2. Özal Hükümeti'nde Sağlık Bakanlığı yapan Bülent Akarcalı çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Eski Bakan Bülent Akarcalı, ABD tarafından 10 milyon dolara yapılan teklifin faturalar değiştirilerek, 30 milyon dolara sunulduğunu iddia etti.
12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerden hayatta olan Tahsin Şahinkaya ve Kenan Evren'in yargılanmaları devam ederken, darbecilerin akrabalarına yönelik mal varlıkları da dikkat çekti. O dönemki cuntacılar ile kan bağı olanların nasıl bu kadar mal varlığı edindiği merak konusu olurken, 2. Özal Hükümeti'nde Sağlık Bakanlığı yapan Bülent Akarcalı, konuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Akarcalı, 2003 yılında ABD'den 1,5 milyar dolar karşılığında alınan ve teslim edilmeyen 4 adet AWACS uçağının mümessilinin 12 Eylül darbecilerinden birinin yakını olduğunu iddia etti.
Türkiye'nin ithal ettiği askeri malzeme, elektronik donanım, silah ve mühimmat, uçaklar, denizaltı alımlarına ait fiyat, aracı kişi-kurum, ödenen komisyon gibi bilgilerin yetersiz ve alım süreçlerinin gerekli şeffaflığa sahip olmadığını söyleyen eski Bakanlardan Bülent Akarcalı, bu konularda Amerika'daki Ermeni diasporasının bile Türk halkından daha fazla bilgiye sahip olduğunu dile getirdi. Akarcalı: "Türkiye'nin özellikle Batı ülkelerinden satın aldığı her türlü askeri malzeme, silah, mühimmat, elektronik donanım, uçaklar, denizaltılar, gemilere ait alım süreçleri kapalı bir ortam içinde yürütülüyor ve gerekli rekabet ortamı da sağlanamıyor. Bunları düzenlemek için Savunma Sanayii Müsteşarlığı kuruldu. 2002 yılına kadar müsteşarlığın yapılanması kuvvet komutanlarının, genelkurmayın şahsi girişimleriyle yürütülüyordu. Özellikle vade içinde yapılabilecek alımlar ya da savunma sanayi müsteşarlığının görevi olan Türkiye'de imal edilebilecek malzeme, silah mühimmat gibi gereçler acil ihtiyaç gerekçesiyle hızla dışarıdan alınıyordu. Terörle mücadele daha etkin olsun diye tanınmış olan acil alım hakları bütçeden harcanan para olmasına rağmen hesap sorulamıyordu. Çünkü teröre karşı etkinlik sağlanması için tanınmış yasal imkanlar, bu kapsam dışındaki görevler, konumlar için kullanılıyordu. Bunların hiçbir denetimi de yoktur. Ne kuvvet komutanlarının, ne genelkurmayın kendi içinde sonuçlarını bu alımların bedelini vergisiyle ödeyen milletimize açıklayan bir denetimi var. Sayıştay, TBMM dahi denetleyemiyor. Oysaki TSK'nın ne satın aldığını dünyadaki kurum ve ilgililer miktarı miktarına, cıvatasına, kadar bilmektedir. Halkımızdan saklanan bu alımlar bütün ayrıntılarıyla Türkiye'ye düşmanca hasmane duygular besleyen, planlar yapanlar tarafından bilinmektedir. Hatta Amerika'daki Ermeni diasporası bile Türk halkından daha fazla bilgiye sahip olabilmektedir." ifadelerini kullandı.
'TSK'NIN SATIN ALDIĞI YABANCI MALLARIN MÜMESSİLLERİ KİMLER?'
Bülent Akarcalı, silah alımlarında komisyon paylarına dikkat çekerek,
ABD'den satın alınan ve teslim edilmeyen 4 adet AWACS uçağının mümessilinin 12 Eylül darbecilerinden birinin yakını olduğunu iddia etti. Akarcalı; "Silahlı kuvvetlerimizin kendisinin ihtiyacı olan ve ülkenin bekası için alınması gereken her türlü silah ve malzemeler hakkında ki bilginin yüzde 20'sinin gizli olması gerektiğini varsayalım. Geriye kalan yüzde 80'in Türk halkından, sanayicisinden saklamaması gerekir. İhalelerin ayrıntılı sonuçları, mümessillerinin kimler olduğu, komisyonların ne kadar olduğu açık ve şeffaf olmalıdır. Bir iş adamı bir malın kaça alındığı bilsin ki, aynısını daha ucuza imal edebilirim diye ortaya çıkabilsin. Mümessiller kim bilinsin ki yüksek rütbeli subaylar ile akrabalık, yakınlık ilişkisi var mı, yok mu ortaya çıksın. Yoksa dedikodular geçerli ve yıpratıcı oluyor. Darbeci yakınlarına atfedilen varlıklara halkın inanması yukarda belirtilen şeffaflığın olmamasındandır. Örneğin 2003 yılında başta PKK istihbaratı olmak üzere, çevremizdeki bütün hasmane ve düşmanca haberleşme ve iletişimi anında dinleyebilecek
Boeing AWACS uçağından 4 adet alınması için bir bucuk milyar dolarlık anlaşma yapıldı. Büyük paralar ödendi. Aradan 10 yıl geçti hala uçaklar ortada yok. Kimdir bunların mümessili? Kaç milyon dolar komisyon almıştır? Elli mi yüz mü? Bunlar bilinsin ki basın gidip gecikme nedenlerini sorsun. Bana gelen bilgi mümessilin, aracılık yapanın 12 Eylül darbecilerinden bir komutanın yakını olduğu. Belki doğru belki yanlış ama şeffaflık olmayınca yanlış da doğru olabiliyor. Aynen MASAK'ın açıkladığı mal varlıklarıyla ilgili olarak çıkan haberlere vatandaşın inanmaya hazır olması gibi." dedi.
