Samanyoluhaber.com yazarlarından Kadir Gürcan 15 Temmuz üzerine dikkat çeken bir köşe yazısı kaleme aldı.
Gizemi çözüldüğünde ülke ya da dünyanın kaderini değiştirecek kara kutu, devlet sırrı ve bizim iktidar beslemelerinin pek hoşuna giden World New Order, yeni dünya düzeni çeşitlemeleri, komplo teorisi meraklılarının bayıldığı konular. Yazarınız, her gün bir yenisi eklenen o tür şehir efsanesi ve dedikodu sarmallarından uzak durmakta kararlı.
Geçtiğimiz hafta ABD'de çok konuşulan Epstein'in netameli misafir listesine ait dedikodular gündemi epey meşgul etti. Telefondaki dostum “Liste açıklanırsa yer yerinden oynar!” deyince “Hiç zannetmiyorum!” deyivermişim! Aynı iddialar 1963'de bir suikasta kurban giden efsanevi ABD Başkanı JFK'in “Devlet Özel Arşivi” için de söyleniyordu. Şimdiki Başkan Trump'ın iktidara gelir gelmez ilk yaptığı icraat bu gizli arşivi basın ile paylaşmak oldu. Dostuma “Yer yerinden oynadığını duydun mu?” diye sordum. JFK hakkındaki filmler altmışbeş yıllık gizli kalmış arşivlerden daha fazla ilgi görüyor.
15 Temmuz'a olduğundan fazla yatırım yapan iktidar ve Saray'ın olayın akli tutarlılığı hususunda vicdanları rahat değil. Hep bir ağızdan üfledikleri balon büyüdükçe haklılıklarından emin olmak ve bir türlü aşamadıkları tereddüt sisisin dağılacağına inanmak istiyorlar. 15 Temmuz senaryosunun her geçen yıl seyirci ve takipçi sayısının azalmasından endişeliler. Sınırlı sayıdaki yerli üretim, kahraman rezervleri de sürekli tükeniyor.
Yaşanan hazin trajedinin ülkeye verdiği zararın bilançosundan daha çok “O gün ben neredeydim, sen neredeydin?” bencilliği ile kendini aklamaya ve kahraman üretmeye çalışan bir kitle geçtiğimiz dokuz yılda toplumsal vicdanı rahatlatamadı. Ortak suça herkesi dahil ettiklerinde vebal ve günahın hafifleyip sıradanlaşacağını zannediyor. Evet suç işlemek sıradanlaşıyor ancak, etnik temizlik suçunun zaman aşımı olmuyor. O gece kimin nerede, kiminle ve ne yapacağı zaten belliydi. Neden kendinizi paralıyorsunuz ki?
15 Temmuz Senaryosu'na uzağından-yakınından dahil olan hemen hemen bütün medya yüzleri, sözleri ezberletilmiş ve rolleri belirlenmiş ucuz ve harcanabilir figüranlar. Önceden kurgulanan bir oyun ancak bu kadar berbat olabilirdi. Üçüncü sınıf ve kalitesiz yazar-çizer takımının birbirlerine yaslanıp aynı ezberi tekrar etmeleri de içlerini rahatlatmıyor herhalde. Kerbelada sırtına zincirle vurup kendisine işkence eden acemi mazoşist göstericilere benziyorlar. Ne kadar çok dövünür ve seyircilerini ajite ederlerse o kadar iyi! Sessiz ve endişeli görünmenin darbe taraftarı ya da sempatizanı sayılmak gibi tehlikeli bir tarafı var.
Hatırlarsanız, ilk yıllarda 15 Temmuz resmi tatil değildi. Şimdi resmi tatil! Uydurma darbe girişimi ikindinin serin sularında daha çok tatil beldelerinden ihya ediliyor! Doğrusu da o değil mi? Darbe ve ucuz kahramanlar unutulur ama tatil beklentisi hep taze kalır. Hemde Temmuz ayının tam ortası. Dikkat ederseniz darbeler tarihimizde böyle yazın plaj günlerine denk getirilen ikinci bir darbe tecrübesi yok.
Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te 1960'ın sıcak Mayıs'ında servis otobüsü ile evine dönen Adolf Eichmann, ikinci dünya savaşından onbeş yıl sonra yanına yaklaşan İsrail'li ajanın İspanyolca “Un momentito, senor”, “Bir dakika bayım!” uyarısı ile unutmaya çalıştığı geçmişini kucağında bulur. Hitler'in etnik temizlik operasyonuna katılmanın geri ödemesi olabileceğini belki de hiç düşünmemişti.
Nazi Almanyası'nda ortak olduğu suçlardan Arjantin'e kaçarak on beş yıl kazanmıştı. Yakalandıktan bir yıl sonra 11 Nisan 1961'de İsrail mahkemesinde, etnik temizlik, tehcir ve göçe zorlama, toplu katliam, soykırım, Schutzstaffeln der NSDAP (SS)'e üye olmak ve benzeri 15 savaş suçu ile yargılanan Eichmann, kumanda hiyerarşisinde orta seviyede rol almıştı. Eichmann kendisini savunurken işleyişte “küçük bir dişli!” olduğunu ve soykırım projesinin asıl ekibinden olmadığını iddia etse de, eldeki deliller hakkındaki karar için yetip artıyordu.
1961'de yapılan duruşmaya kendisi de Holocaust maduru olan meşhur siyaset teorisyeni Hannah Arrend da katılmıştı. Daha sonra “Eichmann in Jarusselam” ismiyle kitaplaştırdığı duruşma izlenimlerinde Eichmann'ın sanık sandalyesinde sanki o suçları hiç işlememiş rahatlığını “The banality of evil”, kötülüğün sıradanlığı şeklinde tasvir eder. Öyle ya, Nazi Almanyası'nda o günlerde herkes aynı suçu işlemiyor muydu?
15 Temmuz Darbe Senaryosu belge, kayıt ve delillerin arşivlenmiş olması açısından özel bir yere sahip. Herşey kayda geçirilmiş durumda. Geçen dokuz yıl içinde planlayıcılar arşivleri bütünüyle ortadan kaldırmış olsalar bile, çıkarılacakları mahkemelerde kalan ömürlerini hapiste geçirecek delil ve belge ile karşılacaklarından ürpermeliler. O gün geldiğinde “Ben işleyişte küçük bir dişliydim!” mazeretlerine kulak asılmaz. Eichmann için öyle oldu. Bütün hikaye “Bir dakika, Bayım!” ile tekrar başa sarıverir!
Komplo teorisi ve gizemli dosyaların dünyanın geleceğini değiştireceğine inanan dostum, son telefon konuşmamızdan sonra bir daha aramadı. Realiteler ile yüzleşmektense uçuk teorilerin gizeminde kaybolanların nedense tahammül eşikleri pek düşük oluyor!