"Kayıp 128 milyar dolar ve 159 ton altın unutulduğu gibi kayıp 60 milyar dolarlık Amerika tahvilleri de unutulacak. Hukuksuzluklar, hırsızlıklar, açlık ve yoksulluk karşısında tavır almanın maliyetine katlanmayı çok az insan göze alabildiği için yeni normal "anormal" oluyor. Demokrasilerde unutkanlık, görme ve işitme bozukluğu sistemik bir teamüle dönüşmüşse çöküş çoktan başlamış demektir."
Sedat Peker yazsa okurdunuz: 60 milyar dolarlık tahvil de kayıp
Merkez Bankası’nda 159 ton altının ve 128 milyar dolar döviz rezervinin haricinde Amerikan tahvilleri de kayıp. 2017 yılında 61 milyar dolar olan tahvil tutarı 1 milyar dolar mertebesine kadar indi.
Merkez bankaları, Amerikan hazine tahvillerini muhtemel kur şoklarında can simidi olarak kullanmak için alırlar. Varlık yıllarında kıtlık hazırlığı… Acil döviz ihtiyacı hasıl olduğunda Amerikan Merkez Bankası’na (Fed) yine Fed’in hesaplarında tutulan bu tahvilleri teminat olarak gösterip swap (dolar-yerel para birimi takası) anlaşmaları imzalamak için Amerikan devlet tahvilleri eldeki en önemli kozdur.
Bir nevi uluslararası “ihtiyat akçesi” stratejsi…
Çin’den Japonya’ya, Kanada’dan Endonezya’ya dünyanın hemen her merkez bankası ekonomik büyüklüğü ile doğru orantılı tahvil aldı, almaya da devam ediyor. Örneğin Komünist Parti’nin iktidarda olduğu Çin şu ana kadar 1,5 trilyon dolara yakın Amerikan tahvili satın aldı.
2017’DE 61 MİLYAR DOLAR AMERİKAN TAHVİLİ VARDI
Türkiye de önceki yıllarda aldığı Amerikan tahvillerini Fed’in hesaplarında muhafaza ediyordu. Tahvillerin yıllık getirileri Türkiye’deki yüksek faiz ortamı ile mukayese edilemeyecek kadar düşüktü.
Amma velakin aslolan söz konusu menkul kıymetlerin Merkez Bankası’nın (TCMB) okyanus ötesinde itibarına katkı sağlaması ve motorlar arıza yaptığında paraşüt olarak imdada yetişmesiydi. 2017 yılında 61 milyar dolar mukabili Amerikan tahvili bulunan TCMB’nin elindeki tahvil tutarı 1 milyar dolara kadar geriledi.
Özellikle 2018 yılı ağustos ayında doların 4,80 TL’den 7,20 TL’nin üzerine fırlaması ile tahvil satışları hızlandı.
O tarihlerde dönemin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump şahsi Twitter hesabında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben “Pastör Andrew Brunson’ı derhal serbest bırak. Yoksa ekonominizi mahvederim.” mesajı yayınlamıştı.
Erdoğan ne o tehditkâr ve küstah mesajlara cevap verebildi ne de fitili ateşlenen ekonomik krizden çıkış reçetesini hazırlayabildi.
HÜKÛMET EVDEKİ GÜMÜŞLERE KADAR SATTI
Krizden çıkış için akıllarına TCMB kasasındaki döviz, altınların haricinde Fed’in kasasında muhafaza edilen Amerikan tahvillerini satmak geldi.
İki yılda 60 milyar dolarlık tahvili satan TCMB’nin döviz rezervlerinin aynı tutarda artması beklenir, değil mi? Öyle olmadı. 2017 yılında 94 milyar dolar olan altın dahil brüt döviz rezervleri 30 Nisan 2021 tarihi itibarıyla 81 milyar dolara geriledi. İlk bakışta döviz rezervlerindeki azalma 13 milyar dolar gibi gelebilir.
Oysa İngiltere, İsviçre, Lüksemburg ve Belçika gibi ülkelerde tutulan 120 ton altının 2017’den itibaren Türkiye’ye getirildiği dikkate alındığında gediğin daha büyük olduğu anlaşılacaktır. Tablo gayet berrak: AKP hükûmeti ve AKP’den önceki hükûmetlerin biriktirdiği tahviller de buharlaştırıldı.
1 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve bütün dünyayı kasıp kavuran yeni tip koronavirüs (Covid-19) sadece ölümcül bir salgına dönüşmedi, aynı zamanda gelişmiş ekonomileri dahi 2’nci Dünya Savaşı’ndan bu yana en ağır ekonomik krize sürükledi.
