Ünlü hukukçu tek tek sıraladı ve ekledi

Ünlü hukukçu tek tek sıraladı ve ekledi
Prof. Dr. Sami Karahan, özgür medya ve sermaye kuruluşlarına yapılan hukuksuz operasyonları değerlendirdi.

Ticaret Hukuku’nun önde gelen isimlerinden Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sami Karahan, özgür medya ve sermaye kuruluşlarına yapılan hukuksuz operasyonları değerlendirdi.

“Daha önce bazı şirketlere yaptıkları gibi Koza İpek Grubu'na da hukuksuz şekilde el koymayı düşündüler ama Koza’ya el konulması hukuken mümkün değil” diyen Karahan, gerekçelerini tek tek açıkladı.

Bugün'den Erkan Acar'ın haberine göre, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Karahan, Koza İpek Grubu'na yönelik polis baskınının evrensel hukuk ilkelerine aykırı olduğunu söyledi. Baskının, Türkiye’yi uluslararası alanda sıkıntıya sokacağına ve kısa sürede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) geri döneceğine dikkat çekti.

HUKUKEN MÜMKÜN DEĞİL
Koza İpek Grubu’na daha önce birçok şirkete yaptıkları gibi hukuksuz şekilde el koymak istendiğini belirten Prof. Dr. Sami Karahan, bunun hukuken mümkün olmadığını şöyle açıkladı:

TEK BİR DELİL YOK
“Koza Grubu'nun bir bankası olmadığı için BDDK ve TMSF aracılığıyla gruba ait şirketlere bu yolla el koymaları mümkün değil. Bu nedenle sudan gerekçeler ve bahaneler üretmeye çalışıyorlar. Örneğin, Koza Grubu'nun teröre finansal destek verdiği iddiasını dillendiriyorlar. Oysa, MASAK, SPK ve Maliye tarafından uzun zamandır yapılagelen sürekli denetimlerde bunun bir izine rastlanmamış. İddiaları belgelendire-cek ortada tek bir belge bulunmadığı görülüyor. Kanaatimce böyle bir belge olsaydı, havuz medyasının manşetlerinde bunu gümbür gümbür duyururlardı. Dolayısıyla, bu konuda operasyona gerekçe bir malzeme bulmaları mümkün görünmüyor. Bu nedenledir ki bu defa kara para aklama iddiasını gündeme getiriyorlar ki, bu da tam evlere şenlik bir iddia. Zira, basından takip ettiğim ve ortaya konulanlara bakıldığında Koza İpek Grubu'nun dışarıdan hiçbir kurumla finansal bağlantısı yok.”
Koza Grubu'nun finansal durumunun güçlü olması nedeniyle herhangi bir yerden finansal destek almasının da söz konusu olmadığını vurgulayan Karahan şöyle devam etti:

BANKA KOZA'YI DOĞRULADI
“Buna gerek de yok. Nitekim, Koza’nın çalıştığı Türk bankaları, bu grubun tüm finansal hareketlerinin kanunlara uygun olduğunu açıkladı. Kaldı ki bu bilgiler zaten Merkez Bankası kayıtlarında mevcut ve bu kayıtlar savcılığın iddialarını doğrulamıyor. Öte yandan, dünyanın 157 ülkesinde uluslararası finans çevrelerince ‘bilirkişi’ olarak kabul edilen Uluslararası Denetim Şirketi PricewaterhouseCoopers (PwC) tarafından açıklanan gruba 5 yıllık denetim raporlarında da böyle bir husus dile getirilmemiş. PwC Koza Grubu’nun tüm nakit akışının kanunlara uygun olduğunu ve tek bir kuruş kara para girişinin bulunmadığını kayda geçirmiş. Yani tam manasıyla deli saçması hayali iddialar ve acınası bir durum ile karşı karşıyayız.”

SAVCILIK İDDİASI 3 KOLDAN ÇÖKTÜ
“Arama kararında ifade edilen Ereğli Demir Çelik’ten İpek Vakfı'na gönderilen 122 milyon liralık bir bağış meselesi var ki bunun mesnetsiz olduğu da bizzat Ereğli Demir Çelik Şirketi tarafından şirketin web sayfasında ve basında yer alan açıklamayla ortaya konuldu. Şirket ‘Ben böyle bir para göndermedim', vakıf ‘Ben böyle bir para almadım', aracılık yaptığı ifade edilen banka da ‘Böyle bir işlem gerçekleşmedi, hata bizde' dedi. Yani savcılık tarafından gündeme getirilen iddia bir, iki saat içerisinde resmen, üçlü ve güçlü şekilde yalanlandı. Tabiatıyla insan savcılığın içerisine düştüğü ve hukukun içerisine düşürüldüğü bu acınası duruma üzülüyor. Gerçekten basit bir araştırmayla gerçek dışı olduğu anlaşılabilecek bir iddianın, halka açık bir gruba baskına gerekçe olması ve itibar katli yapılarak basın yoluyla duyurulması açıkçası trajik bir durum. İnsanların ve şirketlerin ne kadar güvensiz bir ortamda bulunduklarını göstermesi açısından da ayrıca anlamlı.”

