Ekonomide yaşanan geriye gidiş devam ederken döviz kuru karşısında Türk lirası değer kaybediyor. Bu durumu kendisine ait internet sitesinde kaleme alan ekonomist Mahfi Eğilmez de değerlendirdi.
Son günlerde sosyal medyada da esprilere konu olan “Dolar mı Yükseldi TL mi Düştü” diye soran Eğilmez yazısında, Türkiye’nin sadece iktisadi olarak değil siyasi olarak yaşadığı ortamında kırılganlığı artırdığını vurguladı.
İşte Eğilmez’in o analizi:
“USD/ TL kuru geçen haftayı 5,81 düzeyinde bitirmişti. Bu hafta içinde bazı günlerde gün içi işlemlerde 5,98’e kadar yükseldi, şimdilerde 5,93 – 5,94 aralığında dolaşıyor. Diğer gelişmekte olan ülke paralarıyla karşılaştırmalı olarak ele alıp değerlendirdiğimizde TL’nin değer kaybında ilk sıralarda olduğunu görüyoruz. Bu, yeni bir şey değil. TL, son üç yıldır hep aynı durumda. Sürekli olarak bir negatif ayrışma içinde görünüyor. Bu hafta ne oldu da yine böyle bir değer kaybı yaşandı sorusunun yanıtına baktığımızda öncelikle karşımıza Doların değer kazanması geliyor.
Haftaya 97,35 düzeyinde başlayan Dolar Endeksi bugün itibariyle 98,11 düzeyinde. Yine haftaya Euro karşısında 1,126 düzeyinde bir pariteyle başlayan Demek ki Dolar, diğer paralara karşı değer kazanıyor.
Şimdi kırılgan beşli paralarına bir bakalım.
Bugün itibarıyla yılbaşına göre TL dışındaki kırılgan beşli paralarının Dolara karşı değer kaybı yüzde 0,3 olurken TL’nin kaybı yüzde 12,2 olmuş. Yani TL, değer kaybında diğer paralarla karşılaştırılmayacak kadar yüksek değer kaybı yaşamış. Geçen hafta sonundan bugüne kadarki değişime bakarsak burada da değer kaybı açısından TL, Güney Afrika Rand’ından sonra ikinci sırada yer alıyor.
TL dışındaki ortalamalar bize TL’nin Dolardaki değer kazanımı dışında Türkiye’nin durumundan dolayı ne kadar değer kaybı yaşadığını kabaca gösteriyor. 2019 boyunca TL’yi diğer paralardan negatif ayrıştıran şeyler var. Bunların bazıları 2018 yılından beri geliyor. Bir kısmı ekonomiyle ilgili bir kısmı ekonomi dışı. Hepsi risk artırıcı gelişmeler. Bunları sıralayalım:
(1) Başkanlık sistemine geçilerek yasama, yargı ve yürütme erkleri arasındaki ayrımın kaldırılması (Bu geçiş Türkiye’de karar alma mekanizmasını tamamen alt üst etti ve herkesin kararı en tepeden beklemesine yol açtı.)
(2) Yargı bağımsızlığının tamamen yitirilmesi (kanıtı YSK’nın seçim bitmesine karşın bir aydır karar verememesi.)
(3) Ekonomide yanlış ekonomi politikasının yol açtığı hızlı bozulma ve büyük çöküş (kanıtı: İşsizliğin yükselmesi, enflasyonun yüksekliği, büyümenin küçülmeye dönüşmesi, tarım ve hayvancılığın tükenmesi.)
(4) Merkez Bankası’nın uyguladığı para politikasının gerçek bir enflasyon hedeflemesiyle uzaktan yakından ilgisi olmaması (kanıtı: Her yıl hedeften büyük sapmaların ortaya çıkması.)
(5) Reform paketi adı altında açıklanan programların için boş çıkması ve büyük hayal kırıklıkları yaratması.
(6) Merkez Bankası’nın son kararında yaptığı değişikliğin bir sonraki toplantıda faiz indirimi yapılacağı şeklinde algılanması. Türkiye, ilk iki durumu değiştirmeden (tersine çevirmeden) ekonomiyle ilgili hangi kararı alırsa alsın bu çöküşten kolay kolay çıkamayacak gibi görünüyor.”