Ukrayna krizinin çözümünde yeni bir diplomatik süreç: Güvenlik garantileri sonuç verir mi?

Samanyoluhaber.com yazarlarından Arif Asalıoğlu köşe yazısında, Rusya-Ukrayna savaşında barış tartışmalarıyla ilgili güncel gelişmeleri ele aldı.
Avrupalı liderler, Ukrayna'ya tam NATO üyeliği alternatifi oluşturabilecek modeller üzerinde çalışıyor. Bu kapsamda Ukrayna'nın savunma kapasitesinin kalıcı desteklenmesi, saldırı durumunda koordineli askeri tepki ve ekonomik ve siyasi iş birliği mekanizmaları tartışılıyor. Ancak bu modelin NATO'nun kolektif savunma mekanizması kadar güçlü olmayacağı da belirtiliyor. NATO’nun en son Ukrayna için iki aşamalı güvenlik yaklaşımı, hem acil çatışma durumunda, hem de ülkenin uzun vadeli güvenlik ihtiyacını karşılamayı hedefliyor. 

Diğer taraftan Moskova ve Kiev arasında müzakere adına uzlaşmaz tutumlar devam ediyor. Temel konularda tarafların şartlarında ilerleme yok diyebiliriz. Önümüzdeki dönemde diplomatik çabalar hız kazanacak ancak bunun yanında çatışmaların da yoğunluğu pazarlık pozisyonlarını etkilemeye devam edecek. Başka bir husus ise ateşkes sonrasında Avrupalı ülkelerin Ukrayna'ya asker gönderme konusunda henüz nihai karar vermiş olmamaları. Bu tutumdan Batılı ülkelerin askeri angajman konusundaki temkinli yaklaşımını ve Rusya ile direk karşı karşıya gelmeme isteğini görüyoruz.

Ukrayna daha sıkıntılı bir döneme girebilir

Müzakere süreleri uzadıkça Ukrayna’nın yıkımı ve ülke kaynaklarının yok edilmesi katlanarak artıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın ya da Avrupalı liderlerin barış girişimleri sonuç vermezse, Ukrayna hem askeri yenilgiyle karşı karşıya kalacak hem de ekonomik olarak çökecek. Ayrıca en önemlisi insan kaynakları bitecek. Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'nin komuta yapısına yönelik artan hoşnutsuzluk ve ciddi personel sıkıntısı önemli problemler olarak Kiev yönetiminin karşısında duruyor. Asker ve mühimmat yetmezliği nedeniyle cephelerde şartların Ukrayna için giderek daha sorunlu hale geldiği bir gerçek. Bütün bunların farkında olan Rus ordusu kendi açısından riskli atraksiyonlara girmeden ağır ağır mesafeler alıyor. 

NATO Genel Sekreteri Mark Rütte, Ukrayna'ya sağlanacak güvenlik garantilerinin iki aşamalı bir yapıda olacağını duyurdu. İlk aşamada bir barış anlaşması veya ateşkes düzenlemesi, ikinci aşamada ise ABD ve AB'nin sağlayacağı uzun vadeli güvenlik taahhütlerinin hayata geçirileceğini belirtti. Bu kapsamda "NATO-light" (hafifletilmiş NATO) olarak adlandırılan model tartışılıyor. Bu model, NATO'nun 5. Maddesi'ndeki kolektif savunma taahhüdünü tam olarak içermeyecek ancak imzacı ülkeleri saldırı durumunda hızlı tepki vermekle yükümlü kılacak. Aynı zamanda Ukrayna'nın savunma kapasitesinin sürekli güçlendirilmesini öngörecek.

Fakat NATO’nun Ukrayna tutumuna Rusya en baştan itibaren temkinli. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Batı'nın Ukrayna'ya sağlayacağı güvenlik garantilerinin komşu ülkelerin de güvenliğini tehdit etmemesi gerektiğini vurguladı. Rusya, NATO askerlerinin Ukrayna'da konuşlanmasına kesinlikle karşı çıkarken, silah sevkiyatlarını bölgesel istikrarsızlığın nedeni olarak görüyor. Moskova yönetimi, güvenliğin bölünmezlik ilkesinin herkes için geçerli olması gerektiğinin altını çiziyor. İşte bu pozisyonlarda diplomatik çabaların başarısızlığa uğrama ihtimali artıyor. Ve Ukrayna için çok yönlü bir yıkımın önünü açılıyor.

Avrupa ülkeleri ve ABD, Çin’in garantör olmasına ülke temkinli

Rusya'nın, Çin, ABD, İngiltere ve Fransa'nın eşit katılımıyla oluşturulacak çok taraflı bir garanti mekanizmasını istemesi de müzakerelere ayrı bir engel. Avrupa ülkeleri ve ABD, Çin’in Rusya ile birlikte garantör ülke olmasına temkinli yaklaşıyor. Lavrov’un, "Rusya olmadan yapılacak güvenlik müzakereleri hiçbir yere varmayan bir yoldur" dediği açıklamanın devamında Çin’in katkısına vurgu yaparak, “Rusya olmadan kolektif güvenlik konularının çözülemeyeceğini defalarca açıkladık. Meşru çıkarlarımızı sert ve kararlı şekilde savunacağız" diyerek Batılı ülkelerin Rusya'yı ve Çin’i dışlayan girişimlerini "hiçbir yere varamayacak bir yol" olarak nitelendiriyor.

Bu açıklamalar aslında, ABD Başkanı Donald Trump'ın AB liderleriyle yapılan görüşmelerdeki ifadelerine de dolaylı bir yanıt niteliği taşıyor. 

Trump, Fransa, İngiltere ve Almanya'nın barış durumunda Ukrayna'ya asker konuşlandırmaya hazır olduğunu belirtmişti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise deniz, hava ve kara güvenliğini içeren kapsamlı garantiler üzerinde mutabakat sağlandığını ifade etmişti. Bu gelişmeler, Ukrayna krizinin çözümünde yeni bir diplomatik sürecin başladığını gösterirken, taraflar arasındaki temel anlaşmazlık noktalarının halen sürdüğünü ortaya koyuyor. Rusya'nın "güvenlik garantisi" talebi ile Batı'nın "askeri varlık" planlarının nasıl uzlaştırılacağı önümüzdeki dönemin en kritik diplomatik sorunu olacak gibi görünüyor.

Lavrov'un açıklamaları, Rusya'nın Ukrayna krizinde müzakere pozisyonunun ana hatlarını ortaya koyarken, Moskova'nın kendisi dahil olmadan yapılacak herhangi bir güvenlik düzenlemesini kesinlikle reddettiğini gösteriyor. Rusya, çok taraflı bir format içinde kalıcı bir çözüm arayışını sürdürürken, özellikle Çin'in dahil olduğu yeni bir güvenlik mimarisi önerisiyle geleneksel Batı dominasyonuna meydan okuyor.

Bu diplomatik pozisyon, önümüzdeki dönemde yapılması planlanan görüşmelerin çerçevesini belirlerken, taraflar arasındaki derin güven eksikliğinin aşılmasının ne kadar zor olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
25 Ağustos 2025 12:38
DİĞER HABERLER