Türkiye'ye 'karanlık' günler yaşatan kabus geri döndü

Türkiye'ye 'karanlık' günler yaşatan kabus geri döndü
Güneydoğu’da peş peşe yaşanan suikastlar, faili meçhullerle hafızalara kazınan karanlık dönemleri hatırlattı.

Kürt siyasetçi Güçlü, “Olaylar ve planlanan yasal değişiklikler 90’ları çağrıştırıyor.” dedi. Sivil Siyaset Platformu’nun sözcüsü Erdoğmuş, “Hükümet hadiseleri kullanıp düzenlemeler yapıyor.” diye konuştu.  

Son bir ayda yaşanan kanlı olaylar “Türkiye 90’lı yıllara mı dönüyor?” sorusunu gündeme getirdi. Önce Kobani eylemlerinde 46 kişi hayatını kaybetti. Sonra provokatif cinayetler sahneye kondu. Özgür Gündem ve Azadîya Welat gazetelerini dağıtan Kadir Bağdu, Adana’da ensesine sıkılan kurşunla öldürüldü. Van’da HÜDA-PAR’a yakın olduğu belirtilen Muhammed Latif Şener (66) meçhul ellerin sıktığı kurşunla katledildi. Şanlıurfa Suruç’ta ise aynı güzergâhta bir saat arayla iki olay yaşandı. Eski belediye başkanı Salih Tekinalp ve oğlu infaz edildi. Ardından MİT’in kendisini ajanlıkla suçladığını söyleyen Lübnan asıllı gazeteci Serana Shim trafik kazasında öldü. Devrimci Demokrat Kürt Derneği Başkanı İmam Taşcıer, Fırat’ın doğusunda karanlık odakların hâlâ var olduğunu söyledi, “Kobani eylemleri, başka yöne kaydırıldı ve yeni yasalar gündeme geldi. Bunlar planlı şeyler.” dedi. Kürt siyasetçi İbrahim Güçlü, “Uyuyan güçler harekete geçti. Tedbirler, eski devletin alışkanlıklarını hatırlatıyor.” ifadesini kullandı. Sivil Siyaset Platformu’nun Sözcüsü Abdulbaki Erdoğmuş, “Örgüt nasıl Kobani’yi kullanıyorsa hükümet de hadiseleri kullanıp düzenlemeler yapıyor.” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin ‘karanlık dönemi’ olarak hafızalarda yer edinen, binlerce cinayet ve kayıp olayının yaşandığı 90’lı yıllardaki faili meçhuller kâbusu geri geldi. Diyarbakır’da evlerinin önünde pusuya düşürülen iki polisin katilleri yakalanamadı. Kobani olaylarında Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, İzmir, Adana, Muş, Batman, Van, Gaziantep ve İstanbul’da hayatını kaybedenlerin sayısı 46’ya ulaştı. Polise taş attıkları gerekçesiyle çok sayıda gösterici gözaltına alındı ama cinayetlerin failleri bulunamadı. Bingöl’de emniyet müdürüne suikast girişiminde bulunuldu. Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ile komiser Hüseyin Hatipoğlu hayatını kaybetti. Saldırıyı gerçekleştirdikleri belirtilen 4 kişi, olaydan bir saat sonra ölü ele geçirildi. Ancak olayın arkasındaki sis perdesi hâlâ aralanamadı. Adana’da Özgür Gündem ve Azadiya Welat gazetelerini dağıtan Kadir Bağdu, arkadan kafasına sıkılan kurşunla öldürüldü. Birkaç gün sonra Van’ın İskele Caddesi’nde Muhammet Latif Şener (66), ensesine ateş edilerek infaz edildi. Şener’in yakınları, cinayetten PKK’yı sorumlu tutuyor. Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde ise önceki gün eski belediye başkanı Salih Tekinalp ve oğlu, kimliği belirsiz kişilerce öldürüldü.

Ayrıca önceki gün, İran’ın İngilizce yayın yapan devlet kanalı Press TV muhabiri Serena Shim ile kameraman July Irish’i taşıyan araç, Suruç’ta beton mikserine çarptı. Lübnan asıllı ABD vatandaşı Shim öldü, kameraman yaralandı. Shim, birkaç gün önce canlı yayında “MİT tarafından ajan olmakla suçlanıyorum ve tehdit ediliyorum.” açıklaması yapmıştı. Kazanın, bu açıklamanın hemen ardından gelmesi akıllarda soru işaretlerine yol açtı. Salih Tekinalp ve oğluna yönelik suikast ile ABD’li gazetecinin öldüğü trafik kazasının aynı güzergâhta bir saat arayla meydana gelmesi de dikkat çekti. Bu olaylar yaşanırken hükümet tartışmalı bir adım attı. Sıkıyönetimi andıran, özgürlükleri kısıtlayan, keyfi yönetime kapı aralayan ve Türkiye’yi bir polis devletine çevirme riski taşıyan yasal değişiklikler için düğmeye basıldı. Hükümetin son günlerde sıkıyönetim dönemlerini hatırlatan yasal düzenlemeleri gündeme taşıması, “Acaba yaşanan olaylarla totaliter bir rejime altyapı mı hazırlanıyor?” sorusunu akıllara getirdi. Bölgeyi yakından takip eden yazar ve siyasetçilerin görüşleri özetle şöyle:

