Binlerce yıldır pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, imparatorlukların başkentleri olmuş kentleri barındıran Marmara Bölgesi, adeta bir açık hava müzesi gibi. İşte Marmara Bölgesi'nin güzellikleri...
Her mevsim insanlara ayrı bir güzellik sunan Çanakkale, içinden deniz geçen coğrafyasıyla, topraklarının bereketiyle, antik, doğal ve modern bir kent. Antik dönemde ''Dardanelles'' olarak anılan Çanakkale'nin 671 kilometrelik kıyı şeridi bulunuyor.
Türk ve dünya savaş tarihinde önemli bir yere sahip Çanakkale Savaşları'nın geçtiği Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, antik dünyanın batı Anadolu'daki önemli merkezleri Truva ve Assos antik kentleri, kente gelenlerin en çok ziyaret ettiği yerler olarak dikkati çekiyor.
Misafirperver insanları, bozulmamış doğası, antik kentleri, şehitlikleri, mavi bayraklı temiz plajları, kaplıcaları, yöresel yemekleri, el sanatları ile dikkati çeken Çanakkale'yi ziyaret edenler, gezilerine ilk olarak kent merkezinden başlamalı.
Çanakkale İskelesi'nin her iki yanında uzanan lokantalar, barlar ve kafeler, hem dinlenmek hem de boğazdan geçen gemileri seyretmek isteyenlerin uğrak yerleri arasında. Lokantaların büyük bir bölümü, müşterilerine deniz ürünleri ağırlıklı menüler sunuyor. Buralarda her mevsime özgü taze balık çeşitleri tüketilebiliyor.
Kente gelenler, buram buram tarih kokan daracık sokaklarda gezdikten sonra, tarihi Saat Kulesi, Aynalı Çarşı ve Çimenlik Kalesi'ni görmeden buradan ayrılmıyor.
Piknikçiler, belediyeye ait halk otobüslerini kullanarak ya da kendi araçlarıyla il merkezine 15 dakika mesafedeki Güzelyalı köyü ya da Dardanos mevkisini tercih ediyorlar.
GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI
Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'na ise, kent merkezinden feribot ya da araba vapuruyla ulaşılabiliyor. Savaşın izlerinin her yerde görülebildiği Gelibolu'daki 33 bin hektarlık alan, Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutuyor. Gelibolu Yarımadası boyunca Türk şehitlikleri ile yabancı askerlerin anısına yapılmış anıtlar bulunuyor.
Tarihi Milli Parkı kendi başına gezmek isteyenlerin alandaki her şeyi görebilmeleri oldukça zor. Bölgeyi görmek isteyenlere Çanakkale'deki seyahat acentelerinin düzenlediği turlara katılmaları öneriliyor.
Kendi başına gezmek isteyenler ise, geziye Kabatepe Ana Tanıtım Merkezi ya da Eceabat yakınındaki Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Tanıtma Merkezi ziyaretiyle başlamalı. Her iki merkezden de hem bilgi, hem de doküman almak mümkün. Tarihi Yarımadayı gezeceklere yanlarına yiyecek ve su almaları öneriliyor.
GÖKÇEADA VE BOZCAADA
Çanakkale'ye gelenlerin ziyaret ettiği diğer önemli iki yer ise, Gökçeada ve Bozcaada. Bozcaada'ya Çanakkale'nin Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesinden, Gökçeada'ya ise Çanakkale'den ya da Gelibolu Yarımadası'nda bulunan Kabatepe iskelesinden kalkan araba vapuru ve feribotlarla ulaşım sağlanıyor.
Türkiye'nin en büyük ve en çok turist çeken adası olan Gökçeada'ya yaklaşırken insanların gözlerine önce tek bir ağaç bile bulunmayan çıplak tepeler çarpıyor. İlk kez gidenler için bu görüntü biraz burukluğa neden olsa da Gökçeada çok sulak bir ada. Kaynakları, bir çok küçük gölü, gürül gürül akan musluksuz çeşmesi ve bir de şelalesi var. Adaya otomobille gelmeyenler için merkeze gidecek minibüsler iskelede hazır bekliyor. Çünkü iskele, ilçe merkezinin uzağında, neredeyse hiç yerleşim olmayan bir yerde.
İlçe merkezi, feribotun yanaştığı Kuzu Limanı'na yaklaşık 7 kilometre. Yaz aylarında oldukça hareketli olan ilçe merkezinde, otel ve lokantalar bulunuyor.
Ziyaretçilere, adaya özgü yemekleri yemeleri tavsiye ediliyor. Ada şarapları ve ısırgan otu, rezene gibi yerel otlarla yapılan ''cullama'' adlı yemek, sakızlı muhallebi, dibek kahvesi en çok tercih edilenlerden. Bunun yanında, keçi sütünden yapılan peynirin, un, nane ve zeytinyağıyla buluşmasıyla fırına verilen yemeğin adı da ''cicirya''.
Gökçeada'nın güneyindeki Aydıncık (Kefalos) kıyısı, Kuzey Ege'nin Patara'sı olarak kabul ediliyor. Aydıncık Burnu, sert rüzgara rağmen kaba dalgaların oluşmasını engellediğinden rüzgar sörfü yapanlar için ideal bir bölge. Buradaki şifalı çamur banyosu da cilde yarar sağlıyor.
