Türkiye'nin en ırkçı partisi

Türkiye'nin en ırkçı partisi
Başlığa bakınca pek çok insanın aklına MHP gelmiş olabilir. Son dönemdeki çıkışlarından dolayı ırkçılığın tahtına CHP’yi oturtanlar da yanılmış sayılmazlar.
Türkiye’de bir ırk üzerine organize olmuş, başkalarını bünyesinde barındırmayan, politikanın ve propagandanın bütün araçlarını o ırkın politize edilmesi için kullanan bir parti var. Bu partinin hedefinde, perspektifinde sadece bir bölge ve o bölge kökenli insanlar var. “Halkların kardeşliği”nden bahseden bu silahlı-siyasi hareket, kardeş kavgasını körüklemekte, ülkede gerilimli bir ortam oluşturacak beyanatlar vermekte; “başkaldırı”dan, “isyan”dan bahsetmektedir. Bu parti “silahlar sussun, savaş dursun” derken, dağdaki teröristlerin arkasına saklanarak ülkenin geri kalanını tehdit etmekten utanmayan bir partidir. Demokrasi, özgürlükler konusunda mangalda kül bırakmayan, ancak demokratik açılımlar, anayasa değişikliği gündeme geldiğinde meydandan savuşan; çözüm ortamları oluştuğunda dağdaki terörü devreye sokarak çözüm ve barış ortamlarını sabote eden bir parti. Bir taraftan Kürtlere yapılan zulüm ve eziyetleri siyasi malzeme olarak kullanırken, diğer yandan ülkenin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel militer zihniyetle ve tek parti kalıntılarıyla problemi olmadığını deklere eden, ama demokratik siyasal partilere kin kusan bir parti. Seçim bölgelerine, başbakan bakanlar geldiğinde ortalığı savaş alanına çevirirken, Genel Kurmay Başkanı’nın bölgeye yaptığı seyahatlerde kılını kıpırdatmayan bir zihniyet. Türkiye’nin en ırkçı partisi DTP’dir. DTP tam bir Kürtçü partidir. DTP’nin söylemleri ve politikaları Kürtleri keskinleştirmeye, “şoven”, “militan”, “ötekine hasım” bir Kürt nesli oluşturmaya yöneliktir. PKK ve onun siyasi uzantısı DTP Güneydoğuyu ırkçılığın ve Kürt şovenizminin mektebi haline getirmiştir. Özellikle Kürtlerin yoğun, homojen yasadığı yerleşimlerde kapalı devre propagandalarla, ajitasyonlarla, provokasyonlarla gençlerin heyecanlarını tahrik ederek bir “sosyal dönüştürme projesi” uygulamaktadır. DTP sosyal tabanını genişletmek için sürekli devleti, devletin güvenlik güçlerini, TBMM’yi, Yargıyı ve diğer etnik gurupları tahrik etmekte, propaganda malzemeleri çıkarmaya çalışmaktadır. Bu gerilimlerden elde ettiği malzemeleri sorumsuzca ve köpürte köpürte kullanmaktadır. DTP’nin gerilim siyasetiyle Güneydoğu'da Türk ve devlet düşmanlığı, batıda Kürt düşmanlığı yayılıyor, pekişiyor. Bölgede, giderek büyüyen bir kesim Türkiye’den ve Türk toplumundan koparılıyor. PKK-DTP propagandalarına maruz önemli miktarda Kürt, vandal bir ırkçılığa itiliyor. Güneydoğu’nun mahrumiyet şartlarında, varoşlarında güvenlik güçlerine taş atan, PKK propagandalarıyla büyüyen bir nesil yetişiyor. PKK dağdaki misyonunu tamamlamış, ülkede çatışma ve gerilim ortamı oluşturarak etnik kimliği kemikleştirmiş, Kürtçü hareket adına bir gençlik inşa etmiştir. Bu gün dağdaki teröristler sadece Kürtçü dönüşümün sigortası konumundadır. Asıl misyon şehir yapılanmalarına devredilmiştir. Bu nedenle dağdaki PKK’nın bitirilmesinden öte, DTP’yi ve gençliği toplum ve devlet aleyhine örgütleyen şehir yapılanmasının çökertilmesi önemlidir. DTP karşısında MHP’yi savunma durumunda değilim, ancak siyasal partiler arasında karşılaştırmaya en yakın iki parti DTP ve MHP’dir. Eğer bir tanımlama yapacak olursak MHP milliyetçi, DTP ise ırkçı bir parti olarak kabul edilebilir. Zaman zaman gerilimlerin tarafı olmasına, 1980 öncesinde çatışmaların bir cephesini teşkil etmesine rağmen, MHP kafatasına dayanan bir politika izlemekten öte, tarihe, kültüre, değerlere dayalı bir milliyetçilik takip etmektedir. Dün ve bu gün MHP içinde ve ülkücüler arasında pek çok Türk dışı unsur bulmak mümkündür. MHP uğruna canını vermiş, en önde mücadele eden yığınla, Kürt, Arap, Boşnak, Çerkez, Gürcü