Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Türkiye ekonomisinde son dönemdeki büyümenin “talep odaklı” olması nedeniyle sağlıklı olmadığını düşünüyor. Acemoğlu'na göre ekonominin yavaşlama riski çok yüksek. Türkiye’de 2018 ve 2019’da kriz riski var.
Uluslararası alanda ekonomiye yaptığı katkılar nedeniyle bu yıl Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası’na layık görülen, dünyanın en önemli ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Türkiye ekonomisinde son dönemdeki büyümenin “talep odaklı” olması nedeniyle sağlıklı olmadığını düşünüyor.
Koç Holding’in kurumsal dergisi Bizden Haberler’e konuşan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) İktisat Profesörü Acemoğlu, ekonomilerdeki büyümenin verimliliğin artmasıyla mümkün olabileceğine dikkat çekerek, sağlıksız büyüme nedeniyle Türkiye ekonomisinin yavaşlama riski ile karşı karşıya olduğunu vurguladı. Acemoğlu, daha önce dile getirdiği gibi Türk ekonomisindeki kriz riskinin sürdüğüne işaret etti.
Batı’dan uzaklaştı
“2018 ve 2019’da kriz riski devam ediyor” diyor. Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun Türkiye ve dünya ekonomisine dair öngörüleri şöyle:
* Hükümetin Orta Vadeli Programda açıkladığı yüzde 5.5 büyüme rakamı bence biraz iyimser bir beklenti. Çünkü Türk ekonomisinin şu anda çok büyük yapısal problemleri var. Bunlar, son 10 senedir devam eden yapısal problemler. Ekonominin büyümesi genelde üretkenliğin büyümesiyle ilgili değil, daha çok taleple büyümesiyle ilgili. Bu yüzden risk faktörleri genelde daha yüksek oluyor. Taleple büyümenin de tabii ki uzun dönemli sürdürülen bir politika olmadığını biliyoruz. Çünkü hem enflasyon hem de daha da önemlisi kur ve kriz riski gibi faktörler söz konusu; dolayısıyla Türkiye ekonomisinin taleple büyüme potansiyeli var ama üretkenliğin daha çok artması şartıyla bu sağlıklı bir büyümeye dönüşebilir.
* Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu ile üretkenliği hızla artırması lazım. Sürekliliği olan büyüme, verimliliğin artmasıyla mümkündür. 2017’ye baktığımızda genel tabloda gördüğümüz en önemli negatif durum, Türkiye’nin ekonomik ve yapısal olarak Batı’yla daha da uzaklaşmasıdır. Türkiye’nin teknolojik olarak olsun, kurumsal olarak olsun Batı’yla daha sıkı ve pozitif bir ilişki içerisinde büyümesi, kendi uzun vadeli üretkenliği ve kurumsal sağlığı açısından çok daha yararlıdır.
Yargıda zayıflama
* Yargı, Sermaye Piyasası, TOKİ gibi kurumların süreçleri bağımsız olarak yürütmeleri ve bu şekilde iş dünyasına ve Türk vatandaşlarına en doğru şekilde hizmet vermeleri gerekir. Ama bu kurumların hepsinde bir zayıflama hissediyoruz. Eskisinden daha zayıf ve daha bağımsızlıklarını kaybetmiş bir şekilde oldukları için ekonomik yapının kapsayıcılığını üstlenemezler.
* Türkiye’nin sahip olduğu genç nüfus, şu ana kadar avantaj olabilecek bir şeydi. Ama şu ana kadar genç nüfusu aktif kullanamadık. Yakında Türkiye de yaşlanmaya başlayacak. Genç nüfusu daha iyi kullanabilecek potansiyelimiz var. Gelecek 10 sene içerisinde bunu kullanmamız çok önemli.
RİSKLERİ GÖRMEMİZ LAZIM
* Büyüme sağlıklı olmadığı için ekonominin yavaşlama riski çok yüksek. 2018’de olsun ya da 2019’da olsun; bu riskleri görmemiz lazım. Daha önce dile getirdiğim gibi bir-iki yıl içinde kriz olabilir.
* Geleceğe umutla bakmak için olumlu işaretler var elbette ama olumsuz işaretler de var. Dünyadaki gelişmeler arasında Türkiye için de en önemli konu, Avrupa ekonomisinin çok sağlıklı bir şekilde büyümesidir. Krizi geride bırakmış durumdalar. Amerikan devletinde bu sefer tam tersine ekonomik problemler var. Ve bu problemler aynı Türkiye’deki gibi kurumsal ve politik. Aslında temeline bakarsanız Amerikan ekonomisinde sağlıklı ve teknolojik olarak önemli adımlar var. Çalışma piyasası hızlandı. Ücretler artıyor ama aynı zamanda Donald Trump hükümetinden gelen birçok risk var. Örneğin şu an geçirmeye çalıştıkları vergi yasası ekonomiyi gayet sarsacak bir yasa olabilir. Çünkü bütçe açığını çok artıracak, kamu bütçesini çok zorlayacak bir yasa. Belki daha da riskli olan kurumsal yapı. Yani Trump hükümeti, Trump’ın kendisi, çevresi yani bürokratlar/politikacılar kurumsal yapıya zarar vermeye devam ediyor. Bu durum Amerika’nın hem kendi içindeki problemlerini hem de yurtdışıyla, yani dünya ekonomisiyle olan ilişkilerini negatif etkiliyor.