Tahliye oldukları halde serbest bırakılmayan ve aralarında Atilla Taş, Murat Aksoy, Abdullah Kılıç gibi isimlerin yer aldığı 12’si tutuklu 13 gazeteci bugün hakim karşısı çıktı.
13 gazetecinin 31 Mart’ta tahliye edildikten sonra gece yarısı soruşturması ile tekrar tutuklandıkları davadanın duruşması Atilla Taş’ın esprileriyle başlandı. Adres değişikliğini bildirirken tahliye için “yerimiz yurdumuz belli olsun da..” dedi.
Duruşumada ilk savunmayı en genç gazeteci Cihan Acar yaptı. Davayı izleyen P24 ve gazeteci Tuğba Tekerek’in Twitter hesabından paylaştığına göre, Acar’ın savunmasının başlıkları şöyle:
“Cihan Acar “Çok yorgunum heyet” diyerek başladı savunmaya. “28 yaşında biri için azımsanmayacak acılar yaşadım.” Tahliye gecesini anlatıyor.
Yeşil Yol filminden bir alıntı yaparak “Çok yorgunum sayın heyet” dedi.
Tahliye edildim ama sevdiklerime bir saniye dahi sarılamadım. Annem o gece boyu 8 saat kendini kaldırımlarda yerden yere atmış.
Tahliye olduğum gece jandarma aracında gözaltına alındım. O gece yargılanan ben değildim, annemdi, ablamdı, ailemdi.
3 senedir gazeteciyim. Meslek hayatımın yarısı kadar süredir tutukluyum.
Tahliye olacağımı duyunca 8 aydır kullandığım tabak çatalı çöpün dibine attım. Tekrar tutuklanınca çıkarıp, onlarla yemek yedim.
Evlenecek yaştayım. Sabah kalkıyorum, giyiniyorum, taranıyorum. Karşımda hep aynı kişiyi buluyorum, Yakup! “Nasıl olmuş?” diyorum.
13 aydır cezaevindeyim. Nikah masasına oturmak isterken sanık sandalyesine oturdum.
Bylock’u olmayan Cihan Acar, iddianameye göre, konuştuğu “bylock’u olduğu iddia edilen kişiler”in kimler olduğunu tek tek açıklıyor.
18 kişi ile görüşmelerim şüpheli bulunmuş. Bu kişilerden 7’si gazeteci, 5’i avukat, 5’i çalıştığım gazetenin avukatı.
Bazı görüşme kayıtları şüpheli bulunmuş. 215 bin ByLock kullancısı 100’er kişiyle görüşse 21 milyon kişi suçlu sayılabilir mi?
Savcı “çok sayıda yurtdışına giriş çıkış” demiş. Keşke öyle olsaydı.. Sadece pr şirketlerinin 3 basın gezisine katıldım.
Tahliye olduktan sonra tekrar tutuklandığım dava sıfır delille açılmış.
Ben nasıl darbe sanığı olabilirim.
Sayın heyet aradığınız kişi ben değilim.
Zaman’da 1700 lira alıyordum. 2350 tl maaşla Bugün’e geçtim. Okul çevresinde satılan bonzai haberiyle TGC ödülünü aldım.
27 yaşında cezaevine girdim. 28 yaşımı cezaevinde geçirdim. Ekim’de 29’a gireceğim. Tutuklu en genç gazetecilerden biriyim.
Artık bir bayramı daha cezaevinde geçirmek istemiyorum.
Benim tahliyemin önünde nasıl bir engel var? Deliler toplanmış, karartılamaz. 13 aydır aileme hasretim, kaçmam mümkün değil.
Akıl sağlığımı korumak zorundayım.Tahliye haberi görünce acaba sevdiklerine kavuşacak mı diyorum.
Cezaevinde psikolojik destek alıyorum. Gözaltı korkusu, ölüm korkusu gibi oldu. Tahliyeyi hayal etmek bile işkence olabiliyor.
Betonları delen minik bitkilere de izin vermiyorlar, bir sığırcık kuşu ağzından papatya düşürürse bitkiye dokunabiliyoruz.
Toprağa dokunamıyoruz. Yağmur sonrasında, kokusunu biraz duyabiliyoruz.
Evet, gazeteciyim ama basın özgürlüğü altında imtiyaz istemiyorum, adil yargılanmak istiyorum.”
314 sayfalık iddianamede; sanıklar Atilla Taş, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç, Oğuz Usluer, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan, Seyit Kılıç, Yetkin Yıldız ve Ali Akkuş yer alıyor.