"Ulusal Biyogüvenlik ve Biyoçeşitlilik Sorunları paneli
-Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Burak:
-"Türkiyede şu anda tarımsal gayri safi hasıla 62 milyar
dolar civarındadır. Bu haliyle dünyada 7. sıradayız. AB
için
ESKİŞEHİR (A.A) - Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel
Müdürü Masum Burak, "Türkiyede şu anda tarımsal gayri safi hasıla 62 milyar
dolar civarındadır. Bu haliyle dünyada 7. sıradayız. AB içinde de 4. sıradan, 1.
sıraya yükseldik" dedi.
Burak, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ), Tarımsal Araştırmalar ve
Politikalar Genel Müdürlüğü ile Biyogüvenlik ve Biyoekonomi Derneği işbirliğiyle
ESOGÜ Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen "Ulusal Biyogüvenlik ve
Biyoçeşitlilik Sorunları konulu panelde, gelecek nesillerin ideal güvencesinin
biyolojik çeşitlilik olduğunu söyledi.
Türkiyede biyogüvenlik ve biyoçeşitlilik konularında kafa karışıklıkları
olduğunu belirten Burak, söz konusu alanların, uzman olmayan kişilerin konuştuğu
bir meydan haline geldiğini kaydetti.
Son yıllarda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, tarım ve gıda konuları
ajandanın birinci sırasındadır diyen Burak, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının son 10 yılda ciddi atılımlar yaparak Türkiyenin tarım ülkesi
olması nedeniyle 14 kanun çıkartıldığını vurguladı.
Burak, geçmiş yıllarda Türkiyede tarım kanunun bulunmadığını savunarak,
şöyle konuştu:
Türkiyeye tarım ülkesi diyorduk ancak tarım kanunu bile yoktu.
Ülkemizde, bu kanun 2006 yılında çıktı. Biyogüvenlik Kanunu da yine bu dönemde
çıktı. Türkiyede şu anda tarımsal gayri safi hasıla 62 milyar dolar
civarındadır. Bu haliyle dünyada 7. sıradayız. AB içinde de 4. sıradan, 1. sıraya
yükseldik. Gıda güvenliği konusundan geçen yıl 100ün üzerinde yönetmelik
yayınlandı. 100ün üzerinde pestisit yasaklandı. Bunların satılması reçeteye
bağlandı. Bunların amacı insanlarımız sağlıklı gıdaya ulaştırmaktır. Son zamanda
taklit yapan firmalar ifşa edilmeye başlandı.
-İnşallah artık, bilim insanları çıkıp konuşur-
Burak, Türkiyenin biyolojik çeşitlilik konusunda şanslı bir ülke olduğunu,
Anadoluda farklı türde 12 bin bitkinin bulunduğunu bildirdi.
Anadoludaki bitkilerin yaklaşık 4 bininin endemik olduğunu anlatan Burak,
Gelecek nesillere bu çeşitliliğin aktarılması için bunların korunması
gerekiyor. Bunun için İzmirde ve Ankarada iki gen bankamız var. Bütün bitki
çeşitlerimiz koruma altına alınıp kayıtlara geçiriliyor. İki bankamızda 3 bin 500
türe ait 86 bin 600 tohum çeşidi var diye konuştu.
Biyogüvenlik konusunda 2003-2004 yıllarında mevzuat hazırlık çalışmalarına
başlandığını hatırlatan Burak, şöyle devam etti:
"Bütün paydaşlar bir araya gelip, 26 Eylül 2010 yılında Biyogüvenlik
Kanunumuzu yürürlüğe soktu. Türkiyede tarımdaki en büyük sorun arazinin
küçüklüğüdür. Ülkemizde ortalama tarım arazi 6 hektar, ABDde bu rakam bin 800
hektardır. ABde 400-500 dekar arasından değişiyor. Ülkemizde genetiği
değiştirilmiş tohumların üretimi ve çoğaltılması yasak. Bunun nedeni biyolojik
çeşitlilikteki zenginliğimiz. Dünyadan izin almış, gıda ve yem amaçlı ürünler
için başvuru yapılabiliyor. O başvuruyu Biyogüvenlik Kurulu değerlendiriyor.
Türkiyede şu anda Biyogüvenlik Kuruluna başvurup da izin alan 3 soya, 16
mısır çeşidi yem amaçlı ithal edilebiliyor. Bunun dışında herhangi bir izin yok.
İnşallah artık, bilim insanları çıkıp konuşur. Örneğin, son günlerde basında
çıkan haberler var. İnsanları pirinç yememeye zorluyorlar. Halbuki dünyada
ticarette kullanılan pirinç çeşidi yok. Olsa olsa bulaşma vardır deniyor. Ona
rağmen basın, Frankeştayn ürünüymüş gibi insanların beynini karıştıran
olumsuzluğa iten haberler yapıyorlar. Bu konuda bilim insanlarına
danışılmalıdır."
-Diğer konuşmalar-
ESOGÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Gönen ise biyoçeşitliliğin hayatın devamını
sağlayan ekolojik dengenin temel yapı taşı olduğuna dikkati çekti.
Dünya nüfusunun yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamanın önemli olduğunu
açıklayan Gönen, "Ancak modern biyoteknolojinin insan sağlığına ve çevreye zarar
vermeden kullanılmasını sağlamalıyız. Bu yöntemle üretilen ürünlerden kaynaklanan
muhtemel riskler sadece insan sağlığına değil, doğal kaynakları da tehdit
edebilir. GDOların ortaya koyabileceği potansiyel riskleri dikkate almamanın
dönülmez çevre bozukluklarına yol açabileceği unutulmamalıdır" dedi.
ESOGÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nimetullah Burnak da
biyoçeşitlilik açısından Türkiyenin ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğuna
değinerek, bunların ekonomiye aktarılmasında atılacak doğru adımların
sürdürülebilir bir kalkınma sürecinde önemli katkılar sunacağını bildirdi.
ESOGÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Biyoteknoloji ve Biyogüvenlik
Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet Çabuk ise bugün pek çok gelişmiş ve
gelişmekten olan ülkenin biyoteknoloji alanına yatırım yaptığını anlattı.
Ülkelerin ekonomileri içinde biyoteknolojinin itici bir güç olduğunu
vurgulayan Doç. Dr. Çabuk, "Ülkemiz ekonomisini olumsuz yönde etkilediğini
bildiğimiz ihracat ve ithalat arasındaki dengesizliği kapatmada biyoteknolojik
ürün geliştirmek önemli bir fırsattır. Ülkemiz eşsiz biyoçeşitlilik ve genetik
kaynaklara sahip olması nedeniyle biyoteknolojik açıdan güçlüdür" dedi.
Muhabir: Deniz Açık
Yayıncı: Mürsel Çetin