İhlal etmenin bedeli çok ucuz: 250 lira

Türkiye’de ifade özgürlüğü ihlali neredeyse serbest. Çünkü ihlal kararları caydırılıktan uzak. Ortalama 250 TL ödeyince dosya kapanıyor.

İfade özgürlüğü ihlalleri, OHAL, ekonomik kriz ve rejim değişikliği gündeminin gölgesinde kalsa da önemli bir sorun oluşturmaya devam ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bu konuda yapılan başvurular, 2013 yılında yürürlüğe giren yasa gereği, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu’na yönlendiriliyor. Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan bireysel başvurular da ihlal kararı tespit edilince komisyona gidiyor. Başvuru, uzun yıllar sonunda, genellikle 200 ya da 300 TL’lik bir tazminat kararıyla bitiyor. Bu rakam ne yaşanan mağduriyeti gideriyor ne de ihlallerin önünü kesiyor. Cezaevinden kısıtlı imkanlarla hukuk mücadelesi veren siyasi mahpusların başvurularından bazılarını Cumhuriyet okurları için derledik.

1- Eşine yazsa bile

Edirne F Tipi Cezaevi’nde hükümlü Hasan Ozan’ın, eşi Münevver İltimur’a yazdığı mektubun bazı bölümleri, Mektup Okuma Komisyonu tarafından 6 Aralık 2007’de sakıncalı bulunarak karalandı. Bu bölümde devlet kurum ve çalışanlarını töhmet altında bırakan asılsız ithamlara yer verildiği savunuldu. İnfaz Hakimliği kararı onayınca ve itirazlar reddedildince dosya 2008 yılında AİHM’e gitti. AİHM, 2016 yılında Ozan ve aynı konuda basvuru yapan mahpusların dosyalarını birleştirerek, iç hukuk yolları tüketilmediğine karar verdi. Komisyona gönderilen başvuruya dair, 25 Haziran 2018’de karar verildi. Ozan’a haberleşme özgürlüğünü ihlalden, 300 TL tazminat ödenmesine karar verildi. Kararda, cezaevi iderisinin mektupla ilgili kararının gerekçesiz olduğu vurgulandı. Ozan’ın eşine göndermek istediği bir başka mektup da örgüt propagandası yapıldığı ve güvenlik güçlerini aşağılayıcı ifadeler içerdiği iddiasıyla 1 Ağustos 2007’de alınkonuldu. Ozan’ın hukuk mücadelesi neredeyse 11 yıl sonra sonuçlandı. Ozan’a 25 Haziran 20018’de, haberleşme özgürlüğünü ihlalden, 300 TL tazminat ödenmesine karar verildi. Kararda, “Mektupta hangi sözlerle örgüt propagandası yapıldığı, güvenlik güçlerini aşağılayıcı ifadeler kullanıldığı belirtilmeden, soyut gerekçelerle karar verildiği’ belirtildi. 

2- Çalmadık kapı bırakmadı

Serkan Güngör’e, Malatya E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunduğu dönemde, Belge Yayıncılık’tan çıkan Nevin Berktaş’ın kaleme aldığı, “İnancın Sınandığı Zor Mekanlar: Hücreler-Dava Dosyası” isimli kitap, İstanbul 5 No’lu DGM’nin 2000’de verdiği toplatma kararı olduğu gerekçesiyle verilmedi. Güngör’ün Malatya İnfaz Hakimliği’ne yaptığı itiraz, 20 Nisan 2011’de reddedildi. Göngör de AİHM’e başvurdu. AİHM dosyayı tazminat komisyonuna yönlendirdi.  Güngör, 5 Şubat 2016’da komisyona başvurdu. Komisyon ise Güngör’e, 8 Kasım 2016’da ifade özgürlüğünün ihlali nedeniyle, 250 TL ödenmesine karar verdi. Göngür, tazminat miktarını az bularak idare mahkemesine başvurdu. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi, 23 Mart 2017’de davayı sonuçlandırdı. Mahkeme, tazminatın manevi tazminat olduğu için miktarının takdiren belirlenmesinin kaçınılmaz olduğunu, komisyonun tutarında hakkaniyete ve AİHM içtihatlarına aykırılık görülmediğini belirtti. Kararda, komisyonun, avukatlık üreti ve dava masraflarını ödeyeceği yönünde bir kuralın da bulunmadığı ifade edildi.  Bu karara da itiraz eden Göngör, AYM’ye başvurdu. AYM, 4 Aralık 2017’de kararını verdi. Güngör’ün avukatlık ücretine hükmedilmemesi ve manevi tazminat tutarının düşük olması nedeniyle yaptığı başvuruya, ‘dayanaktan yoksun olduğu’ı gerekçesiyle kabul edilemez kararı verdi.  Göngör’ün, yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu için adli yardım talebi kabul edilerek, yargılama giderinden muaf tutulmasına hükmetti. AYM kararında, tazminat miktarıyla ilgili şu değerlendirme yer aldı: “Yargı mercileri ve yetkili komisyonun takdir payları dikkate alınarak, tazminat tutarının, kamu yarınının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde orantısız olmadığı, birey aleyhine katlanılması zor külfetler yükelmediği anlaşılmıştır.”  Güngör’e, başka bir başvurusunda, kendisine gelen gazetenin verilmemesi nedeniyle de 250 TL ödenmesine karar verilmişti.

