Avrupa Parlamentosu (AP), Türkiye'deki tutuklu belediye başkanlarını gündemine alarak, kayyum atayan ve kayyum atananlara AB yaptırımı uygulanmasını öneren bir karar tasarısını bugün oyluyor.
Strasbourg’da devam eden AP genel kurul toplantılarında, Türkiye’de 2024 yerel seçimlerinin ardından görevden alınarak tutuklanan ve yerlerine kayyum atanan belediye başkanlarının durumu ele alındı. Hristiyan Demokrat Grup (EPP) adına konuşan Kıbrıslı Rum parlamenter Michalis Hadjipantela, Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştığını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını yerine getirmediğini belirtti.
DW'nin haberine göre, Sosyal Demokrat Grup (S&D) adına konuşan İsveçli parlamenter Evin İncir, 2024 seçimlerinden bu yana DEM Parti’den 8, CHP’den ise 2 belediye başkanının görevden alınıp yerlerine kayyum atandığını hatırlatarak, AB’nin kayyum olarak atanan ve kayyum atayanlara karşı yaptırım kararı almasını istedi. Liberal Grup (Renew) adına konuşan Hollandalı parlamenter Malik Azmani, Türkiye ve AB’nin birbirlerine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduklarını söylemekle beraber, belediye başkanlarının görevden alınması ve kayyum atamalarının kaygı verici olduğunu savundu.
Yeşiller Grubu adına Sloven parlamenter Vladimir Plebiliç, Türkiye’ye net mesaj gönderilmesi ve tutuklamaların son bulması gerektiğini belirtti. Avrupa Birleşik Solu olarak adlandırılan Komünist Grup (GUE) adına konuşan İspanyol parlamenter Isabel Serra Sanchez, AB’nin Türkiye ile anlaşma imzalamamasını istedi. Aşırı sağ eğilimli Avrupa için Vatanseverler Grubu (PfE) adına konuşan Hollandalı parlamenter Sebastian Stöteler ise Türkiye ile üyelik müzakerelerinin sonlandırılması ve Türkiye’nin aday ülke statüsünün iptal edilmesi çağrısında bulundu.
AP Türkiye raportörü, sosyal demokrat İspanyol parlamenter Nacho Sanchez Amor, belediye başkanlarının görevden alınması ve kayyum atamalarını Türkiye’de demokrasinin kötüleştiğinin bir diğer kanıtı olarak değerlendirdi. 2016 yılında bir Fransız dizisinde giydiği kıyafet nedeniyle aktris Melisa Sözen hakkında başlatılan soruşturmaya da değinen Sanchez Amor, "Bir filmde Hitler’i oynadı diye Charlie Chaplin’i nefret suçu işlemekle suçlamak gibi bir şey" ifadelerini kullandı.
Avrupa Komisyonu temsilcisi Glenn Micallef, Türkiye'de demokrasinin durumunu kaygıyla takip ettiklerini ve etmeye devam edeceklerini söyledi. İnsan haklarına saygının müzakere edilemez olduğunu dile getiren Micallef, Ankara’yı yerel yönetimler konusundaki mevzuatını Venedik Komisyonu tavsiyeleriyle uyumlu hale getirmeye çağırdı.
Oturum sonunda aşırı sağcılar dışındaki siyasi gruplar tarafından ortak bir karar tasarısı kaleme alındı. AP genel kurulunda bugün oylanacak tasarıda, demokratik biçimde seçilmiş belediye başkanlarının keyfi biçimde görevden alınması ve yerlerine hükümetin seçilmemiş kayyum ataması kınanıyor. Bu uygulamanın demokratik ilkelerin ihlali olduğu ve milyonlarca seçmeni oy hakkından mahrum bırakmak anlamına geldiği kaydediliyor.
Görevden alınan ve tutuklanan seçilmiş belediye başkanlarının, uluslararası hukuk normları gereği, suç işlediklerine dair haklarında inandırıcı ve mahkemeler tarafından onanmış kanıt yok ise derhal tahliye edilmeleri, beraat ettirilmeleri ve görevlerinin kendilerine iade edilmesi isteniyor. Görevden alma ve kayyum atamalarının, başta Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeler olmak üzere yerel yönetimler üzerinde olumsuz etki yarattığı görüşünün not edildiği taslak metinde, Kürt barış sürecinin devam etmesi gerektiği görüşüne yer veriliyor.
Taslak kararda, kayyum uygulamasının kaldırılması için Avrupa Konseyi ve bir Avrupa Konseyi organı olan Venedik Komisyonu tavsiyeleri ışığında yargı reformuna gidilmesi de isteniyor. Türkiye'ye Katılım Öncesi Mali Yardım (IPA III) ve Komşuluk, Kalkınma ve Uluslararası İş Birliği Aracı (NDICI) kapsamında sağlanan finansal desteğin hukukun üstünlüğü ve temel haklara saygı koşuluna bağlı olduğu hatırlatılarak, sivil topluma yeterli fon ayrılması talep ediliyor.
AP, kayyum olarak atanan ve kayyum atayan şahıslara karşı yaptırım seçeneğinin değerlendirilmesini istiyor. AB'nin ABD'deki Küresel Magnitsky Yasası’ndan esinlenilerek hazırlayıp Aralık 2020’de kabul ettiği “Küresel İnsan Hakları Yaptırım Rejimi” adlı bir uygulaması bulunuyor. AB bu mekanizmayı bugüne kadar birçok şahsa karşı kullanmış olsa da etkinliği tartışma konusu olmaya devam ediyor[