Ayrıca, Türkiye'nin ilk Sualtı Milli Parkı Gökçeada'da kuruldu. Park, 200 metre genişliğinde ve bir mil uzunluğunda.
Zeytin ve zeytinyağı kültürü doğal olarak tüm adada yaygın. Geçmişten bugüne yaşatılan mezelerde, yemeklerde, iki kültürün kaynaşmış Ege'ye özgü bu mutfağında gerçek zeytinyağının kokusunu ve lezzetini bulabilirsiniz.
Ve Bozcaada... Adaya yaklaşan araba vapurundan bakınca, ilk göze çarpan şey, kalesi. Vapur iskelesinin hemen yanında yükselen kale, şaşılacak kadar yeni görünüyor. Oysa tarihi Finikelilere kadar uzanıyor. Ceneviz ve Venedikliler tarafından onarılmış ve eklemeler yapılmış.
İskele çevresi adanın en canlı bölgesi. Lokantalar, kahveler, dükkanlar hep bu bölgede. Çarşamba günleri kurulan pazar yeri de burada. Yeni yapılan bağ evleri sayılmazsa, Bozcaada derli toplu bir yerleşim merkezi.
Bozcaada'da Kemisis Teodoku Kilisesi (Meryem Ana Kilisesi), kitabesine göre 1867-1869 yılları arasında yapılmış. 1734 yılında yapılmış Aya Paraskevi Ayazması, sekiz çınar ağacının arasında küçük bir şapel, iki küçük yapı ve çift oluğu bulunan bir çeşmeden oluşuyor. 26-27 Temmuz günleri bağ bozumu şenlikleri geleneksel olarak burada düzenleniyor.
Şaraplarıyla ünlü adada, bu yıl 26-28 Haziran tarihlerinde yapılacak ''Şarap Tadım Günleri''ni de hatırlatmak gerekiyor.
Adaya otomobille gidilirse içlere doğru yapılacak gezide şaşırtıcı görüntüler ortaya çıkabilir. Bağların arasından geçen dar yollardan ilerlerken Rumlar tarafından terk edilmiş taş evler, bu evlerin bahçelerinde, eski yaşamı hayal ettirecek kalıntılarla karşılaşılıyor.
Bozcaada'nın her tarafında çok sayıda plaj var. En büyük doğal plajı Ayazma. Yanında Sulubahçe ve Habbele, Mermer Burnu, Akvaryum koyları, Tuzburnu, Çayır ve Ova kıyıları denize girilebilecek yerler arasında.
Ege Denizi'nin en önemli dalış noktalarından birisi Bozcaada. Denizin temizliği görüş mesafesini 50-60 metreye kadar uzatıyor. Yalnız tüplü dalışlar ve gece dalışları için izin gerekiyor.
Adanın bağları içinde bir otel ve şarap evi de var. Merkez, Poyraz Limanı ve Tuzburnu plajı arasındaki bölümde de, yeni oteller ve küçük tatil köyleri bulunuyor.
TRUVA VE ASSOS ANTİK KENTLERİ
Truva Antik Kenti'ne, Çanakkale'den 30 dakikalık yolculuğun ardından ulaşılıyor. Truva, gezginlerin kendi başına gezip anlayabilecekleri bir ören yeri değil. Mutlaka uzman bir rehber eşliğinde gezilmeli. Çanakkale'de birçok seyahat acentesi buraya turlar düzenliyor.
Çanakkale'ye 90 kilometre mesafedeki Assos Antik Kenti ise Aristo'nun ilk felsefe okulunu kurduğu yer olarak biliniyor. Assos İskelesi, eski antrepolardan restore edilmiş butik otelleri, iyi balık lokantaları ile gezilip, görülecek önemli bölgeler arasında. Antik kent gezisinden sonra, kısa ama dik yokuşu inerek, araçları biraz uzak mesafede park ederek limana ulaşılıyor.
Antik kentin etrafı 4 kilometrelik surla çevrili. Surların bir kısmı yok olmuş. Kentin yapıldığı, zor işlenen ama çok dayanıklı taşa antik yazarlar ''insan yiyen taş'' diyorlar. Zor işlense de dayanıklı olan bu taş, Assos'un ihraç malları arasında yer almış.
Assos, yıl boyunca her mevsimde gidilebilecek yerler arasında bulunuyor. Ziyaretçilerin karşısına Assos'tan 2 kilometre doğuya sahil yolunu izleyince Kadırga Koyu çıkıyor.
Osmanlı zamanında donanmanın kadırgaları bu koya çekildiğinden bu adı almış. Yörede ilk ''Mavi Bayrak'' alan plaj da bu koyda buluyor. Açık plaj durumundaki koyun çevresi zeytinliklerle çevrili. Buradaki oteller genellikle doğaya saygılı, çevre yerel mimarisi ile uyumlu ve muhakkak zeytin ağaçları arasında.
KAZ DAĞLARI
Doğaseverlerin ilgisini en çok çeken yerlerden biri olan Kaz Dağları'nın bir bölümü de Çanakkale sınırları içinde yer alıyor. Dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer olduğu belirtilen bu dağlarda, Yeşilyurt ve Adatepe gibi otantik köyler ziyaret edilecek yerler arasında.