3- Türkçe dışında bir dil

Turan Günana,  Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’ndeyken, bir arkadaşına mektup gönderecekti. Mektubunun bir bölümü, 13 Şubat 2012’de, Disiplin Kurulu’nca karalandı. Karalanan bölüme ilişkin, “Türkçe dışında bir dil veya lehçeyle yazılmış olan” birinci sayfasının üçüncü paragrafının tamamında, “örgütsel haberleşmelere neden olan yazı ve ibarelerinin” olduğu savunuldu. Tekirdağ İnfaz Hakimliği de kararı usule uygun buldu. İtirazları da reddedilince, Kasım 2012’de AİHM’e başvurdular. AİHM başvuruyu özel ve aile hayatının ihlali nedeniyle komisyonu yönlendirdi. Komisyon, mektuptaki hangi sözlerin, örgütsel haberleşme amacıyla yazıldığının belirtilmediğini, soyut gerekçeye dayanılarak mektubun gönderilmediğini belirtti. Mahkeme kararlarında da mektubun sansürlenmesine neden olacak olağanüstü koşulların bulunduğuna dair gerekçeye yer verilmediği vurgulandı. Haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığı, dolayısıyla ‘demokratik bir toplumda gerekli olmadığı’ kanaatine varıldığı belirtildi. Günana’ya 300 TL tazminat ödenmesine karar verildi. Günana’ya, tutuklu olarak kurumda bulunduğu dönemde telefon konuşmalarını Kürtçe yapma istediğinin engellenmesi sonucu 250 TL, Kürtçe kitabın kendisine verilmemesi nedeniyle 250 TL,  gazete verilmemesi üzerine 250 TL, gazete içeriğinin Kürtçe olması nedeniyle kendisine verilmediği için 250 TL tazminat ödendi. Günana’nın bu konuda dört AYM başvurusu var. 

4- Açlık grevi yapma suçu!

Cesim Yıldırım, 12 Şubat 2009’da gözaltına aldındı. Dört gün sonra tutuklandı. Tekirdağ 1 No’lu F Tipi’nde tutulduğu dönemde, 2009 ve 2010 yıllarında, üç günlük açlık grevi yaptığı için, 3 ay etkinlik yasağı, slogan attığı için 3 ay iletişim yasağı, 5 gün açlık grevi yaptığı için 2 ay etkinlik yasağı, 2 gün açlık grevi nedeniyle, 2 ay etkinlik yasağı, 2 gün açlık grevi nedeniyle 3 ay etkinlik yasağına maruz kaldı. Tekirdağ İnfaz Hakimliği, disiplin cezalarına yapılan itirazlara ilişkin, 2010 ve 2011 yıllarında verdiği kararlarda, cezaların infaz edilerek kaldırıldığını, yeniden değerlendirme yapılmasında hukuki yarar bulunmadığını belirtti. Karar kesinleşince AİHM’e gidildi. AİHM, başvurudan 4 yıl sonra, 2016’da komisyonu işaret etti.  Yıldırım’ın avukatları da Ağustos 2016’da komisyona başvurdu. Dilekçede, “İnfaz Hakimliği kararları tamamen taraflı kararlardır. Hakimlik, İnfaz Hakimliği Kanunu’na göre, hem disiplin kurulu kararlarını onaylamakta hem de yapılan itirazları incelemektedir” dediler. Başvuru henüz sonaçlanmadı.

