Ekonominin uygulanan para politikaları ve ekonomi yönetiminin piyasalara ısrarlı müdahalesi sonrasında bozulduğu konusunda pek çok ekonomist hemfikir.
Son olarak Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'nın görevden alınması, müdahaleci yaklaşımın son örneği olarak hafızalara kazınırken, Hazine'de para kalmadığı gibi piyasaların da benzer bir sorundan muzdarip olduğuna dikkat çekiliyor.
Karar Gazetesi yazarı ve ekonomist İbrahim Kahveci, "Para yok para" başlıklı, 11 Temmuz tarihli yazısında, faizlerin yüksek olmasına rağmen paranın gelmediğine işaret ediyor.
"Faizler yüksek ama para gelmiyor" tespitinde bulunan Kahveci, TL'ye verilen mevduat faizinin yüzde 23,14 olduğunu ancak Ekim 2018 ile Haziran 2019 arasında gerçek kişilerin TL mevduatının 668,9 milyar TL'den 659,9 milyar TL'ye gerilediğini belirtiyor.
Artan faiz oranına rağmen kişilerin TL'den kaçtığını kaydeden Kahveci, benzer bir tabloyu ticari kuruluşlar için de çiziyor:
"Ticari kuruluşların TL mevduatları ise 247,2 milyar liradan 262,3 milyar liraya yükseliyor. Artış oranı sadece ve sadece yüzde 6,1. Yani ticari kuruluşlar bile TL’den kaçıyor. Toplam özel TL mevduatları 916,1 milyar 922,2 milyar liraya yükseliyor. Oysa sadece işleyen faiz ile bu TL mevduatlarının toplamı 1 trilyon 60 milyar liraya çıkması beklenirdi."
Kahveci, yüksek TL faizine rağmen kimsenin parasını TL’de tutmadığını ifade ediyor.
Ardından bankalardaki döviz miktarına dair verileri de paylaşan Kahveci, "Mevduat bankalarında ‘Yurt içi Yerleşik Gerçek Kişiler’ 5 Ekim 2018’de 82 milyar dolar olan döviz tasarruflarını 28 Haziran 2019’da 103.8 milyar dolara çıkartıyor. Gerçek kişilerin döviz mevduatları 9 ayda 21,8 milyar dolar, yani yüzde 26,5 artıyor. Ticari kuruluşların ise döviz hesapları 4,7 milyar dolar artışla 64,9 milyar dolara çıkıyor (yüzde 7,8 artış) var" satırlarıyla, TL'den kaçışı gözler önüne seriyor.
Faiz artışının liranın değerini ve itibarını koruyamadığını vurgulayan Kahveci, şu satırlarla yazısını özetliyor:
"Hani yukarıda da değindiğim gibi 2007 yılında küresel sistem için yazmıştım ya; herkeste bir korku var ve öylece bekleniliyor. Çünkü en önemli sorun güven yok.
Bu ortamda Merkez Bankası başkanının görevden alınması, sorunun faize bağlanması vs. pek inandırıcı gelmiyor. En azından TL tasarruflarının artmadığı, TL’den kaçışın hızlandığı bir dönemde TL’nin cazibesini daha da düşürmek ne gibi bir sonuç verebilir?
Ya da TL mevduatının (kaynak) olmadığı bir yerde faizleri düşürerek kredi nasıl verebileceğiz? Kaynak yok kaynak, yani para yok..."