'ASKERI ALIMLAR ŞEFFAF OLSA TÜRKİYE MİLYARLARCA DOLAR TASARRUF EDER'
Silah ve mühimmat ticareti ile ilgili uzun yıllardır araştırmalarını sürdüren Bülent Akarcalı kimi servetlerin arkasında yatan gerçeğin silah ticareti olduğunu belirtti. Bülent Akarcalı; Batılı askeri malzeme ve silah satan şirketlerinin mümessilleri, temsilcileri dolaylı dolaysız olarak acaba
"12 Eylül darbesini gerçekleştirenler ile üst rütbeli subayların yakınları içinde olanlar var mı? Mümessili kimdir? O şirketin içinde subay kökenli emekli, akraba, oğlu, damadı eniştesi, gelini, halası, dayısı, kızı olanlar var mıdır yok mudur? Bunlar TSK'yı töhmet altında bırakmamak için açıklanması gereken bilgilerdir. Bu bilgilerin ilgili kuvvet komutanlıklarının web sitelerinde yayınlanması şeffaflıkta ciddi bir adim olur. Böylece TSK üzerinde olan töhmetler ortadan kalkar. Bu şeffaflık sayesinde Türkiye milyarlarca dolar tasarrufa gidebilir." ifadelerini kullandı.
ABD'NİN 10 MİLYON DOLARLIK TEKLİFİ, TSK'YA 30 MİLYON DOLARA SUNULDU'
Eski Bakan Bülent Akarcalı, ABD tarafından 10 milyon dolara yapılan teklifin faturalar değiştirilerek, 30 milyon dolara sunulmasına da tanıklık etmiş. Akarcalı tanık olduğu olayı şöyle anlattı:
"90'lı yıllarda benden bir bilgi istendiği için şahit olduğum bir olay var. Amerika'dan 10 milyon dolara yapılan teklifin faturalar değiştirilerek Silahlı Kuvvetlere 30 milyon dolara sunulduğunu bu alımın da bir an önce yapılması için Savunma Sanayi Müsteşarlığı'na nasıl baskı yapıldığını öğrendim. Amacım kimseyi suçlamak değil. Ancak yaşanan bu sorunları aşmamız gerektiğine ve demokratik bir devlet ve toplumun oluşması için tek yolunun şeffaflıktan geçtiğine inanıyorum."
'SSM SİLAH TİCARETİNİ YAPAN KOMİSYONCULAR TARAFINDAN KULLANILDI'
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın denetlenmesi için DDK'nın görevlendirilmesini de değerlendiren Bülent Akarcalı, DDK'nın Silahlı Kuvvetler'in son 30 yıllık alımlarını da mercek altına alması gerektiğini dile getirdi. Akarcalı; "Sayın Cumhurbaşkanımız Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın bütçesini ve ne gibi faaliyetlerde bulunduğuna ilişkin, Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetlenmesini istedi. Bu demek değildir ki, o müsteşarlık yanlış iş yapıyor. Hayır… Denetleme sonucunda, 'Her şey tertemiz' olarak da çıkabilir. Biz de denetim dendiği zaman insanlar hemen ürküyor. Sanki eksik bir şey var onu ortaya çıkaracakmış gibi. Kendine güveniyorsan yanlış iş yapmıyorsan niye ürküyorsun ki? Ama şunu biliyoruz ki geçmişte özellikle 1990'lı yıllarda Savunma Sanayi Müsteşarlığı silah ticaretini yapan komisyoncular tarafından kullanıldı. TSK'ya askeri donanım, silah mühimmat satanlar içinde 12 Eylül'den başlayarak yüksek rütbeli subay yakınları, damatları, kızları, silah arkadaşlarından oluşan bir ekip varsa o zaman bu şekilde elde edilen para ister istemez Ergenekon örgütünün finansmanına yaradığını da düşünebiliriz. Dolayısıyla DDK'nın askeri alımlarındaki aracı kurum ve kişileri de mercek altına alması lazım. Senede 10-15 milyar dolarlık askeri alım yaparken öğrencilerimiz barınacak yurt bulamıyordu. Özel yurtlar, cemaat yurtları diye karalanırken, 1 liralık askeri malzemeyi 5 liraya almaya para bulunuyordu! Sokakta kalan öğrenciye cebinden para verip vicdanlı insanlar yurt yaptırınca da 'Aaa bunlar cemaat yurdu bu cemaat yurtlarında öğrenciler kalmaz' deniyordu. Dolayısıyla devletin harcadığı her türlü paranın üstüne gidilmesi şarttır. TBMM'nin her kuruş harcaması açıktır. Milletvekilinin yaptığı tüm harcamalar açıktır. Milletvekilleri bundan gocunup 'Meclis'in harcamaları gizlidir. Bu harcamaları açıklamak Türkiye'nin milli çıkarlarına aykırıdır' diye kanun mu çıkartıyor? Türkiye'de tüm sivil kurumlar denetim altındayken, siyasi partilerin harcamaları Anayasa Mahkemesi'nin denetimi altındayken, TSK'da artık bu demokratik ortamda niye bundan muaf olsun?" ifadelerini kullandı.
CİHAN