Bugün Gazetesi Yazarı Adem Yavuz Arslan, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı tehlikeye dikkat çekti.
Yazar Adem Yavuzarslan, Van merkezli başlatılan El Kaide operasyonunun hedefindeki asıl özneyi açıklayarak, Türkiye'nin yaptığı hatalarla birlikte karşı karşıya kalınan büyük tehlikelere dikkat çekti.
Türkiye birkaç gündür Van merkezli başlatılan El Kaide operasyonunu tartışıyor.
Daha doğrusu operasyon İHH boyutuyla gündemde. Hatta bazı çevreler bu operasyonu Hükümet-Cemaat tartışmasına bile bağladı.
Oysaki söz konusu operasyonun detaylarına baktığımızda hem büyük resmi ıskaladığımız hem de 'yaklaşan tehlikeyi' göremediğimiz ortaya çıkıyor.
Çünkü yine detaylara takılıp esası kaçırıyoruz.
Öncelikle İHH bürosu aranmış olsa da operasyonun öznesi İHH değil.
Bazı El Kaide mensuplarının İHH'nın adını kullanarak iş yaptıkları tespit edilmiş ama operasyonun hedefi de öznesi de El Kaide'nin Ortadoğu'daki 2 numaralı adamı İ.Ş.
Van'da yakalanan İ.Ş'nin, Afganistan'dan Guantanamo'ya, Türkiye'den Suriye ve Somali'ye kadar uzanan uluslararası bir ağ kurduğu tespit edilmiş.
Teknik takipte ele geçirilen malzemelere göre İ.Ş. örgütün önemli bir yöneticisi.
Görünüşü ve yaşantısıyla da sıra dışı bir isim.
FB plakalı lüks bir Mercedes kullanıyor, sakalsız, 'yardımsever ve entelektüel bir iş adamı' olarak tanınıyor.
Örgüt içerisinde 'Türk Loui Sakka' ( Sakka, 2005'te Antalya'da 750 kilo patlayıcı ile yakalanmıştı) olarak biliniyor.
2001 yılında Afganistan'a gitmiş.
Burada Türk savaşçıların komutanlığını yapmış, daha sonra Pakistan'a geçerken yakalanmış, Guantanamo'da 2,5 yıl yatmış.
Daha sonra Türkiye'ye teslim edilen İ.Ş'nin güçlü ilişkileri var.
İddialara göre Türkiye'de kurduğu yapı uzun süre cihat bölgelerine savaşçı gönderdi.
2008'deki El Kaide operasyonu sırasında tutuklandı, 6 yıl 3 ay hapis yattı, dosyası halen Yargıtay'da.
İ.Ş'nin Türkler'den oluşan El Kaide militanlarını Suriye'ye göndermesi yanında, oradaki örgüt kamplarına lojistik destek de sağladığı iddia ediliyor.
Bu esnada İHH'nın adını kullandığı da iddialar arasında.
İ.Ş. ve hücresine yönelik teknik takipte, başka ülkelerin eline geçmesi durumunda Türkiye'nin başını ağrıtacak istihbari bilgiler de kayıtlara girmiş.
Dosyanın detaylarında başka ilginç ayrıntılar da var. Fakat özetle son operasyonun detayı yukarıda özetlediğim gibi.
Peki büyük resimde ne var?
Maalesef Türkiye farkında olmasa da özellikle ABD ve Batı medyasında, El Kaide ile fazla yakın gözüküyor.
Türkiye-Suriye sınırını mesken tutan Batı basını bu yönde çok fazla habere imza attı.
Öyle ki CNN International sınırı rahatlıkla geçen savaşçıların görüntülerini bile yayınladı.
Detayları, örnekleri uzatmak mümkün.
Her ne kadar Türkiye'de alakasız bir düzlemde tartışılsa da ABD basınında çıkan Hakan Fidan ve MİT haberleri de bu senaryonun parçasıydı.
Suriye'nin Afganistan'a, Türkiye'nin de Pakistan'a dönüşmesine zemin hazırlayan bazı Avrupa ülkeleri Türkiye üzerinden Suriye'ye geçen El Kaide militanları hakkında istihbarat paylaşmadığı için her yönden aleyhe bir tablo oluştu.
Türkiye ile Suriye arasında uzun ve son dönemde kontrolsüz hale gelen kara sınırı nedeniyle El Kaide ve benzeri örgütler kendileri için uygun bir ortam buldular.
Davutoğlu ilk günden bu yana Suriye'de Esed'in gidişi geciktikçe doğacak boşluğun El Kaide gibi örgütlere yarayacağını ve her geçen gün şiddetin artacağını anlatıyordu.
Sonuç tam da öngörüldüğü gibi oldu.
Türkiye ve Irak üzerinden Suriye'ye yerleşen El Kaide adeta Esed'e can simidi oldu. El Kaideciler kafa kesmek, kalbini çıkarıp yemek gibi vahşi eylemlerle tüm dünyanın tepkisini çekti.
Hatta Özgür Suriye Ordusu ile çatışarak muhalefeti de zorda bıraktı.
Suriye muhalefeti yalnız kaldıkça El Kaide güçlendi, El Kaide güçlendikçe Esed yerini sağlamlaştırdı. Çünkü Esed giderse El Kaide gelir diyen Batı ve ABD, artık Esed'i Ehveni Şer olarak görmeye bile başladı.
Ancak sınırımıza yerleşen El Kaide sadece Suriye için değil bizim içinde birkaç noktadan büyük risk.
Öncelikle güvenliğin tam sağlanamaması nedeniyle doğrudan Türkiye hedefte. Reyhanlı benzeri saldırıların tekrarı mümkün. İkinci olarak da siyaseten Türkiye'yi zorda bırakıyor. Maalesef Türkiye, özellikle de istihbaratımız El Kaideyi yeterince ciddiye almadı.Uzunca bir zamandır cihat bölgelerine giden Türkler vardı. Ancak bunlar sıkı takipteydi. Son dönemde ise istihbarat kurumları arasında bilgi paylaşımı zayıfladı.
Eskiden Türkiye'yi sadece geçiş için kullanan El Kaide artık Suriye'de Türk savaşçıların ve komutanların olduğu kamplar kurdu.
Bu noktada Türkiye'nin önünde çok büyük bir tehlike var. Hem El Kaide'nin fiziki varlığı büyük risk (ilgili emniyet birimlerinin de son günlerde kıyıma uğradığı gerçeği var) hem de Türkiye üzerinden militan ve teçhizat temin ediyor görünmeleri politik olarak Ankara'nın başını ağrıtıyor.
Aslına bakılırsa son El Kaide operasyonu hem de TIR araması, Suriye'nin geleceğinde çok önemli bir rol oynayan Cenevre 2 öncesi Türkiye'nin elini rahatlatırdı.
El Kaide'ye aman vermeyen bir ülke imajı çizilebilirdi.
Ancak silah olduğu iddia edilen TIR'ı aratmayıp, El Kaide operasyonu yapan emniyet birimlerini görevden aldık.
Sanıyoruz ki biz gözümüzü yumunca dünyanın başka istihbarat örgütleri de görmeyecekler.
Böylece Türkiye aleyhine oluşturulan 'El Kaide'ye destek veren ülke imajı'na kendi elimizle malzeme taşıdık.
Hata üstüne hata yapıyoruz.