Buralardaki otel ve pansiyonlar, güzel bir doğada temiz havayı teneffüs etmek isteyenleri yaz kış ağırlıyor. Beldeden akan dereleri takip ederek Kaz Dağları'nın güzelliklerini keşfetmek mümkün. Kaz Dağları'nın bir diğer ucu ise, il merkezinden Ezine'yi takiben gidilen Bayramiç ilçesinde.
İlçeye bağlı Evciler köyünde yer alan Ayazma Mesire Yeri, Kaz Dağları'nın en önemli ziyaret noktalarından birisi. Her bir tarafından yaz kış derelerin aktığı Ayazma, doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için önemli bir alan. Buradaki dere yataklarından yukarılara doğru yürüyenler, eşine az rastlanır güzellikteki çok sayıda şelale ve altında oluşan göletleri görebiliyor.
Mesire yerinde, buradan akan Kaz Dağları'nın suyunda yetişen alabalıkların güveçte tereyağla pişirilip servis edildiği tesisler de yer alıyor.
YALOVA KAPLICALARI
İstanbul, Kocaeli ve Bursa gibi büyükşehirlerin bir saat uzağında, ancak onların kent yorgunluğu olmayan, Mustafa Kemal Atatürk'ün ''Benim kentim'' diye nitelendirdiği Yalova, denizi, kaplıcaları, bozulmamış doğasıyla, alternatif turizmin önemli merkezlerinden biri.
İstanbul'dan sadece bir saat uzaklıkta olan Yalova'da, Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü bahçesinde ve deniz kenarında bulunan Yürüyen Köşk, Atatürk'ün 21 Ağustos 1929'da Yalova'ya gelişinde verdiği talimatla, iki katlı, dörtgen planlı, ahşap karkas olarak yapıldı. Atatürk'ün çevreciliğinin en güzel örneklerinden biri olan köşkün hikayesi şöyle:
''Büyük Önder, bir gün köşke geldiğinde bahçıvanı ağacın dallarını kesmeye çalışırken görür. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Bahçıvan da 'Ağacın dalları köşkün duvarına kadar uzamış' der. Atatürk, bunun üzerine 'Ağacın dalını kesmeyin, köşkü kaydırın' emrini verir. Daha sonra 10 Ağustos 1930'da İstanbul'dan getirilen tren rayları kullanılarak bina 4.8 metre kaydırılır ve ağacın dalları kesilmekten kurtarılır. Bina, bu nedenle 'Yürüyen Köşk' olarak nitelendirilir.''
İzmit istikametinden kara yoluyla gelindiğinde Yalova'nın son dönemde alternatif turizm anlamında atılım yapmasını sağlayan ''Yeşil-Mavi Yol'' tabelaları ziyaretçileri karşılıyor. Altınova'dan başlayıp, tüm yarımadayı dolaşarak Armutlu'da tamamlanan 189 kilometre uzunluğundaki seyir yolu, pek çok noktasında tarihi, turistik ve doğal güzellikleri içinde taşıyor.
Hemen tamamında trekking, fotoğraf gezileri gibi etkinliklerle doğa turizmine uygun olan ''Yeşil-Mavi Yol'' aynı zamanda Yalova'nın turizm haritasını oluşturur. Yol, dönemin önemli devlet adamlarından olan Osmanlı Sadrazamı Hersekzade Ahmet Paşa'nın adını taşıyan camiden başlar.
Altınova merkezinden araçla birkaç dakika mesafede olan Karadere köyünde ise Osman Gazi'nin Bizanslılarla yaptığı ilk savaşlardan olan Çobankale'de yer alan anıtla, tarihe tanıklık edilebiliyor.
Ziyaretçiler, İzmit-Yalova kara yolundan devamla yol boyunca kendilerine eşlik eden seralarda her türden çiçek alma imkanına sahipler.
Kent merkezinin 4 kilometre doğusundaki Çiftlikköy'de bir süreliğine de olsa Doğu Roma döneminden kalma Kara Kilise'yi ziyaret edip, nefeslenmek gerekiyor.
MARMARA ESİNTİSİNDE BALIK KEYFİ
Kent merkezinde yapılması gereken ilk şey ise sahilde bulunan balık restoranlarında Marmara Denizi'nden gelen esintiler eşliğinde nefis bir ziyafet çekmek. Yemeğin ardından onlarca balıkçı teknesi arasında demli bir çay yudumlamak ise o ana kadarki tüm yorgunluğu alabiliyor.
Yalova'ya gelecek ziyaretçiler, TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca'nın sahibi olduğu ''Karaca Arboretumu''nda bulunan ve dünyanın dört bir yanından getirilen bitkilerin bulunduğu ağaç müzesini gezme şansına ve mümkün olduğu takdirde Karaca ile sohbet etme imkanına sahip olabiliyor.
Bizzat Atatürk tarafından dikilen çınarların oluşturduğu doğal bir tünelden geçerek ulaşılan kaplıca diyarı Termal ise, kent merkezine 11 kilometre uzaklıkta. Her derde deva doğal kaplıca sularının bulunduğu Termal Kaplıcaları'nda yine Atatürk'ün kente bıraktığı mirasları gezme şansı yakalanabiliyor. Bunlardan biri, Büyük Önder'in sağlığında sıkça dinlendiği köşkü ve yeniden restore edilerek hizmet veren sineması.
Termal'in, ünü ülke sınırlarını aşmış, sağlık turizminin önemli bir ayağı olan kaplıcalarında mola vermek, doğa ve tarih tutkunları için bulunmaz güzellikler bahşediyor.
