AK Parti Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin, günlerdir tartışılan ‘52 Altın İmzalı Kadın’ projesine açıklık getirdi.
Başörtüsünün çözümü kamusal alanın yeniden tanımlanmasından geçer
Projenin maksadının kadınların yaşam tarzı endişelerini yok etmek olmadığını dile getiren Şahin, buna yönelik çalışmalarının olduğunu da ilk kez açıkladı.
Altın imzalı 52 kadın. Sporda, sanatta, bilimde, edebiyatta, modada… Uluslararası arenada Türkiye’yi temsil etmiş, Türk kadınının adını başarılarıyla dünyaya duyurmuş; her biri kendi alanında isim yapmış kadınlar ilk kez bir belgesel projesinde bir araya gelecek. Projenin ev sahipliğini AK Parti Kadın Kolları Başkanlığı üstleniyor. Amaç, aralarında yazar Latife Tekin, Adalet Ağaoğlu, müzisyen İdil Biret, Güher-Süher Pekinel kardeşler, modacı Dilek Hanif, ressam Canan Tolon’un da bulunduğu 52 kadın sanatçı üzerinden Türk kadınının uluslararası alandaki başarılarını anlatmak.
Ne var ki, 5 Aralık Kadın Hakları Günü’nde vizyona girecek olan ‘52 Altın İmzalı Kadın’ belgesel projesi hükümetin ‘yaşam tarzı’ endişelerini giderme harekâtı olarak algılanınca bir anda tepkisel sesler yükselmeye başladı. Hatta projede yer alan isimlerin böyle bir çalışmadan bihaber oldukları söylendi. Başörtüsü yasağı tartışmalarının ekseninde ortaya çıkan polemik yüzünden medyada yanlış aksettirilen meseleyi projenin başındaki kişiden öğrenelim istedik. AK Parti Kadın Kolları Başkanı ve Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin, başörtüsü yasağı tartışmalarının yeniden alevlendiği günlerde sadece Aksiyon’un sorularını cevapladı.
-52 Altın İmzalı Kadın’ projesi ses getirdi; ama yanlış aksettirildi galiba. Öncelikle proje nasıl ortaya çıktı?
İktidar olduğumuz günden beri 72 milyonu kucaklayan, 780 bin kilometrekareye aynı mesafede yaklaşan ve ‘önce insan’ diyen bir felsefeyle süreci götürmeye çalıştık. Kadın kolları olarak yerel yönetimler, iş dünyası, uluslararası alanda her kesimle kadın sorunlarını konuştuk. Bunun partiler üstü bir mesele olduğunu, yapılacak her türlü projenin de partiye değil kadına yönelik olduğunu dile getirdik. Her yıl iki uluslararası program zaten yapıyorduk. 2011 eylem planında da birtakım sanat dallarında ülkeyi başarıyla temsil etmiş rol model kadınları bir araya getirelim istedik.
-Nedir projenin önemi?
Bu projeyle gördük ki, neredeyse her alanda başarılı birçok kadınımız var. Örneğin NASA’da görev yapan Feryal Özel, Albert Einstein ve John Nash gibi ünlü bilim adamlarının yer aldığı 20 kişilik ‘Büyük Fikirler’ listesine girmeyi başaran bir astrofizik profesörü. Bilim çevrelerinde dünyanın en akıllı kadınlarından biri olarak tanınıyor. Bunun gibi 12 alan belirledik. Tezhip, heykel, resim, moda, edebiyat... Bu alanlarda isim yapmış insanları bir araya getirdik. Güçlü kadınlarımızı gençlerimize rol model olarak anlatmamız, onların tecrübelerinden, hayat hikâyelerinden yararlanmamız gerektiğini düşünerek yola çıktık. Ön görüşmeler yapıldı ve bu 52 ismin yüzde 95’i böyle bir çalışmanın içinde olacaklarını belirttiler.
-Ancak projede yer alacak isimlerden bazısı haberleri olmadığını; olsa bile katılmayacaklarını söyledi.
Çünkü bazı medya kuruluşları güzel başlayan projeyi o hâle getirdi ki, sanki AK Parti’nin bir propagandası diye algılatmaya çalıştılar. Bazı medya grupları Başbakan’ın Dolmabahçe görüşmelerinde, 29 Ekim Resepsiyonu’nda da aynı şeyi yapmaya çalışıyor. Sürekli sabote eden bir anlayış var. Hâlbuki bu bizim 2011 eylem planında hazırladığımız bir proje.
-Projenin içeriğinde neler var?
Rol modellerin tecrübeleri, nasıl başarılı oldukları çok önemli. Başarının arka planını görüntüleyen bir belgesel olacak. Hem de bu anlamda ilk. Kesinlikle partiyi öne çıkaracak ya da yaşam tarzlarını bu isimler üzerinden gösterecek bir çalışma değil. Ama biz şuna inanıyoruz ki bilim ve sanatta uluslararası platformda bu kadar başarı elde etmiş kadınlar bu oyuna gelmeyecektir. Yani proje devam ediyor, saydığımız isimler projede olacak. Fakat size söyleyeyim, referandumda sahil şeridinin neden ‘hayır’ dediğini, hayat tarzlarıyla ilgili endişeleri nasıl giderebileceğimizi araştırmaya başladık.
-Nasıl gidereceksiniz bu algıyı?
Atatürk’ün Meclisi’nden sonra en çok kadın temsili sağlayan bir partinin kadınları olarak, yasal düzenlemelerle birlikte hiçbir noktada kadını geriye götürmememize rağmen böyle bir algı varsa bunun sebeplerini bulmamız gerekiyor. Onun için sosyologlarla, psikologlarla görüşüp bir eylem planı hazırlıyoruz. Bu algının neden ve sonuçlarını, bu meseleyi nasıl çözeceğimizi masaya yatıralım istedik. Ayrıca sadece sahil şeridine yönelik değil, bütün kesimlere yönelik bir çalışma olacak.
