ANKARA (CİHAN)- MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Türkiye'de son 12 yılda binden fazla askerin intihar ettiğinin açıklandığını belirterek, bunların büyük bölümünün çözüm süreci diye adlandırılan "ihanet sürecinde" olduğunu söyledi.
MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Meclis'te basın toplantısı düzenledi. Araştırma ve soru önergelerine verilen cevaplarda askerlik yaparken hayatını kaybeden bazı asterlerin ölümlerinin intihar ve kaza olduğunun söylendiğini anlatan Türkkan, çözüm süreci başladığından beri askerlerin ölüm nedenlerinin 'intihar ya da trafik kazaları' olduğunun altını çizdi. Vakaların çoğunun Doğu ve Güneydoğu'da olduğuna dikkat çeken Türkkan, 9 Aralık'ta Şanlıurfa Ceylanpınar'da yaşanan olayın kendi haklılıklarını ortaya koyduğunu ifade etti.
"BU HÜKÜMET GÜVEN DUYGUSUNU KAYBETMİŞTİR, ŞAİBELİ BİR HÜKÜMETTİR"
Yapılan açıklamaların ise kimseyi tatmin etmediğini ve bu açıklamayı yapanların sadece kendilerini kandırdığını anlatan Türkkan, şöyle devam etti: "Milletimizin inanmasını beklemişlerdir ama kimseyi inandıramamışlardır. Milletvekilinin görevleri arasında bulunan denetleme mekanizmasını yerine getirmemişlerdir. Bugüne kadar işine gelmeyen hiçbir önergeme yanıt vermeyen İçişleri Bakanı Efkan Ala yine aynısını yaptı. Önergeme yanıt veremedi. Olayla ilgili gerek sivil, gerek askeri savcılıkta başlatılan soruşturmalarda çıkan bulgular şüphelerimizde ne kadar haklı olduğumuzu bir kez daha göstermiştir. Balistik raporlara göre, olay yerinde ölen üç askerin silahına ait olmayan, bir başka silaha ait olan bir kovan bulunuyor. Kriminal rapora göre, Kadir Yıldız ve Ramazan Yel'in yakından değil uzaktan ateş edilerek öldürüldüğü belirtiliyor. Svap örneklerinde üç askerin de sağ ve sol bileklerinde barut izine rastlanıyor. Yani üç askerimiz de kendilerini savunmak amacıyla silahına sarılmış. Arkadaşlarını vurduğu ve intihar ettiği öne sürülen Umut Aslan'ın silahından tam 16 mermi sıkılmış. Termal kamera görüntülerine göre de olaydan kısa süre önce 6 kişinin sınıra gelip geri kaçtığı tespit edilmiş. Umut Aslan'ın cep telefonuna kız arkadaşından mesaj geldiği için cinnet getirdiği iddiası da tamamen hayal mahsulü. Umut Aslan'ın kendi telefonunda böyle bir mesaj yok. Olayın üstünü kapatmak için böyle bir yalana da başvurulmuş. Savcılık dosyasına giren tüm bu bulgular teröristler tarafından saldırıya uğrayan üç Mehmetçiğimizin kendilerini savunduğunu gösteriyor.
Başta Hükümet olmak üzere ilgili kurumlar bu vebalin altında kalmışlardır. Yazıktır, günahtır. Başka bir ülkede böyle bir durum olsa yetkililer sokağa çıkamaz. Yerin dibine girer. Olayla ilgili olarak cinnet olduğu aşikar diyen Başbakan Davutoğlu, Umut Aslan'ın annesinin yüzüne nasıl bakacak. Sayın Başbakan siz adli tıp uzmanı mısınız? Psikiyatr mısınız? Çözüm sürecine zarar gelecek diye ödü kopan İçişleri Bakanı'nın ve Milli Savunma Bakanı'nın eğer varsa vicdanı hiç mi sızlamayacak? Genelkurmay Başkanı, şehit olan askerlerimizin ailelerinden özür dilemeyi düşünüyor mu?
Bu Hükümet güven duygusunu kaybetmiştir. Şaibeli bir hükümettir. Ne yazık ki anne babaların büyük bir bölümü çocuklarını askere göndermekten korkmaktadır. Büyük endişe duymaktadırlar. Ceylanpınar örneğinde olduğu gibi askerler görev yaptıkları karakolu cansiperane bir şekilde koruyorlar. Ancak kayıtlara göre biri cinnet getiriyor, iki arkadaşını vurduktan sonra intihar etti şeklinde geçiyor. Bu, kelimenin tam anlamıyla alçaklıktır. Aymazlıktır. Vatana ihanet etmektir. Ve cezası maalesef bizim kanunlarımızda yoktur. Ben böyle bir durumu içime sindiremiyorum. Kabullenemiyorum. İçinde birazcık vicdan olan hiçbir bireyin de içine sindirebildiğini düşünemiyorum. Bu kadar önemli bir konuda toplumun bizzat iktidar tarafından kandırılasını esefle kınıyorum. Ancak muhteremlerin umrunda değil. Pişkin pişkin dolaşıyorlar. Başka hesaplar peşindeler. Kendilerini kurtarma peşindeler. Farkındaysanız panik halleri başladı. Ufacık bir çatlak görüntüsü vermemek için büyük çaba içindeler. Korkularından sabah akşam iftira atmaktadırlar. Ama korkunun ecele faydası yoktur. Yaptıklarının hesabını verecekler. Ben buradan tarihin en kötü iftiralarından birine maruz kalan Ceylanpınar'da şehit olan üç askerimize bir kez daha Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum."