Bu arada, Sudüşen Şelalesi'ni de unutmamak gerekiyor. Sudüşen Şelalesi, Termal'den yaklaşık 8 kilometre gidilerek, 15 dakikada ulaşılan, metrelerce yukarıdan düşen sularıyla ziyaretçilerini bekliyor. Ayrıca şelaleye çıkarken eşsiz bir baraj gölü, Marmara Denizi'nin muhteşem manzarası, çeşitli flora ile karşılaşılırken, bölgede foto safari, trekking ve piknik yapma imkanı bulunuyor.
MARMARA'NIN BODRUM'U
Termal'den 20 dakikada ulaşılabilen Çınarcık ise ''Marmara'nın Bodrum'u'' olarak adlandırılıyor. Yazın nüfusunu 10'a katlayan, tüm ilçeyi saran plajları, gece eğlenceleriyle ünlü Çınarcık'ın rakımı yüksek bölgeleri ise tam bir doğa harikası.
Çınarcık'tan yarım saat mesafede olan Teşvikiye'de kent ormanı, yeni düzenlemesiyle ziyaretçilerine doğanın inanılmaz güzelliğini sunuyor. Burada hem yürüyüş yapılabiliyor, hem de köylü kadınların pişirdiği sıcak gözlemelerle açlık yatıştırılabiliyor.
Yine Teşvikiye beldesine 10 kilometre uzaklıkta Erikli Yaylası ile hemen ilerisindeki Büyük ve Küçük Dipsiz Göl, hayal alemine daldıran mistik görünümüyle ziyaretçilerini büyülüyor.
Kestane, karaağaç, ıhlamur, erik ve elma ağaçlarıyla bezenmiş bu yaylalarda kamp yapılabiliyor. Teşvikiye Deresi üzerinde bulunan ve toplam 60 metreyi bulan İkiz Şelaleler, Esenköy'e 8 kilometre mesafedeki Karlık Yaylası da ziyaret edilecek yerler arasında.
SAKARYA
Sapanca Gölü, Acarlar Longozu ve Karasu sahilinin doğal güzelliğini, Taraklı'daki Osmanlı evlerinin kültürel zenginliğini ve meşhur ıslama köftesinin lezzetini içinde barındıran Sakarya, turistlere alternatif tatil olanağı sunuyor.
Sakarya, büyükşehirlere yakınlığı dolayısıyla doğa turizmi olanakları açısından görülmesi gereken alternatif yerlerden biri olma özelliği taşıyor.
Kente gelenlerin Adapazarı'nın ıslama köftesini, kent merkezindeki Köfteci Mustafa'nın otantik ortamında 97 yıllık lezzet deneyimiyle tatmaları gerekiyor. Adapazarı ıslama köftesinin bir başka temsilcisi ise Serdivan'daki Köfteci İsmail. Köfteci İsmail'in yeri ise kent merkezine araçla 5 dakika mesafede.
Yemek molasını uzun tutabilecekler için, Sapanca Akyazı Altındere yamaçlarındaki derelerin üzerine kurulu alabalık tesisleri önerilebilir. Sapanca İzmit yolu üzerinden gidilen tesisler kent merkezine 30 dakika mesafede iken, Akyazı, Altındere beldesinde Altındere üzerinde kurulu alabalık lezzetini serin ortamda tatmak isteyenler 2 saatlerini ayırmak zorunda. Kent merkezine 45 dakika uzaklıktaki mekan görmeye değer yerlerden.
Günübirlik gezilerde kentte ilk uğranılacak yerler arasında Sapanca Gölü öne çıkıyor. Göl, kent merkezine 15-20 dakika uzaklıkta. Sapanca Gölü eşsiz doğası ve manzarasıyla tatilcilere keyifli saatler yaşatabilir. Yemek molası ise göl kenarındaki restoran ve kafeteryalarda verilebilir.
Sapanca'da ayrıca havacılık tutkunlarına hitap eden olanaklar da mevcut. Sapanca Havacılık Tesislerinde paramotor ile gezi, çevreyi kuş bakışı tanıma olanağı tanıyor. Uzun süreli konaklamalarda ilçedeki iki spa oteli, tatilcilere yorgunluklarını atmak için fırsat veriyor.
ACARLAR LONGOZU VE UÇSUZ BUCAKSIZ KUMSALLAR
Sakarya'ya birkaç gün ayırabilecek tatilciler için, kentin kuzey bölgesinde, özellikle doğaseverlerin Acarlar Longozu'nu (Subasar Ormanı) görmeleri gerekir. Kent merkezine 45 dakika uzaklıktaki Karasu yolu ile ulaşılabilen longoz, doğa ile baş başa kalmak isteyenler için mükemmel bir seçenek. Zamanı bol olanlar için, aynı güzergahtaki Poyrazlar Gölü ve piknik alanı da sakin ortamı ve eşsiz manzarasıyla, mola verilebilecek yerlerden.
Acarlar Longozu'ndaki birkaç saatlik gezinin ardından tatilciler longoza 6 kilometre mesafede Sakarya Nehri'nin Karadeniz'in bütünleştiği bölgede balık lokantalarında yemek molası verebilir. Konaklama olanakları ise Karasu ilçesinde mevcut.
