Ufukta hesap verme görününce…

TR724.com yazarı Selim Gündüz Türkiye'nin hukuk sistemin nasıl katledildiğini analiz etmiş
Türkiye’de hukuk, demokrasi ve insan hakları bittiği için tüm devlet mekanizması artık ispiyon, fişleme ve ihbarla çalışıyor. Atamalar, terfiler birilerinin şahsi referanslarına göre yapılıyor. Soruşturma ve kovuşturmalardaki kanıtlar, hukuki verilerden değil kimliği belirsiz itirafçıların kendini kurtarmak için ürettiği yalanlardan oluşuyor.

Erdoğan “Eğer sizler gelip bildiklerini anlatmayacak olursanız kusura bakmayın; alır sizi de aynen o cezaevlerine tıkarız” demişti. Adalet bakanı şimdi bu projenin peşinde. Tüm savunma avukatlarını hapse attıktan sonra Cemaate çağrı yapıyor: “Avukatlarınıza danışın, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanın.”

Önce “hapishanede yer açacağız” gibi hukuk tarihinde görülmemiş bir gerekçeyle 40 bin suçluyu tahliye ettiler. Onların yerine saçma sapan delilleri bahane edip 50 bin masum insanı hapse attılar. Bankada hesap açma, sendikaya üye olma, telefonuna program indirme, 1 dolar taşıma vb. gibi akla ziyan delillerle…

Yüzlerce hâkim bu içi boş kararların altına imza attı. HSYK Başkan vekili “ByLock bizim en güçlü delilimiz. ByLock’un örgüt elemanları dışında başkaları tarafından kullanılabilen bir program olmadığı net” diyerek anlattığı Bylock delili paçavraya döndü. 600 bin telefona indirildiği, 15 Temmuz darbe girişiminden 7 ay önce kullanımdan kalktığı ortaya çıktı.

Yani bu hukuksuzluklara imza atanların güvendiği dağlara kar yağdı. Ufukta hesap verme görününce…

SARAY YARGIÇLARINA KORUMA ZIRHI VE ETKİN PİŞMANLIK

On binlerce insana hiçbir hukuki değeri olmayan safsatalarla tutuklama veren yargıçlar ve onların siyasi patronlarının şimdi iki çaresi kaldı:

1-KORUMA ZIRHI

12 Eylül darbecileri ilerde başlarına bir iş gelmesin diye anayasaya “haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz” maddesi koymuştu.

Şimdinin sivil darbecileri aynı yola başvurdu. Ve önceki gün kanun hükmünde kararnameye aynen şunu yazdılar: “Bu kanun kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”

Darbeci zihniyet değişmiyor. Fakat yarın bir gün hukuk geri geldiğinde Saray’ın kanun hükmünde kararnameleri tarihin çöplüğüne atıldığında bu hukuk cinayetlerini işleyenlerin durumu ne olur bilinmez.

Veya KHK’leri kendi yazdırıp kendi imzalayan Cumhurbaşkanı’nın 4 yıllık diploması olmadığı ortaya çıktığında altını imzaladığı binlerce evrakın “butlan” ve “yokluk”la malul olduğu ortaya çıkınca neler olur bilinmez.

2- ETKİN PİŞMANLIK

On binlerce kadın ve erkeği hiçbir maddi delil olmadan tutuklayanların güvendikleri yegâne delil çökünce bu insanları hapiste tutmanın izah edilir yanı kalmadı. Şimdi tutukluları suçlayacak muhbirlere ihtiyaçları var. Çoğu AKP bakanı gibi Türkçe özürlü olan Bekir Bozdağ niyetini ‘anlatım bozukluğu’ eşliğinde şöyle ifade ediyor: “Bazılar belki ceza almaktan kurtulacak, bazıları da çok çok ceza alma imkânına sahip olacaktır.”

Yani elde delil yok. Birileri ihbar ederse “çok çok” ceza verecekler.