PKK İÇİN ÇIKARILDI AMA...
Prof. Dr. Karahan, hür teşebbüslere yönelik operasyonlarda terörün finansmanı konusunun da gündeme getirildiğini hatırlatarak şu açıklamada bulundu:

“2013'te 6415 Sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun çıkarıldı. Bu birisi teröre destek veriyorsa onun mallarının müsadere edilebileceğine ilişkin bir sözleşme. Fakat bu sözleşme PKK gibi terör örgütleri düşünülerek kabul edilmiş bir sözleşmedir. Uluslararası anlamda kabul gören örgütlerle ilgili. En önemlisi bu sözleşmeye dayanarak çıkarılan bu kanun terör örgütü PKK düşünülerek çıkarılmış. Ve bugüne kadar da PKK ile ilgili hiçbir şey yapılmamış. PKK yöneticileri Murat Karayılan ve Duran Kalkan ile ilgili Kırmızı Bülten bile henüz yok.

MEDYA O ÇUVALA GİRMEZ
Bugün Türkiye’de ‘legal görünümlü illegal yapı’ adı altında bir çuval oluşturuldu. Bir örgüt icat ettiler. Hayatında bir karıncaya bile basmamış insanları terör örgüt suçundan yargılamaya çalışıyorlar. Amaçları böyle hayali bir örgüt algısı üzerinden o kanundan yararlanarak camiaya gönül ve destek vermiş insanların mal varlıklarına el koymak. Havuz medyası yazarları sürekli aynı temayı işliyor. Bu yasaya dayanarak medya gruplarına terör suçlaması yapılmaz. Doğan Grubu, Cumhuriyet, BirGün vs. hepsi teröre destek vermekle suçlanıyor. Bütün bu medya kuruluşları aynı çuvalın içerisine sokulmaya çalışılıyor. Sonra da örgüte destek vermiş diye herkesin mallarına el koymayı düşünüyorlar. Bu hukuken mümkün değil."

6-7 EYLÜL OLAYLARININ AYNISI
Bugün yaşananların 6-7 Eylül 1955 olaylarını hatırlattığını vurgulayan Prof. Dr. Sami Karahan, bunun sebebini şöyle açıkladı: “1955’te cahilleri provoke edip sokaklara sürdüler. İstiklal Caddesi’nde oturanlar korkup 10 liralık malını 1 liraya satıp gitti. Bu adamların mallarına çökmeydi. Burada gerekçe bazen Kürt, bazen Müslüman, bazen Alevi, bazen Rum bazen de paralel olur... Şimdi iki şey yapabilirler. Ellerinde para var. Şirketlerin hisse senetlerini toplayabilirler. Bu daha hukuki gibi gözüküyor. Bugün borsanın hukuksuz bir ortamda 70-75 binlerde durması bence hayal. Dolar fırlamış borsa düşmüyor. Yabancılar geçen ay 500 milyon dolarlık hisse satarak borsadan ayrılmış. Buna rağmen endeks düşmüyor. Bir alıcı var. Kim alıyor? Turkcell ve medya grubuna nasıl el konulduğunu hatırlayın. Şirketler bir kuruş para verilmeden el değiştiriyor. Devletin gücü kullanılarak çökülüyor. Kimsenin gıkı da çıkmıyor. Bir katılım bankasına da böyle yaptılar. Bankanın sermayesi 900 milyon lira idi. Çarpanı da 3,5-4 idi. Şimdi ki değeri sıfır. Para vermeden sahip oldular bankaya.”

VATANA HIYANET SUÇU
17-25 Aralık sürecinden sonra yapılacaklara hukuki kılıf bulma endişesinin de bir kenara bırakıldığını ifade eden Prof. Dr. Karahan şöyle devam etti: “Şimdi, 'Kapıyı kır bas’ mantığı hakim oldu. Yaptıklarının yasal mevzuata aykırı olduğunu çok iyi biliyorlar. Çaresizler çünkü korkuyorlar. Hukuk düzeni tekrar işlerse yargılanmak veya ülkeden kaçmak dışında başka yolun olmadığını görüyorlar. Bu sadece yolsuzluklar açısından değil, terör örgütü PKK’nın palazlanması bakımından geçerli. ‘Çözüm sürecinde göz yumduk. PKK şehirleri patlayıcı ile doldurdu’ ifadeleri ile Oslo görüşmelerinde şehirlerin patlayıcılarla doldurulduğuna dair bilgiler kayıtlara geçti. O bombalarla yüzlerce asker ve polis şehit düşüyor. Kamuoyu infial halinde. Ayrıca askerin ve polisin operasyon yapma taleplerinin reddedildiğini o dönemin valileri, askeri ve emniyeti söylüyor. Askerin bine yakın operasyon talebinin reddi yazısı var. Kadim Türk devleti bunları mutlaka dosyalar. Normal hukuk düzeninde bunun karşılığı ‘vatana hıyanetten’ yargılanmaktır.