Kentteki tarihi ve kültürel mekanlar arasında öne çıkan yerlerden biri Taraklı ilçesi. Kent merkezine 70 kilometre uzaklıktaki tarihi ipek yolu üzerindeki bu ilçe, Osmanlı mimarisinin izlerini günümüze taşımasıyla ilgi çekiyor. Taraklı'daki otantik mekanlar kentte birkaç gün kalmayı planlayanlar için görülmesi gereken yerlerden.
MAKUS TALİHİN YENİLDİĞİ YER: BİLECİK
Osmanlı İmparatorluğu'nun kurulduğu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurtuluşunun kazanıldığı topraklarda bulunan Bilecik'te, Ertuğrul Gazi Türbesi, Şeyh Edebali Türbesi ve Metristepe Zafer Anıtı görülebilecek yerlerin başında geliyor.
Sakarya Nehri'nin etrafında kurulan, göletleri ve derelerinin zenginliğiyle tanınan yöre, 5 bin yıllık geçmişiyle antik çağlardan günümüze tarihin izlerini taşıyor. Kültür, inanç, sağlık ve av turizmi potansiyeli bulunan Bilecik, yayla, dağ-doğa yürüyüşü, oto safari, kamp ve karavan etkinliklerine imkan tanıyor.
1. ve 2. İnönü Savaşları'na ev sahipliği yapan Bilecik, Atatürk'ün ifadeleriyle ''Sadece düşmanının değil, Türk milletinin makus talihinin de yenildiği'' yer.
Bilecik'e gelenler, Söğüt'teki Ertuğrulgazi Müzesi'ni gezebilir, kente 30 kilometre mesafedeki Pazaryeri ilçesine bağlı Kınık köyünde geleneksel çömlekçiliği görebilirler.
Kente özgü yemeklerin çoğunluğunu hamur işleri oluşturur. Yöre halkının bir bölümü ekmeğini kendisi pişirir. Dağ eriği, ekşili kesme çorbası, bıldırcın kebabı, nohutlu mantı ve büzme tatlısı, Bilecik'e özgü yemeklerin başlıcalarıdır. Ayrıca İnhisar'ın narı, Pazaryeri'nin bozası ve helvası da tadılabilir.
KARTEPE VE MAŞUKİYE
Kocaeli, ''Sanayi Kenti'' unvanına, 3000 yıllık tarihi ve kış sporları merkezi Kartepe ile ''Turizm Kenti''ni de eklemek istiyor.
İzmit Körfezi ile Sapanca Gölü manzarasıyla Samanlı Dağları'nın zirvesi olan Kartepe'ye, yeşilin onlarca tonunu barındıran Maşukiye'den ulaşılıyor. 17 kilometrelik orman yolunun takip edilmesiyle varılan Kartepe'de kayak sezonu hava sıcaklıklarına bağlı olarak genellikle aralık ayı sonunda açılıyor. İstanbul'a yaklaşık bir saat uzaklıktaki Kartepe, yaz aylarında da kongre ve seminer merkezi olarak hizmet veriyor.
Üç bine yakın bitki çeşidi geyik, ayı, çakal ve tavşan gibi hayvanların yaşam alanı Kartepe, tenis kortu, voleybol sahaları ve FIFA standartlarına sahip çim sahalarıyla aynı zamanda spor turizminin merkezlerinden biri.
Kocaeli, Kandıra ve Kerpe ile Karadeniz'e açılıyor. Kandıra, Kocaeli'ne yaklaşık 45, Kerpe ise 50 kilometre uzaklıkta. Karadeniz'in hırçın dalgalarının etkilemediği Kerpe, doğal koylara, 150 metreye kadar sığ bir denize ve eşsiz kumsallara sahip. Kandıra'ya 20 kilometre uzaklıktaki Kefken ise, denizi, kumsalları ve çam ormanlarıyla Kerpe gibi vazgeçilemeyecek özelliklere sahip. İlçeye 27 kilometre uzaklıktaki Cebeci köyü, temiz denizi, kumsalı ve çam ormanlarıyla adeta bir tatil cenneti.
Kentte gezilebilecek bir diğer önemli mekan ise geçmişte tren garı olarak kullanılan Kocaeli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu binası. Merkez İlçe İzmit'te bulunan 21 dönümlük eski gar alanının planı Alman Otto Ritter tarafından çizilmiş, 1873-1910 tarihleri arasında alan içindeki yapılar inşa edilmiş. Eski gar ve ambar binaları bütün halinde değerlendirilmiş, restorasyon çalışmaları tamamlanarak eski gar binası Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, kompleks içinde kalan ambar binası ise restoran olarak hizmet vermeye başlamış. Alandaki vagon restoran ise, Türkiye'deki ilk örneklerden.
Aynı alan içindeki tamir atölyesi, su deposu, lojman binası ise Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi olarak hizmet veriyor. Alanda iki tekel deposu birleştirilerek arkeolojik ve etnoğrafik eserler için teşhir salonları oluşturulmuş. Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesinde paleolitik çağdan Osmanlı dönemine kadar uzanan eserler sergileniyor.
Kültür gezisi yapılabilecek bir başka mekan da kent merkezine 50 kilometre uzaklıktaki Darıca ilçesinde bulunan büyük Türk müzecisi ve Ressamı Osman Hamdi Bey (1842-1910) tarafından 1884 yılında Eskihisar batı sahiline inşa edilen ve günümüzde Osman Hamdi Bey'in çeşitli eserlerinin reprodüksiyonlarından oluşan tablolar, aile fotoğrafları ve kullandığı eşyaların sergilendiği müze.
