'Üstlerime iftira atsam bugün mesleğimde olacaktım'

İzmir'de, önleme dinlemesi yapan emniyet mensuplarına yönelik, gazete kupürü delil kabul edilerek usulsüz dinleme iddiasıyla düzenlenen operasyonla ilgili davaya devam edildi. Kendisine ait olmayan çalışmalardan suçlandığını söyleyen emniyet mensubu Kürşat Şenol Yılmaz, emniyette müfettişlere ifade verirken üsteleriyle ilgili sorular sorulduğunu, kendisinin de üstlerinden herhangi bir usulsüz talimat almadığını söylediğini belirterek, "Ben o gün üstlerime iftira atsaydım, bugün mesleğimde olacaktım. Ben, bana ait olmayan çalışmalar nedeniyle meslekten ihraç edildim." dedi.
İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, tamamı tutuksuz yargılanan 26 emniyet mensubundan 11'i ile avukatlar hazır bulundu. Başka şehirlerde görev yapan ve ifade verenler duruşmaya katılmadı. Duruşmanın öğleden sonraki bölümüne polislerin savunmalarıyla devam edildi. Yargılanan polis memurlarından İsmail Şahin, yasadışı hiçbir dinleme yapmadıklarını, her işlemi kanunlar çerçevesinde yaptıklarını belirterek hakkındaki suçlamaları kabul etmedi.

'HSYK BAŞMÜFETTİŞLERİNE ÖRTÜLÜ ÖDENEKLERDEN BİR ÖDEME YAPILMIŞ MIDIR?'

Polis memuru Şahin'in avukatı Mehmet Şener Özterzi, müvekkilinin memur olmasına rağmen sanki terörist gibi, bir davetiyle gelebilecekken yetkinin kötüye kullanılmasıyla şafak operasyonu yapılarak evinden gözaltına alındığını hatırlattı. Polisleri suçlamak için şikayetçi üretilmeye çalışıldığını, başka dosyalarda yargılananların tek tek arandığını, HSYK Başmüfettişliği'nin de görevli olmadığı halde bu dosyaya dahil olduğunu belirten Av. Özterzi, "HSYK başmüfettişleri, Türkiye'de sanki bütün suçlar bitmiş gibi, hakim ve savcıların sorunları bitmiş gibi bu işe yönelmiştir. HSYK başmüfettişlerine örtülü ödeneklerden bir ödeme yapılmış mıdır, mal varlıklarında artış olmuş mudur, banka, tapu ve trafikten sorulmasını talep ediyorum." dedi.

'YUKARIDAN GELEN TALİMATLA DAVA AÇILAMAZ'

İnsanlara suçlama yöneltilirken ortada bir dinleme tapesinin olması gerektiğini ancak dosyada suçun maddi unsuru diye bir şeyin söz konusu dahi olmadığını söyleyen Av. Özterzi, "Hiçbir konuşma tapesi yok. Müvekkilim, yıllardır görev yapmış devlet memurudur. Yukarıdan gelen talimatla, zanla dava açılamaz. Mahkeme izni olmadan birileri dinlenir, o tape elde olur, onunla şantaj yapılır, güya var olan örgütün üyeleriyle konuşur, o zaman deriz ki boynumuz kanunlar karşısında kıldan incedir. Sırf büyükler rahatlasın diye dava açılmaz. Aynı dairede 200 kişi çalışırken karşınıza ısrarla 30 tane aynı adamı getirerek ayrımcılık yapılıyor. Emniyet Genel Müdür yardımcısının oğlu da aynı dairede çalışıyor. Müvekkilimin iki imzası var da bu kişinin oğlunun 20 imzası var. Adama göre muamele, kayırmacılık var. Emniyet, 'o bizden, o değil' diyerek tek tek isim belirlemiştir. 'Olmadı bir daha, olmadı bir daha' mantığıyla tekrar tekrar dava açıyorlar. Geçen, üçüncü davanın ifadesini verdik." diye konuştu.

Türkiye'ye bin kilometre uzaktan gelenlerin bomba patlatıp 100'den fazla kişiyi öldürdüğüne de savunmasında yer veren Özterzi, Türk istihbarat sisteminin bilerek ya da bilmeyerek çökertildiğini, bugün mahkemede yargılanan polislerin, bir hafta gece gündüz çalışarak İzmir'e gelen canlı bombayı yakalama başarısı gösteren bir ekip olduğunu aktardı.

Ortada suç olmadığını, bu sebeple de savunma yapmaya bile gerek olmadığını belirten Av. Özterzi, emrin büyük yerden gelmesi sebebiyle davaların açıldığını iddia ederek, "Bu ne tesadüftür ki her üç soruşturma da aynı savcı ve aynı hakime düşmüştür." diyerek, müvekkilinin beraatini talep etti.

'2010'DA GÖREVE BAŞLADIM, 2009 YILINDAN SUÇLANIYORUM'

Emniyetçi Kürşat Şenol Yılmaz da suç olduğu iddia edilen çalışmaların hiçbirinin kendisine ait olmadığını belirterek, memurlarının olmadığı bir yerde kendisinin neden olduğunu sordu. Evraklara paraf atılırken amacın, astın yaptığı çalışmayı onaylamak olduğunu ancak kendisinin üstlerinin yaptığı çalışmaları paraflamakla suçlandığını anlatan Yılmaz, "Ben üstüm olan kişilerin çalışmalarını nasıl paraflayabilirim, böyle mantık olur mu? Çocuk olsa buna güler. Ben memurlarımın yaptığı çalışmaların altına paraf attım. Ayrıca ben 2010'da Organize Bürosu'nda göreve başladım ama görev yapmadığım 2009 yılından suçlanıyorum. Bu mümkün değildir." diyerek suçlamaları reddetti. Müfettişlerin üstleriyle ilgili sorular sorduğunu, kendisinin de üstlerinden herhangi bir usulsüz talimat almadığını söylediğini aktaran Yılmaz, "Ben o gün üstlerime iftira atsaydım, bugün mesleğimde olacaktım. Ben, bana ait olmayan çalışmalar nedeniyle meslekten ihraç edildim." dedi.

'ÖMRÜNÜ İLLEGAL ÖRGÜTLERLE MÜCADELEYE ADAYANLAR SANIK SANDALYESİNDE'

Hakkındaki suçlamaların tamamını reddeden Komiser Mustafa Edip Çakmak ise ömrünü illegal örgütlerle mücadeleye adayan emniyet mensuplarının, sanık sandalyesine oturduğunu söyledi. Mahkemenin karşısında, "Neden illegal örgütlerde daha fazla mücadele etmedin?" sorusunun hesabını vermek için bulunmak istediğini ifade eden Çakmak, "Çalıştığım süre içinde, konusu suç teşkil eden bir emir verilmedi. Hakkımızda düzenli ve sistemli delil üretilmiş, olmayan şey varmış gibi gösterilmiştir. Aynı işi yapanlardan bazıları meslekten ihraç edilirken bazıları da hala görev yapmaktadır." dedi.

Duruşma, savunmalara devam edilmek üzere 2016 Şubat ayına ertelendi. CİHAN
16 Ekim 2015 17:32
DİĞER HABERLER