İçeride suçlarının çok olduğunu görüyorlar. Dışarıda da onları Lahey’in beklediğinin farkındalar. Suriye’deki hatalı dış politika nedeniyle öldürülen yüz binlerce insan, göçe zorlanan milyonlar, harabeye dönmüş şehirler, satılan ve tecavüze uğrayan Ezidi kadınlar ortada. Uluslararası raporlarda Ezidi kadınların alınıp satıldığı yer Urfa Viranşehir gösteriliyor. Kadınlar devlet yetkililerinin bilgisi dahilinde bu işlerin yapıldığını anlatıyor.”

SAHTE DELİL ÜRETİYORLAR
Prof. Dr. Karahan, Koza İpek Grubu’na operasyon yapmak için hiçbir hukuki gerekçe bulunmadığına dikkat çekerek gelecekte olabilecekleri şöyle yorumluyor:

“Sahte delillerle bahaneler üretmeye çalışıyorlar. Bence iç hukuk yolları tüketildikten sonra uluslararası hukuka başvurulmalı. Koza İpek'in başvurusunun sonuçlanması zaman almayacaktır.

AİHM’DE KARŞILIĞI NEFRET SUÇU
Çünkü ‘Nefret suçu’ AİHM kararlarında püf noktadır. Bir grubu, din mensubunu, bir mezhep mensubunu, dininden, mezhebinden aidiyet duyduğu grubundan dolayı ezmek, malına mülküne el koymak lehe karar için ana sebep.

KOZA LEHİNE KARAR ÇIKMASI UZUN SÜRMEZ
Onun için de Koza İpek Grubu’nun haksızlıkları AİHM’e taşıması halinde buradan lehine kararın çıkması uzun sürmez. Çünkü o kadar bariz ki nefret suçu. Koza İpek Grubu'na yapılanların nedeni de gün gibi ortada.”

ÖNCELİKLİ HEDEF ÖZGÜR MEDYA
Şirketlere el koyduktan sonraki aşama medyaya el konulması. Amaç, yaptıkları yolsuzlukların, haksızlıkların ortaya serilmesini engellemek. 4 Mart 1925’teki Takrir-i Sükun Kanunu gibi. Bugün de muhalif basını ya susturdular ya da ele geçirdiler. Turkcell olayını hatırlayın. Medyada geriye kim kaldı ki? Mali gücü yerinde olduğu için Akın İpek, sağlam bir vakfa dayanan Cumhuriyet Gazetesi, bir de STV ve Zaman var. Doğan Grubu gel-gitler yaşıyor. Ama nafile iki kez basıldı Hürriyet. Gözaltı ve tutuklama da yok. Aydın Doğan’a ve Ahmet Hakan’a ‘Bizim merhametimize muhtaçsın’ diyorlar. Yazarlar üzerinden insanları ve şirketleri açıktan tehdit ediyorlar.”

SIRADA MUHALİF PARTİLERİN KAPATILMASI VAR
Basından sonra sıranın siyasi partilere geleceğini kaydeden Prof. Dr. Karahan şu değerlendirmelerde bulundu: “Sonraki aşama partilerin kapatılması. Zerre kadar tereddüdüm yok. Medyayı devirirseler sel gibi önündeki herkesi alıp götürecekler. Havuz medyasının manşetlerini iyi okuyun. CHP’yi hem PKK’ya hem de paralele destekle suçluyorlar. Tam bir garabet... Yargıtay Başsavcılığı ellerinde, Anayasa’da partilerin kapatılması maddesi de duruyor. Anayasa Mahkemesi de teslim olmuş durumda gözüküyor. Dolayısıyla CHP’yi kapatabilirler. MHP’yi de sokağa çekmeye ve kriminalize etmeye çalışıyorlar. İllegal yasa dışı faaliyetlere destek olmaktan onun da dosyasını dolduracaklar. Parti kapatmalar gerçekleşirse Türkiye en az 40 yıl daha bu karanlıktan kurtulamaz. Ortaçağ karanlığını yaşatırlar bize. Sadece özgür medya bu zinciri kırabilir. Ve üzerimize geçirilmeye çalışılan deli gömleğini yırtabilir."

15 Eylül 2015 07:28
DİĞER HABERLER