Ayrıca bu ilçede bulunan Türkiye'nin ilk özel hayvanat bahçesi Boğaziçi Hayvanat Bahçesi ve Botanik Parkı, 200 bin metrekare alan içinde barındırdığı 300 türde 3 bin hayvan ile 500 çeşit botanik bitkiyle ziyaretçi bekliyor.
İzmit'teki Pembe Köşk ziyaretinde ise Körfezi izleyip yöreye özgü, yemekler tadılabilir.
''EVLİYALAR ŞEHRİ'' BURSA
Türkiye'nin sanayi merkezlerinden Bursa, sahip olduğu tarihi ve doğal güzelliklerle de önemli bir yere sahip. Kentin simgelerinden Uludağ, gezilecek yerlerin başında geliyor. Türkiye'nin önemli kayak merkezlerinden olan ve ''Milli park'' özelliği bulunan Uludağ, kent merkezine 34 kilometre uzaklıkta. Uludağ'a ister taksi-dolmuşlarla, doğal güzellikler ve Bursa Ovası kuş bakışı izlenilmek istenirse de teleferikle çıkmak mümkün.
Kış aylarında kış sporları yapma olanağı bulunan Uludağ'da, baharın gelmesiyle birlikte canlanan ve yeşilin her tonuna bürünen doğa, güzelliklerini ziyaretçilerine sunuyor. Milli park sınırları içinde yer alan Sarıalan, Çobankaya ve Kirazlıyayla, kamp ve günübirlik kullanımlar için en çok rağbet gören yerler arasında.
Soğanlı Botanik Parkı, 150 türden 8 bin ağaç, 76 türden 100 bin çalı, 20 türden 50 bin yer örtücü ve 27 türden 6 bin gül ile doğaseverlerin ilgisini çekebilecek yerler arasında yer alıyor.
Ziyaretçiler, parktaki 17-19. yüzyıllara ait eski Bursa evlerinin benzerlerinde konaklayabilecekleri gibi, İskender kebabının da tadına bakabilir.
Osmanlı'ya başkentlik yapan ve ''Evliyalar şehri'' diye de anılan Bursa'da, çok sayıda türbe, han ve cami bulunuyor. Kent merkezindeki Hanlar Bölgesi'nde yer alan tarihi kapalı çarşı, yerli ve yabancı turistlerin uğraması gereken yerlerin başında geliyor.
İpek Yolu'nun batı kolunun son duraklarından olan Bursa'dan ipek almak isteyenlerin tercih etmesi gereken yer ise aynı bölgede yer alan Koza Han... Hanlar Bölgesi'nde yer alan Koza Han, sıcak yaz günlerinde bile asırlık çınar ağaçlarının gölgesinde oturup, bir şeyler içerek serinleme imkanı sunuyor.
Yine aynı bölgede yer alan Ulu Cami, 20 büyük kubbesinin görkemi, içinde bulunan şadırvanı ve hat sanatının özgün örnekleriyle kentin mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerinden.
Ulu Camii'nin yaklaşık 100 metre doğusunda kalan Orhan Camii ise komşusu kadar heybetli olmasa da Karagöz ve Hacivat'ın, inşaatında çalıştığı yönündeki rivayetle biliniyor. Bu bölgeye 15 dakika yürüyüş mesafesinde olan ve çini süslemeleriyle dünyaca ünlü Yeşil Camii ve Yeşil Türbe de gezilmesi gereken yerlerde başı çekiyor.
Bursa'da, günün yorgunluğunu atmanın en güzel yolu ise kent merkezine arabayla 15 dakika mesafede olan Çekirge bölgesinde yer alan termal kaplıcalarda ''Hamam keyfi'' yapmaktan geçiyor.
Doğal güzellikler arasında kafa dinleyerek, termal sulardan yararlanmak isteyenlerin tercihi ise İnegöl ilçesine 27 kilometre uzaklıkta bulunan Oylat Kaplıcaları oluyor.
İZNİK
Kent merkezi dışında, Marmara Bölgesi'nin en büyük gölünün kıyısında yer alan ve aynı ada sahip İznik, doğa ve tarihseverlerin başlıca durakları arasında.
Vatikan'da 1962 yılında toplanan 19. konsülde, Kudüs ve Vatikan'dan sonra üçüncü kutsal kent olarak ilan edilen İznik'te, Ayasofya ve Roma tiyatrosu gezilebilir, çini fırınları ziyaret edilebilir. Ayrıca, gölün etrafındaki plajlarda güneşlenip, gölde yüzme deneyimini yaşamak ve başta yayın şiş olmak üzere gölde avlanan balıkların tadına bakmak, İznik ziyaretinin ''olmazsa olmaz''ları arasında bulunuyor.
Kıyı şeridinin uzunluğuna rağmen kirlilik nedeniyle Gemlik Körfezi, sağlıklı bir yüzme ortamı sunmasa da genelde temiz olan ve Körfez'in dışında kalan Karacabey Boğazı, yüzmek için ideal sayılabilir.
Kent merkezinden yaklaşık 2 saatlik uzaklıktaki bölgede denize girdikten sonra, Susurluk Irmağı'nın oluşturduğu Kocaçay Deltası'nın ilginç coğrafyası gezilebilir.