KAMERAMANIN ÖLÜMÜ
Ayrıca, eski kameraman Yılmaz Koçyılmaz'ın, 'tansiyon hastasıyım' demesine rağmen trafik polisi tarafından zorla karakola götürülürken kalp krizi geçirip vefat ettiğini hatırlatan Türkkan, "Bu zulüm ve istibdat devri, henüz yeni başlamadı. Daha önce de kanser hastası evinde yatan, evinde adeta ölümü bekleyen Türkan Saylan'ın da evine de sabahın 5'inde bir baskın yaptı bu hükümet. Şu anda da kameraman arkadaşımıza yapılan da geçmişte Türkan Saylan'a yapılan arasında hiçbir fark yok. İnsanların sağlığıyla, insan olmanın verdiği hiçbir gayesiyle ilgilenmiyorlar." dedi.
"UYGULAMALAR TÜRKİYE'NİN ARTIK MUHABERAT DEVLETİNE GİTTİĞİNİN İŞARETİDİR"
İç güvenlik paketiyle ilgili ise Türkkan, "Zaman zaman gerek sosyal medyada, gerek havuz medyasında MHP'ye karşılık bu teröristlerle ilgili olarak çıkarılan iç güvenlik paketine neden karşı olduğumuzu, bu konuda HDP ile beraber hareket ettiğimiz şeklinde bir suçlama ile karşı karşıyayız. Bu hükümetin iç güvenlik paketini çıkardığını söylediği PKK ile hiçbir sorunu yok. PKK ile sorunu olan hükümet, gidip PKK ile PKK'nın başındaki teröristbaşıyla, İmralı'daki terörist katillerle masada oturup pazarlık yapıyor. Pazarlık yaptığı birilerine karşılık kalkıp biz iç güvenlik paketi çıkarıyoruz, bunlarla mücadele edeceğiz şeklinde kimseyi kandırmasınlar. Bu iç güvenlik paketinin de makul şüpheli adı altında insanları yoldan geçerken çevirip gözaltına alma şeklinde yorumladığımız o bütün bu uygulamaların tamamı, Türkiye'nin artık muhaberat devletine gittiğinin işaretidir. Türkiye Baas rejimine adım atıyor. Bir muhaberat devletine doğru da hızla yürüyor. İç güvenlik paketiyle ilgili sakın ola ki hiçkimse MHP'yi şu veya bu şekliyle suçlamaya kalkmasın. Biz Türkiye'nin önünde demokrasinin getirdiği bütün edinimleri yok edecek böyle bir paketin sonuna kadar karşısındayız. Bunu, bizi neyle suçlarsa suçlasınlar asla ve kat'a vazgeçmeyeceğimiz bir mesele olarak ortaya koyuyoruz. İç güvenlik paketinin bu ülkenin bir daha geri dönülmesi zor kayıplar yaşayacağını, getireceğini düşünüyorum." diye konuştu.
"KÜRTLER BU DÖNEM ZARFINDA KULLANILAN BİRER MAŞA"
Başbakan Davutoğlu'nun çözüm sürecine ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine de Türkkan, "Şu çözüm süreciyle alakalı sayın Başbakan dahil olmak üzere kime sorarsak soralım, bize şunu üç cümleyle açıklayın diyelim; bize verecekleri üç cümlelik bir cevap yok. Çözüm süreci dedikleri Türkiye'nin üniter yapısını tehlikeye sokacak, federatif bir yapıya kavuşturacak bir takım uygulamaların legal hale getirilmesi şeklinde algılanan bir olayı Türkiye'de barış süreci olarak sürüyorlar. Böyle bir mesele Türkiye'nin önündeki en büyük meseledir. Önümüzdeki 7 Haziran seçimlerinde Türk milletinin oylayacağı en önemli meseledir. Bu çözüm sürecinin hayata geçirilmesi halinde Türkiye 1912'den sonra kaybettiği Balkanlar gibi çok çabuk bir şekilde toprak kaybına uğrayacaktır. Buradan çözüm süreciyle beraber orada toprak talebinde bulunan, federasyon, özerklik talebinde bulunan Kürtlere sesleniyorum: O toprakları size asla ve kat'a yedirmezler. Orası İsrail'in genişleme alanıdır. Bütün bu meselenin tamamı, buna ait organize edilmektedir. Sadece ve sadece sizler bu dönem zarfında kullanılan birer maşasınız diye seslenmek istiyorum, orada bu bölgeyle ilgili ayrılıkçı taleplerde bulunan Kürt vatandaşlarımıza." şeklinde konuştu.
CİHAN