BU FİLMİ DAHA ÖNCE GÖRDÜK

Devrimci Demokrat Kürt Derneği Genel Başkanı İmam Taşcıer: Biz 80’li 90’lı yılları da gördük, o yıllarda yaşananların aynısı şimdi bir kez daha karşımıza çıkıyor. Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor. Kobani eylemlerinin haklı direnişi, vahşice başka yöne kaydırıldı ve beraberinde yeni yasaların çıkarılması gündeme geldi. Bunlar planlı şeyler. Karanlık odaklar dediğimiz JİTEM ve Ergenekon bana göre Fırat’ın doğusunda hâlâ varlığını sürdürüyor. Bu odaklar tekrar harekete geçti. Tetik çektiren eller var. Bu senaryoyu daha önce de gördük. Bir iki olay için sıkıyönetim yasası getirilir mi? Hükümet, bunları kendi iktidarını sürdürmek için mi yapıyor bunu konuşmak gerek. Olaylarda 50’ye yakın can gitti. Tek fail bulunmadı. Meydanlar göstericilere terk edildi, sanki talan edilsin diye... Bu bile başlı başına olayın planlı olduğunu gösteriyor. Bunu açığa çıkartmak hükümetin görevi.

DERİN DEVLET HAREKETE GEÇTİ


Kürt siyasetçi İbrahim Güçlü: Eskiden KCK içinde bine yakın MİT elemanı olduğu söyleniyordu. Benim kanaatime göre bu olaylarda derin devlet dediğimiz, Kemalist devlet dediğimiz uyuyan güçler harekete geçti. Şu anda hükümetin düşündüğü tedbirler, daha çok eski devletin alışkanlıklarını hatırlatıyor. Evet yaşanan olaylar ve gündeme getirilen yasal değişiklikler 90’lı yılları çağrıştırıyor. 90’lı yıllar devletin kendisini koruma güdüsüyle kendisine bağlı kurumları harekete geçirerek muhalifleri sindirmeydi. Devletin önemli kurumlarından birisi de JİTEM’di. Süreç 90’lı yılları çağrıştırıyor. Son olaylarda tutuklanan kimsenin olmaması çok dikkat çekicidir. Bundan devlet sorumludur, hükümet sorumludur.

Yasaklar çözüm olmuyor


HAK-PAR Genel Başkan Yardımcısı Bayram Bozyel: Bu olayların PKK-Hizbullah çatışmasına dönüşme tehlikesi var. Bu, IŞİD’in Kobani’ye saldırmasından daha büyük bir tehlikedir. Maalesef bunun sosyolojik zemini mevcut. Kobani olayı bir ayna işlevi gördü. Her iki tarafın gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu göstermiş oldu. Çözüm sürecinin de ne kadar içeriksiz olduğu ortaya çıktı. Türkiye’nin Kobani konusundaki ikircikli tavrı duruma benzin döktü. IŞİD diye bir bela peydah oldu. Hükümet PKK ile görüşüyor ama örgütü IŞİD’le aynı kefeye koyuyor. Hükümet, bölgedeki gelişmeleri okuyamıyor. Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları da yapıcılıktan çok, tahrik edici. HDP’nin sorumsuz çağrısıyla işler çığırından çıktı. Yasaklar çözüm olsaydı 12 Eylül rejimi Türkiye’nin bütün sorunlarını çözerdi. Oysa gerçek çözüm demokrasidedir.

Kaos ortamı oluşturuluyor

Kürt siyasetçi ve yazar Tahsin Sever: Olaylar 2 yıldır devam eden sürecin aslında yürümediğini gösteriyor. Kobani’ye elbette sahip çıkacağız ve IŞİD saldırılarına tepki göstereceğiz. Ama bunu bahane ederek buraların yakılıp yıkılmasını, farklı düşüncedeki insanların hedef olarak seçilmesini ve böyle bir çatışma ortamının oluşturulmasını kabul edemeyiz. Bu olaylar Kobani’ye nasıl bir destek sağlayacak? Sivil demokratik bir eylem olsaydı anlamlı ve yerinde olurdu. Ancak biri Kobani’yi bahane ediyorken hükümet de bunları bahane ediyor ve adımlar atıyor ve çok radikal bir dönüşüm işareti veriyor. Bu olaylar 90’lı yılları aratmıyor. Bir gazete dağıtıcının öldürülmesi ve kendi halindeki insanların silahla vurulması hazırlanan senaryoyu işaret ediyor. Ortamı daha kaotik hale getirmek ve demokratik mücadele şartlarını zorlaştıran bir dizi gelişmenin birbirini takip ettiğini görüyoruz.

Demokratik rotadan çıktık

Sivil Siyaset Platformu’nun sözcüsü Abdulbaki Erdoğmuş:
Suriye politikasının menfi sonuçları Türkiye’ye yavaş yavaş yansıyor. Suriye’nin iç işlerine doğrudan müdahale eden Türkiye, bugün o müdahalenin bedelini ödüyor. Önce olayların altyapısını oluşturan nedenlere bakmamız gerek. Polis cinayetleri, gazetecinin öldürülmesi, HÜDA-PAR’a saldırılar. Bu kaos ortamında Türkiye’ye bedel ödettiler. Türkiye’yi nasıl bir cehenneme çevireceklerini göstermiş oldular. Örgüt nasıl Kobani’yi kullanıp birtakım olaylara imza attıysa hükümet de bazı hadiseleri kullanıp birtakım düzenlemeler yapıyor. Türkiye’nin demokratik rotasından sapması daha önceden başladı. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonuna karşı hükümetin hukuku askıya alma girişimi yaşandı. Hükümet bunları bahane ederek geriye dönüş adımları attı. Bundan sonraki her olayı gerekçe göstererek bu tür adımlar atabilirler.

21 Ekim 2014 08:00
DİĞER HABERLER