Keşfedilmeyi bekleyen güzellikleriyle doğaseverleri bekleyen bölgede, Dalyan ve Poyraz, doğusunda ise Arapçiftliği gölleri yer alıyor. Göller, sazlıklar ile dişbudak, kızılağaç ve söğütlerden oluşan longoz ormanlarıyla çevrelenmiş durumda.
Bazı yerlerde bir metre derinliğindeki su tabakasıyla kaplı orman örtüsü, nilüfer, sümbül, göl soğanı ve tavşanmemesi gibi bitkilerle süslenmiş durumda bulunuyor.
Dönüşte, yol üzerinde bulunan Ovakorusu Ayı Rehabilitasyon Merkezi'ne uğranabilir. Rize'nin Ardeşen ilçesinde bulunarak koruma altına alınan yavru ayı ''Datvi'' ve hemcinsleri, ziyaretçilerini bekliyor.
Yine dönüş yolu üzerindeki Uluabat Gölü kıyısında yer alan Karaağaç ve Gölyazı köyleri de ziyaretçilerine ''huzur'' vadediyor. ''Leylek köyü'' olarak bilinen Karaağaç'ta, leylek ve diğer kuş türlerini gözlemleyebilmek mümkünken, bir bölümü ada üzerine kurulu ve köprüyle ana karaya bağlı Gölyazı da evleri, insanlarının sıcaklığı ve asırlık çınar ağacının gölgesine kurulu köy kahveleriyle dinlenme imkanı sunuyor.
Gemlik Körfezi sahilinde bulunan Mudanya ilçesi de gezilmesi gereken yerler arasında. Ahşap evlerin arasında dolaşma imkanı sunan Mudanya'da, Mütareke Evi Müzesi de gezilebilir.
Mudanya'ya 10 kilometre uzaklıkta bulunan Zeytinbağı köyü ya da herkesçe bilinen eski adıyla Trilye, zeytini ve şarabıyla ünlü.
Dar sokaklarında gezmekten bıkılamayacak Trilye, St. Stephanos Kilisesi'nden çevrilen Fatih Camii, bir kısmı yıkılmasına rağmen şu an özel mülkiyet olan ve içinde kiracıların bulunduğu Dündar Evi ile Taş Mektep başta olmak üzere, gezecek birçok tarihi güzelliklere sahip.
Bursa'ya 13 kilometre mesafede, Uludağ'ın yamaçlarındaki beş ''Kızıklı köy''den biri olan Cumalıkızık ise Osmanlı dönemi konut dokusunu günümüze kadar korumasıyla önem kazanıyor. Bu nedenle ''Yaşayan Osmanlı köyü'' de denilen 700 yıllık köy, koruma altında bulunuyor.
Cumalıkızık evleri, özellikle uygun fiyatla kahvaltı edip, yürüyüş yapmak isteyenlerin tercih ettiği yerlerin başında geliyor.
BALIKESİR: TARİH, KÜLTÜR VE TURİZM KENTİ
Ege ve Marmara denizlerine kıyısı bulunan, eşsiz güzellikteki koyları, adaları, dağları, insanlara binlerce yıldan beri şifa dağıtan, güzellik veren termal kaynakları, yeşil ve mavinin buluştuğu turizm cenneti Balıkesir, tarihi ve kültürel mirasıyla görülmeye değer illerin başında geliyor.
Balıkesir kent merkezine, İstanbul'dan deniz ulaşımıyla 3, İzmir'den karayolu ile 2 saatte gelinebiliyor. Yörenin tarihi ve kültürel miraslarını doya doya görmek, yaşamak isteyenlerin en az iki haftasını Balıkesir'e ayırması gerekiyor.
Balıkesir'i tercih edenlerin, öncelikle hangi yöreye gideceklerini planlamalarında büyük yarar var. Örneğin, ziyaretçilerin tercihi Erdek ise Kapıdağı Yarımadası baştan sona dolaşılmalı, Avşa, Marmara, Saraylar ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın zaman zaman tatillerini geçirdiği Ekinlik Adası, mutlaka görülmeli.
Avşa Adası'na İstanbul'dan deniz otobüsüyle 3,5 saat, Erdek'ten ise 1 saat 45 dakikada ulaşılarak, denizin, güneşin, eğlencenin tadı çıkarılabiliyor, bir dönem Hristiyan din adamları için sürgün yeri olarak kullanılan Adalar'daki tarihi güzellikler keşfedilebiliyor.
İstanbul Yenikapı'dan deniz otobüsüne binildikten iki saat sonra Bandırma'ya adım atan ziyaretçiler, 15 dakikalık yolculuk sonrasında kendilerini Kapıdağı Yarımadası'nın eşsiz güzellikleri arasında buluyorlar.
Tatilciler Kirazlı Manastırı'nı, Erdek ve Ergili'de gün yüzüne çıkarılan Kyzikos ve Daskyleion antik kentlerini görme, birbirinden güzel koylarda denize girme ve ardından 34 kilometre uzaklıktaki Kuşcenneti Milli Parkı'na giderek, kuş sesleri arasındaki o büyüleyici manzarayı yaşayabilme şansına bir günde sahip olabiliyorlar.