vd. bulmak mümkündür. Türk milliyetçiliği birazda kaybedilmiş toprakların özlemi, yitirilmiş imparatorluğun hasreti üzerine bina edilmiştir. Ötekini dışlayan, imha etmeye çalışan, varlığını tehdit eden bir ırk ve ırkçılık anlayışı yoktur bizim topraklarımızda. Türk milliyetçiliği İslam’ı ve İslam’ın kutsal değerlerini yaşamasa bile referans alır, bu değerlere saygı duyar. MHP’lilerden dini vecibelerine itina gösteren yığınla kimse vardır. PKK’nın çıkışına kadar MHP’lilerin “öteki”, “düşman” listesinde hiçbir şekilde Kürtler yoktu. Ancak DTP ve PKK Kürtleri odak alarak “ırk esaslı” örgütlenmiştir. Bu örgütlerde teröre bulaşmış marjinal sol guruplar (DHKP-C, TİKKO vs) dışında Kürt olmayan (Kürt zarfındaki Ermenileri kastetmiyorum) bulmak mümkün değildir. PKK ve DTP son dönemde dini propaganda malzemesi olarak kullanmasına rağmen, Marksist ve ateisttir. Referansları arasında İslam, Kur’an veya İslam tarihi yoktur. Bu örgütlerin misyonu ırka dayalı, İslam kültüründen ve tarihinden arındırılmış, ötekine düşman, şiddete taraftar bir Kürt toplumu inşa etmektir. Kısacası DTP, MHP’ye göre daha kafatasçıdır ve dinden, geleneksel kültürden tarihten kopuktur. Son 25–30 yılda Güneydoğu’da yaşananlar; zulümler, eziyetler, devletin dışlamaları, örgütün propagandaları dindar, insaflı makul vatandaşlar olan Kürtlerin dengesini bozmuş, değerler sistemini altüst etmiştir. Bu gün PKK ve DTP tarafından iğfal edilmiş Kürtler arasında hak, hukuk, insaf, helal, haram, namus kavramlarının içi boşaltılmıştır. Güneydoğu'nun varoşlarında, ensest ilişkilere kadar her türlü ahlaksızlığı, zulmü, baskıyı (kendi aralarında) görmek mümkündür. DTP ve devlet birbirinin rağmına ama beraberce feodal yapıyı ve onun değer yargılarını yıktılar, onun yerine hınç, intikam, sınır tanımazlık, hak hukuk bilmezlik ve kuralsızlık (anomi) koydular. Bu gün hem devlet, hem de örgüt insanların dine yönelmesini tehlike kabul etmektedir. Son yıllarda yaşananlar Kürtlerde bir akıl tutulmasına ve savrulmaya neden olmuştur. PKK Kürtler arasında saygınlığı olan din adamlarını, akil toplum önderlerini sindirdiği veya susturduğu için, Kürtler toplumsal bir basiretsizliğe duçar olmuşlardır. Batının hastalıklarına daha çok maruz kalan, gelenekten daha önce kopmuş olan, İslam’la bağı daha zayıf, daha dünyevi görünen diğer coğrafyalar; DTP’den çok daha makul, maneviyata açık bir partiye (MHP) en fazla %20, %30’larda destek verirken; Kürtler Marksist, ateist, Kürtlerin genel özelliklerini taşımayan liderlerce yönetilen ırkçı bir partiye (DTP) %70, %80’lerde destek verebilmektedirler. Bence bu durum üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir sapma ve değişimdir. DTP ve PKK Kürtleri militanlaştırmakta, Türkleri ise kışkırtmaktadır. Bütün tahriklere rağmen “ırkçı” denilen MHP, aklıselimle hareket etmeyi, gençlerine mukayyet olmayı başarmıştır. Ancak güya sosyalist; özgürlük, barış diyen, her fırsatta silahların susmasından bahseden DTP ve PKK, Kürt gençlerini, hatta çocuklarını ısrarla şiddete, öfkeye sürmektedir. Propagandalarla Kürtleri devlete ve toplumun diğer kesimlerine düşman etmektedir. DTP ve PKK’nın tehdit ve şantajla karışık propagandaları, Kürtler arasında adeta bir paranoya oluşturmuştur. Artık Kürtler devlet eliyle gelen her şeye şüphe ile bakmaktadırlar. Bir arkadaşım ENVER (enerji verimliliği) çerçevesinde dağıtılan tasarruflu ampullerin, “içinde kamera var!” söylentisiyle tek tek kırıldığını anlattı. Bir doktor arkadaşım yapılan aşıların zararlı olmadığına ikna etmek için, ilaçları ve aşıları kendilerinde denemek zorunda kaldıklarını söyledi. Bu gün Kürtler arasında devletin bütün nimetlerinden yararlanmak haktır, ama külfetlerine ortak olmak haramdır, ihanettir. Kaçak elektrik kullanmak, devleti zarara sokmak bir vazife gibi görülmektedir. Oysa bunlar biraz