Cezanın kaynağı “ispiyon ve ihbar”. Evrensel hukukta karşılığı olmayan arayışlar peşindeler. Ellerinde delil yok. ‘Bankada hesap açmak’ diyorlar dünya kendilerine gülüyor, ‘1 dolar şifre’ dediler âleme rezil oldular. ByLock dediler. Çöktü. Suç içeren tek bir ByLock haberleşme verisi ortaya koyamadılar.

Şimdi insanlara korku salıp, ‘hapse atarız’ diye yalan attırarak delil üretmeye kalkıyorlar.

Kendileri suça battıkları gibi muhbirler üreterek onlara suç işletecekler. Oluşturdukları korku ikliminde ruh sağlığı yerinde olmayanlarla, psikolojik sorunları olanlarla on binlerce tutuklu masuma suç isnat edecekler.

BAŞARIRLAR MI?

Kendilerini yaktıkları gibi muhbirlerin de başını yakacaklar. Bazı insanlar estirilen psikolojik terör sebebiyle ‘hapse atılırım’ korkusuyla çevresini ihbar edecek. ‘Kendimi kurtarayım bari’ diye listeler üretecek. Ama hukuk bir gün geri geldiğinde olan, hem hukuksuz kararları verenlere hem de Bozdağ’ın gazına gelip ‘etkin pişmanlık’ adı altında ‘atfı çürmlere’ girenlere olacak. Haklarında davalar açılacak. Ağır tazminat cezalarına mahkûm olacaklar.

BEKİR BOZDAĞ ACİLEN ‘ETKİN PİŞMANLIK’A BAŞVURMALI

Bence bu yasadan ilk faydalanması gereken kişi Bekir Bozdağ. Neden mi?

Kendisi geçenlerde hizmet hareketine karşı önlem almaya 2010’da başladıklarını söylemişti. Ama önlem aldıkları tarihten 1 yıl sonra meclis kürsüsünde şu sözleri söylemiş: “Fetullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir insandır. Bu ülkenin milli ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmet yapıyor. Her şeyi de açık, devletin denetimi, gözetimi altında açık, her şeyi gözünün önünde…”

Daha sonraki yıllarda hep Hizmet hareketine destek olmuş. Mesela Irmak TV’nin açılışına katılmış ve orada şunları demiş:

“Okullar nasıl yararlı insanlar yetiştirmede hizmet ediyorsa, Irmak TV de sınırların ötesine akmalı, hakikati oradaki insanların gönüllerine akıtmalı. Kur’an ve sünnetten akan ve oradan müminlerin gönüllerine, evlerine akan böylesi bir ırmakla bütün evlerin içi şenlenecektir. Mutlaka Arapça, İngilizce ve başka dillerde yayın yaparak dünya televizyonuna dönüşmeli.”

Şimdi böyle düşünen hemen herkes hapiste.

Ne olur ne olmaz üç gün sonra ulusalcı bir savcı kalkıp kendisini karga tulumba hapse tıkmadan Bekir Bozdağ derhal ‘etkin pişmanlığa’ başvurmalı.

Orada şunları dese kendini kurtarabilir:

“Sayın hâkimim valla billa biz bunlarla mücadeleye 2010’da başladık. O günkü sözlerim takiyye idi. Yani yüzlerine gülüyordum ama münafıklık yapıyordum. İnanmayın övgü sözlerime, ne olur yalvarırım beni içeri atmayın! İşte size cemaate destek olanların kırmızı listesi:

Tayyip Erdoğan’ın Bank Asya’da hesabı yoktu ama bankanın açılışında en öndeydi. Sonra aleni olarak ‘Ne istediler de vermedim’ demişti.

Abdullah Gül yurt dışı Türk okullara referans olmuştu.

Bülent Arınç “Bütün bu siyasi hayatımı 50 ile çarpsanız, bu çocuklar için yapılan hizmetin yanında sıfır derecede kalır” demişti.

Melih Gökçek okul yeri vermişti…”

Bekir Bozdağ böyle 100-200 isim verirse kesin kurtulur. Ama hâkim dönüp şunu da diyebilir: “Tamam Bekir, seni affediyorum ama senin o gün mü yoksa bugün mü takiyye yaptığına dair şüphelerim var.”
31 Ekim 2016 14:39
DİĞER HABERLER