ZAĞANOSPAŞA CAMİİ VE KUVAYI MİLLİYE MÜZESİ
Deniz otobüsüyle iki saatte ulaşılan Bandırma'dan 99 kilometre uzaklıktaki Balıkesir kent merkezine gelirken, Susurluk'ta mola verilerek meşhur tostu ile bol köpüklü ayranın tadına bakılabiliyor.
Tarihe tutkun olanlar, Balıkesir kent merkezindeki Zağanos Paşa Camii ile Kuvayı Milliye ruhunun doğduğu ve bugün o kahramanların eşyalarının sergilendiği müzeyi görebilirler.
Balıkesir'in en büyük ve mimari yönden en mükemmel yapısı konumundaki cami, 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in ünlü veziri Zağanos Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış. Camide Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği tarihi hutbe de okunabiliyor.
Hemen yanındaki Karesi Türbesi'ne uğranılıp, Karesi Beyliği'nin kurucusu Kara İsa Bey ile yaverlerinin ruhlarına dua edilip, ardından 5-6 dakika mesafedeki Kuvayı Milliye Müzesi'ne gidilerek tarihe bir yolculuk yapabilme imkanı yakalanabiliyor.
Çamlıktepe'ye çıkarak Balıkesir'e kuş bakışı bakabilen ziyaretçiler, tadı damaklarda kalacak Balıkesir köftesini yiyebiliyorlar.
SARIMSAKLI'DAN CUNDA'YA, ÖREN'DEN ALTINOLUK'A
Balıkesir'in Havran, Edremit, Burhaniye, Gömeç ve Ayvalık ilçelerini kapsayan Körfez Bölgesi ise kelimenin tam anlamıyla bir cennet gibi.
Körfez Bölgesi'ne, Balıkesir'den bir saatlik kara yolculuğuyla ulaşılabiliyor. Ancak, tarihi ve kültürel mirasın yeterince görülmesi, gözleri kamaştıran doğal güzellikleri keşfederek, Kazdağları'nın oksijeninin solunabilmesi için ziyaretçilere en az bir haftalarını bölgeye ayırmaları tavsiye ediliyor.
Körfez Bölgesi'ne İstanbul'dan karayolu ile 7 saatte ulaşılabileceği gibi özel şirketlerin yaz sezonu boyunca gerçekleştirdiği hava yolu seferlerinden yararlanarak, Edremit Havaalanı'na bir saatte gelinebiliyor.
Buradan 35 kilometre uzaklıktaki Ayvalık'a giderken Gömeç'te mola verilerek, dağlara bakıldığında Mustafa Kemal Atatürk'ün heybetli profili görülebiliyor.
Ayvalık'ta ziyaretçilerin gözde mekanlarından olan Şeytan Sofrası'na çıkılarak, nefis gün batımı izlenerek, günün yorgunluğu atılabiliyor.
Ziyaretçiler, Sarımsaklı Plajı yanından adalara yapılan tekne turlarına katılarak, masmavi denizin tadını çıkarıp, dalış yaparak deniz dibinin güzellikleri ve zenginliklerini görme şansına sahip olabiliyor.
Ayvalık'ta, herkesin bütçesine göre, pansiyondan 5 yıldızlı otele kadar birçok konaklama olanağı var. İlçeye gidenlere tarihi kiliseleri görmeleri, Cunda Adası'nda papalina balığının tadına bakmaları, Şeytan Sofrası'nda gün batımını seyretmeleri, zeytinyağı almaları, tekne turuna katılmaları ve Ayvalık tostunun tadına bakmaları önerilir.
Termal ve dağ turizmi açısından da alternatif sunan Edremit ise, karayoluyla İzmir'e 200, İstanbul'a 483, Bandırma'ya 185, Balıkesir'e 87 kilometre uzaklıkta.
Edremit'ten Akçay'a 10, her derde deva niteliğindeki termal kaynakların bulunduğu Güre'ye 20, Kazdağları'nın eteklerindeki Alpler'den sonra dünyanın ikinci oksijen deposu olan Altınoluk'a 30 dakikada ulaşılabiliyor.
Havran-Edremit-Akçay-Güre-Altınoluk yol güzergahlarında yer alan Tahtakuşlar Etnografya Müzesi, Antandros Antik Kenti, Şahidrese Kanyonu mutlaka görülmesi gerekli yerlerin başında gelirken, ziyaretçiler Çanakkale Savaşı'nın unutulmaz kahramanı Koca Seyit'in köyünü gezme fırsatını da yakalıyor. Bu güzellikler için sadece 2 saat ayırmak yeterli.
Körfez Bölgesi'nde masmavi ve tertemiz denizin yanında 5-10 kilometrelik mesafe katettikten sonra doğayla başbaşa kalınabilecek, oksijen depolanabilecek gezi seçenekleri de ziyaretçileri bekliyor.
Kazdağı Milli Parkı'na düzenlenen doğa yürüyüşü ve trekking turlarına katılarak, dünyanın birçok yerinde göremeyecekleri güzelliklerin içinde kendilerini bulacak ziyaretçiler, İda Dağı'nın eteklerinde bulunan şelalelerin altında buz gibi suya girerek koca bir yılın yorgunluğunu atma imkanına kavuşuyor.
Körfez Bölgesi'nde konaklama için çadır kamplarından pansiyon ve yıldızlı otellere kadar her türlü seçenekten yararlanmak mümkün.