İslam’ı bilenler açısından kul hakkına tecavüzdür, kamu hukukunu ihlaldir ve haramdır. Afganistan’dan Irak’a kadar bu coğrafyada ırk, milliyet vurgusu çatışma ve güvensizlik doğurmaktadır. Çünkü bu coğrafyada ırklar, milletler, diller, mezhepler, kültürler iç içe geçmiş ve ahenkli bir bütünlük oluşturmuştur. Ayrıca, İslam dininin her insanı “Allahın mükerrem bir kulu" kabul eden anlayışı, batılı anlamda ırkçılığa, milliyetçiliğe geçit vermemektedir. PKK’nın oluşturduğu zemin üzerinden siyaset yapan DTP, Kürtlerde bir kimlik bilinci oluşturmak ve ülkeye entegrasyonunu engellemek için gerilim politikası uygulamaktadır. Hiçbir ülkede hiçbir siyasetçinin cesaret edemeyeceği aymazlıklar yapmakta, tehditler savurmakta, ülkedeki elektriklenmeyi artırmaya çalışmaktadır. DTP-PKK problemi çözmek yerine, Kürtlerin mağduriyetini ve mazlumiyetini siyasi ranta çevirmekte, ajitasyon aracı olarak kullanmaktadır. DTP “halkların eşitliği” vs. gibi sosyalizmden kalma replikleri tekrar etmesine rağmen, “ırkçı”, “Kürtçü”, “şoven” bir partidir. DTP’nin Türkiye’nin bütünü kapsayan projeleri, çözüm önerileri yoktur. Kürtlerin dışında birilerinden oy alma gibi bir kaygısı da yoktur. Siyaset yaptığını söylerken bile aba altından PKK sopasını göstermekte, şiddet ve silahla hükümeti ve devleti isteklerine zorlamakta, sık sık tehdit etmektedir. İnsan hakları, özgürlükler diyen DTP ve onun arkasındaki örgüt en ağır insan hakkı ihlallerine müracaat etmektedir. Örgüt içinde binlerce muhalif infaz edilmiştir, bölgede kendi aleyhine olanlar sindirilmekte ve tehdit edilmektedir. Seçimlerde faşist partilerin yöntemleriyle insanlar kendilerine oy vermeye zorlanmaktadır. Demokratik yönetim talep eden DTP’nin yasal organları naylon bir görünümden öteye gidememektedir. Partinin adayları, liderleri, politikaları, söylemleri İmralı’dan ve dağdan belirlenmektedir. Devletin kontrolünde, bir adada mahkûm Öcalan’ın örgüte dağlarda olduğundan daha fazla hâkim olup yönlendirebilmesi de Türkiye’ye mahsus bir acayipliktir. DTP’nin perde arkası, PKK’nın şehir yapılanması KCK denilen yasadışı örgütün, despotik bir örgütlenmeye gittiği, şehirlerdeki eylemleri planladığı ve devlete alternatif yapılar oluşturduğu (sözde yargılama, atama, cezalandırma, vergi toplama faaliyetleri), aileleri-aşiretleri tehditle sindirdiği geçen hafta yayımlanan iddianamede yer aldı. DTP-KCK-PKK gibi iç içe geçmiş bu örgütlerin faaliyetleri, söylemleri hiçbir bağımsız egemen devletin hazmedebileceği bir şey değildir. DTP’li siyasetçilerin tehdit ve şantaj dolu konuşmaları hiçbir haysiyetli devletin yutabileceği şeyler değildir. Ancak demokratik yapıyı sabote etmek, militer egemenliği devam ettirmek isteyenlere prim vermemek için hükumet ve demokratik kesimler bunları kriz haline getirmemeye çalışmaktadır. DTP silahlı ve ırkçı bir partidir, zira bütünüyle örgütün kontrolündedir. DTP ve PKK Kürtlerin sözcülüğünü yaptığı, Kürtler temsil hakkını bu iki(z) örgüte verdiği sürece Kürt sorununun çözümü ihtimal dâhilinde değildir. Kürt sorunu, ne DTP ve onun silahlı gücü PKK’nın, ne de silahlı kuvvetlerin ve derin yapıların çözeceği bir problem değildir. Bilakis problemi çıkaran, büyüten ve besleyen bu yapılardır. Çözümü problemi doğuranlardan beklemek abesle iştigaldir. Ülkedeki pek çok sorun gibi, Güneydoğu-Kürt sorunu da bir demokrasi ve özgürlükler sorunudur. DTP en az ulusalcılar kadar ırkçı bir partidir ve Türkiye’nin normalleşmesine demokratikleşmesine ciddi zarar vermektedir. Silahlı, ırkçı, şoven, çeteleşmiş bir parti ile ne Kürtlerin ne Türkiye’nin hiçbir problemi çözülemez. PKK-DTP Kürtlerin başındaki en büyük beladır. Kürtler PKK-DTP belasından, memleket Ergenekon belasından kurtulmadıkça, ne Kürtlerin, ne de ülkenin huzur yüzü görmesi mümkün değildir… YUSUF GEZGİN-AKTİFHABER
08 Haziran 2009 11:55
DİĞER HABERLER