FED, TÜRKİYE’Yİ DOLAR HAVUZUNA DAHİL ETMEDİ
Krizde “güvenli liman” diye bilinen altın almak isteyen de, buğday ithal etmeye mecbur kalan da dolara hücum etti. İşte tam o esnada doların patronu Fed bazı ülkelere swap kapısını açtı.
Endonezya, Kanada, Japonya, İngiltere, Brezilya, Danimarka, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda ve Norveç gibi ülkelerin dolar talepleri anında karşılandı.
Türkiye ise teminat olarak göstereceği tahvil bakiyesi birkaç milyar dolara gerilediği için dolar havuzuna yaklaştırılmadı. Doların patronu tarafından kapıdan içeri alınmadığı için Türkiye’ni risk primi (CDS) 650’ye kadar yükseldi. Bu yüzden Türk Lirası’nda değer kaybı hızlandı. Dünyanın en yüksek 7’nci faizine mukabil dolar 8,30 TL’ye yükseldi.
Amerikan tahvilleri elden çıkarılırken aynı dönemde döviz rezervlerinin azalması manidar.
Fed ile swap mekanizması tesis edilmiş olsaydı yatırımcıların telaşı önemli ölçüde teskin edilecek ve koronavirüs salgınında hem yüksek faiz hem de yüksek kur sarmalına girilmeyecekti.
Nisan sonu itibarıyla tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) yüzde 17,1. Enflasyon liginde ilk 10 arasında top koşturan Türkiye yurt dışından borç alırken yüzde 7 faiz ödüyor. Dünyanın en büyük 4’üncü ekonomisi Almanya eksi faiz ödüyor. Türkiye ise faiz ve borç girdabına sürüklendi.
Mafya lideri Sedat Peker suç ekonomisinde ortakları ile düştüğü ihtilaf sonrası kıyısından köşesinden kirli çamaşırları ifşa ediyor.
Suç ve suçlularla mücadele etmesi gereken emniyet müdürleri ile Jandarma Genel Komutanı’nın Pekergillerle kara paraya kaşık sallaması magazin programı tadı veriyor. Milyonlarca kişi “Bak sen!” deyip, suç makinesi Peker’in sıradaki videolarını dört gözle bekliyor. Ne savcılar, ne hükûmet oralı oluyor.
SEDAT PEKER’İN İFŞA ETTİĞİ KİRLİ İLİŞKİLER GİBİ BU DA UNUTULACAK
Sanki 2021 yılı yapımı bir mafya filmi seyrediyoruz. Filmde 1930’lu senelerde Amerika’da devlet içinde devlet olacak kadar güç devşiren Corleone ailesinin (Sicilya mafyası) kirli işlerinin Türkiye versiyonu anlatılıyor.
Dikkatten kaçmış olabilir, fakat YouTube’da seyredilme ve paylaşılma rekorları kıran film sayesinde 17 günlük “tam kapanma” rezaleti de unutuldu.
Ne çeklerin ibrazını yasaklayan ucube karar ne de çiftçi elde kalan tonlarca salatalığı çöpe dökerken, Çin’den ithal edilen salatalıklar konuşuluyor. Doğrudan nakit desteği verilmemesi bile unutuldu.
Başka bir memlekette hükûmetin istifası ile sonuçlanacak yolsuzluk skandalları, Vebitcoin, Çiftlikbank ve Thodex vurgunları unutulduğu gibi Peker’in “ben yanarsam sizi de yakarım” sloganıyla yayınladığı videolarda ifşa ettiği suçlar da unutulacak.
Merkez Bankası’nın açık piyasa işlemleri (APİ) ekran şifreleri verilen Hazine’deki “Bizim Çocuklar”ın sattığı 128 milyar dolar da unutulacak.
Döviz kalmayınca eritilen külçe altınlar da harcanan ihtiyat akçesi de unutulacak.
Kayıp 60 milyar dolarlık Amerika tahvilleri de unutulacak. Hukuksuzluklar, hırsızlıklar, açlık ve yoksulluk karşısında tavır almanın maliyetine katlanmayı çok az insan göze alabildiği için yeni normal “anormal” oluyor.
Haddizatında ara sıra unutmak iyidir. Ancak demokrasilerde unutkanlık, görme ve işitme bozukluğu sistemik bir teamüle dönüşmüşse çöküş çoktan başlamış demektir.
Twitter: @turhanbozkurTV
YouTube: https://www.youtube.com/turhanbozkurt
Facebook: https://www.facebook.com/TurhanBozkurt/