-Kadınlar ‘yaşam tarzımız değişecek’ ya da ‘Türkiye İran olacak’ endişesi yaşıyor mu sizce?
Yaşam tarzını değiştirme eleştirilerine katılmıyorum. Korku siyasetiyle, toplum mühendisliğiyle zaten bu hep yapılıyor. Ancak sevindirici olan taraf, ülke artık açık bir topluma gidiyor. Bu da bizim işimizi kolaylaştırıyor. Türkiye neden İran olsun? Niye başka ülkeler olmaya çalışalım ki? Bir ara da Malezya oluyorduk. Hani ne oldu, Malezya olmadı, İran da olmayacak.
-Aslında bu endişelerin hepsi başörtüsü yasağı tartışmalarının ana ekseninde gelişiyor. Başbakan da 2011 seçimi sonrasına bıraktı meseleyi. Çözüm yakın mı?
Kadın üzerindeki yasakların en önemli simgesi oldu başörtüsü. Biz hep sabırla bu işi çözmeye çalıştık. Toplumun yüzde 70’i de bu sorunun çözülmesinden yana. Laiklik eğer bütün inanç gruplarının sigortasıysa, 82 Anayasası bunu net bir şekilde ortaya koyuyor; biz, kadınlar arasındaki temel eşitliği sağlamak adına bütün yasakları geride bırakmamız gerektiğine inanıyoruz. Ve en önemlisi bir kadın olarak erkeklerin bunun üzerinden bir çatışma ortamı oluşturmasından çok rahatsızız.
-Çözüm ne peki?
İktidara geldiğimizde ‘olağanüstü hâl’ vardı, devlet güvenlik mahkemeleri vardı, insanlar düşüncelerinden dolayı yargılanıyordu. Bunların çoğu kalmadı. O zaman kadınlarımız da bu yasakçı zihniyetten kurtulsun istiyoruz. Hukuki açıdan baktığımızda 10. ve 42. maddeden sonra YÖK’ün 17. maddesi var. O da ‘kılık kıyafet serbesttir’ diyor. Yasak oluşturacak hiçbir hukuki altyapı zaten yok. Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararının yasal altyapısı yok. Eğer CHP, 10. ve 42. madde çıktığında Anayasa Mahkemesi’ne gitmeseydi, bu sorun şimdi aşılmış olacaktı. CHP’nin samimiyetsizliği bizi başarısızlığa götürüyor. Ancak, bütün partilerin 2011 stratejilerinde önemli konularından biri işsizlikle mücadeleyse diğeri de sivil anayasa olacak. Bununla ilgili çözüm önerilerini çok net bir şekilde koyacaklar.
-Ama şöyle de bir düşünce var: ‘Artık siyasetçiler elini başörtüsünden çeksin.’ Çözümün seçim sonrasına bırakılması da dolaylı olarak siyasi malzeme yapılması anlamına gelmiyor mu?
Kadın sivil toplum örgütlerinin çok net tavır koyamadığını görüyoruz. Çatışmanın bir parçasıymış gibi algılanmaya vesile oluyor. Oysa Başbakan’ın söylediği gibi açık örtülünün, örtülü açığın hakkını koruduğu zaman, sorun kendiliğinden aşılacak. Sorun Ankara’nın çatışmacı zihniyetten, bunun üzerinden siyaset üreten erkek bakış açısından kurtulması. Rejim tartışmalarının buradan çıkarılması. Bir yaranın iyileşmesi için önce yaranın olgunlaşması gerekiyor. Ben tedavinin çok yakın olduğu, yasağın kalkacağı inancındayım.
-Yani çözüm somut olarak ne?
Partilerin halkın ihtiyaçlarını görmesi. Temel eğitimde duruşumuz net. Daha küçükken bireyin baskıyla kapanmasını doğru bulmuyoruz. Kamusal alan denen şey 28 Şubat’ın bir dayatmasıdır. Özel hayatı, kamusal alanı iyi tanımlamak gerekiyor. Biz bu tanımlamayı iyi yapamazsak bir kişiye yapılacak en büyük zulüm diploma verip iş vermemektir.
-İlköğretimde başörtüsüne karşısınız ancak üniversitede serbest olsun, kamusal alan ise yeniden tanımlansın diyorsunuz değil mi?
Kamusal alan nerede başlıyor, nerede bitiyor, bunu bilmemiz gerekiyor. Evin dışındaki yerler kamusal alansa caddeler de kamusal alan. Bu izafi kavramın yeniden tanımlanması önemli. Anayasa hukukçuları halkın yaşam tarzıyla, rejimle, laiklikle ilgili endişelerini giderecek şekilde tanımlamalı.
-3 yıldır kadın kolları başkanısınız. 1 milyon 400 bin üyeniz var. Günde yüzlerce kadının sorununu dinliyorsunuz. Kadınların asıl sorunu ne sizce?
Her kesimin sorunu farklı. Önce eğitimsizlik, sonra istihdam. Bunun dışında şiddetle mücadele, töre, namus cinayetleri.
-2011 seçimlerinde partinizin kadın kontenjanında artış olacak mı?
Yüzde 9’u ilk kez AK Parti iktidarında sağladık. Ancak hedefimiz yüzde 25’i yakalamak. Bunun için teşkilatımızda güçlü havuzlar oluşturduk. İş dünyasından da işbirliği yaptığımız kadınlar var.
NURSEL DİLEK