5- Slogan atmaktan...

Ercan Bilen, Tekirdağ 1 No’lu F Tipi’nde, 2012 yılında,  koğuştakilerle “Kahrolsun faşist sömürgeciler, yaşasın özgürlük mücadelemiz. Biji PKK, biji HPG,  Reber Apo” sloganı attığı gerekçesiyle disiplin cezası aldı. Olay tutanağında Bilen’in diğer kişilerin de slogan atmasına neden olduğu kanaatine varıldığı belirtildi. Bilen, 1 ay süreyle mektup, faks ve telgraf almaktan men edildi. Bilen’in avukatları karara itiraz etti. Yargıdan olumsuz yanıt alınca AHİM’e başvurdular.  “Gereksiz yere marş söylemek ve slogan atma”nın cezasının 1- 3 ay iletisim yasağı anlamına geldiğine dikkat çeken avukatlar, “Gereksiz yere ifadesi, idareye çok geniş takdir yetkisi tanıyor” dediler. AİHM başvuruyu 2016 yılında komisyona yolladı.

6- Kürtçe bilen yok

Hasan Tahsin Gökcan, posta yoluyla kendisine gelen gazete hakkında “İçeriğinin Kürtçe olması, eğitim kurulunda Kürtçe çeviri yapabilen personel bulunmaması nedeniyle yayının içeriğinden haberdar olunmadığı” gerekçesiyle, şahsına verilmemesi kararına karşı yaptığı itiraz reddedilince AİHM’e başvurdu.  Dosyayı inceleyen komisyon, Gökcan’a, ifade özgürlüğü ihlalinden 250 TL tazminat ödenmesine karar verdi.  AYM, komisyon kararına itiraz eden Gökcan’ın başvurusunu Aralık 2017’de reddetti. Gökcan, yalnızca yargılama giderlerinden muaf tutuldu.

Hiçbir değeri yok

Avukat Ercan Kanar ve avukat Selin Yıldırım, yukarıda sıraladığımız başvuruları bıkmadan usanmadan yapıyor. Kanar, komisyon kararlarını şöyle değerlendiriyor: “AİHM, ifade özgürlüğü konulu başvuruları, iç hukuktaki komisyona göndermekle aslında gereken önemi vermemiş oluyor. Dolayısıyla sözleşmenin ifade özgürlüğünü teminat altına alan maddelerin korunması, işlevli olması açısından AİHM üstüne düşen görevi yapmamış oluyor. İkinci hatayı da sözleşmeye taraf devlet Türkiye yapıyor. Bu rakamların komikliği, egemen iktidar, devlet aygıtları nezdinde, en temel hak ve özgürlüklerden olan ifade özgürlüğünün, hiçbir öneminin, hiçbir ciddiyetinin, hiçbir değerinin olmadığının kanıtı oluyor. 200 liralık, 300 liralık ihlal tazminatı ifade özgürlüğü ihlal ediler sbaşvurucu ile dalga geçmekten başka bir anlama gelmez. Bunlar trajikomik kararlar. Gerek devletler hukukunda, gerekse özellikle ceza yargılaması hukukunda jus cogens denilen amir ve buyurucu kurallar vardır. İfade özgürlüğü da şiddet ve nefret telkin etmediği sürece dokunulmaz özgürlüklerden biridir. BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslarası Sözleşmesi’nin mütemmim cüzü yani ayrılmaz parçası olan Siracusa İlkelerine göre de OHAL ve savaş koşullarında da ifade ve inanç özgürlüğünün kısıtlanmaması, ihlal edilmemesi, korunması gerekir. Bu açıdan da baktığımızda, komisyon kararı olsun, AHİM’in komisyona yollama kararı olsun Siracusa İlkeleri’nin de çiğnenmesi anlamına gelir.”

16 Temmuz 2018 08:36
DİĞER HABERLER