Türkiye'deki yolsuzluk ve rüşvet çarkının ünü artık Netflix dizilerine bile konu olacak kadar yayıldı. Tr724.com'dan Semih Ardıç yazdı
NE KADAR İFTİHAR ETSENİZ AZDIR!
Reis-i cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın son ABD ziyaretinde resmî korumaların, tevkif edilen HDP’li isimlerin tahliyesini isteyen göstericilere tekme tokat saldırması Erdoğan rejiminin baskıcı, otoriter ve şiddet kullanmaktan imtina etmediğini bütün dünyanın görmesine de vesile oldu. Temel insan hak ve hürriyetlerinin beşiği Amerika’da misafir olduğunu unutup masum insanlara barbarca saldırılmasına göz yuman, hatta saldırı emrini bizzat kendisinin verdiği iddia edilen Erdoğan’ın Türkiye’de muhaliflere neler yapabileceği artık daha fazla siyasetçi, gazeteci ve aktivist tarafından biliniyor.
Farklı fikirlere her daim her zeminde şiddetle mukabelede bulunmanın ve taraftarlarını marjinal hale getirmenin Türkiye’nin imajını yerle bir ettiğini görmek istemeyecek kadar gözlerini kan bürüdü. Bunun için Erdoğan’ın Amerika ve Avrupa Birliği kapılarında son iki haftada sarfettiği demokrasi ve insan hakları beyanlarına haliyle kimse inanmıyor. Erdoğan’ın korumalarının Washington DC’de her nevi teamül ve kaideyi pervasızca ve insafsızca çiğnemesi kongre üyeleri ve senatörleri öfkelendirdi. Barbarlığın yapanların yanına kâr kalmayacağına dair kati mesajlar veriliyor.
FLYNN SKANDALI, TÜRKİYE’YE ZARAR VERDİ
Türkiye büyükelçiliği önündeki rezalet, Başkan Donald Trump’ın müstafi millî güvenlik müşaviri Michael Flynn’in merkezinde yer aldığı ‘lobi skandalı’nın tuzu biberi oldu. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin illegal metotlarla Türkiye’ye iade edilmesi için Flynn’e rüşvet verdiği iddia edilen isimler arasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Erdoğan’ın damadı/Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın ismi geçiyor. Flynn, Trump’ın sağ kolu iken Rusya ve Türkiye ekseninde yürüttüğü netameli münasebetlerin bedelini istifa ederek ödedi. Flynn, Amerikan kanunlarına göre suç olan görüşme ve paralardan sigaya çekilirken Türkiye bu denklemde ‘rüşvet veren devlet’ olarak yer aldı.
NETFLIX DİZİSİNDE RÜŞVETİN İSMİ: TÜRK LOKUMLARI
Flynn skandalının Amerika’da maşeri vicdanda ne kadar tesirli olduğu hakkında kanaat sahibi olmak isteyenlerin dünya çapında internet üzerinden televizyon yayıncılığı yapan Netflix’e göz atmasında fayda var. 100 milyona yakın abonesi olan Netflix’in en fazla takip edilen dizilerinden Designated Survivor’da Meclis Başkanı ve müstakbel başkan yardımcısı Kimble, Türkiye’den rüşvet almakla itham edildi.
‘Designated Survivor (Atanmış Varis)’ isimli dizide Politico gazetesinin ‘Hookstraten’in Türk Lokumları’ başlığı ile yayımladığı manşet Beyaz Saray’ı şoke etti. Rüşvetin ismi Türk lokumları oldu. Meclis Başkanı Kimble’in Pentagon’un vize vermediği silah yardımını kongreden geçirmek için Türkiye’de üst düzey isimlerle bir araya geldiği ve bunlardan rüşvet aldığı iddiasını müteakip dizinin 18. ve 19. bölümleri neredeyse bu konu etrafında şekillendi. Dakikalarca devam eden görüntü ve diyalogların yerlerde sürünen imajımızı daha berbat hale getireceğini söylemeye lüzum var mı?
MECLİS BAŞKANI KIMBLE İSTİFA ETTİ
Gazeteler, televizyonlar rüşvet skandalına geniş yer ayırırken, Kongre Etik Komitesi Bayan Kimble hakkında tahkikat açtı. Kimble, komitenin huzurunda rüşvet almadığını iddia etse de komite üyelerinden birinin tevcih ettiği, “Yani sizinle birlikte o seyahatte bulunan herkesin sonra askerî yardım paketine arka çıkması bir tesadüf mü?” suâli karşısında zorlandı. Türkiye gezisinde suç işlediği ispat edilmese de Meclis Başkanı Kimble bu ağır darbeden sonra o koltukta kalamayacağına karar verir ve istifa eder. Akabinde kararını Başkan Tom Kirkman’a (Kiefer Sutherland) bildirir. Türkiye’nin ismi bütün bu diyaloglarda maalesef ‘rüşvetle’ yan yana geçiyor.
TANITIM İÇİN O KADAR PARAYI NİYE HARCIYORSUNUZ Kİ?
Flynn skandalı ve Erdoğan’ın korumalarının sebebiyet verdiği dehşetin Türkiye’deki 79 milyon insana çıkardığı faturanın vahametini hesap etmek kolay değil. En popüler dizilerden birinde ‘gayr-i ahlakî ve gayr-i hukukî’ usulleri tercih eden bir Türkiye’den bahsediliyor olmasını sadece Hollywood’un üzerine yıkmakla kurtulamayız.
Dünya teknoloji ve iletişimin baş döndüren bir hızla ilerlediği günümüzde küçük bir köyden farksız. Köyün öbür ucunda olan kısa sürede köyün tamamına yayılıyor. Türkiye mütemadiyen Reza Zarrab ile beraber zikrediliyorsa, Başbakan Binali Yıldırım’ın ailesi, Erdoğan’ın damadı ve eniştesi, AKP’ye yakın isimlerin Panama ve Malta Belgeleri’nde ‘kara para akladıkları’na dair ciddi belge ve bilgiler yayımlanıyorsa yönetmenlere, senaristlere kızmanın manası yok. O kadar para harcayıp çekilen tanıtım filmlerinin kaç kişiye ulaştığını bilmiyoruz, fakat bu dizilerin milyonlarca kişi tarafından seyredildiğini gayet iyi biliyoruz. Hükümet ya o filmleri çekerek milletin parasını çöpe atmasın ya da netameli iş ve münasebetlerden uzak dursun!
O KADAR ÇOK MALZEME VERİLDİ Kİ!
Erdoğan ve avenesi Yeni Türkiye ile ne kadar iftihar etse azdır! Türkiye’yi rüşvetle dünyaya rezil ettiler. Son üç-dört senede cümle âleme o kadar fazla malzeme verildi ki Hollywood’a sadece dizisini çekmek kaldı.
Türk büyükelçiliği önünde göstericilere atılan meydan dayağı da herhangi bir Hollywood yapımı film ya da dizide geçer mi? ‘Sen kimsin. Haddini bil’ perdesinden sağa sola tehditler savuranlar orada kaldığı müddetçe daha çok filmimizi çekerler.
Semih Ardıç / Tr724