Adalet ve Kalkınma Partisi'nde (AKP) Cumhur İttifakı ile girdiği ortaklık, 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimi'nde Türkiye'nen en büyük şehirlerini muhalefete kaptırması sonrası içte yaşanan tartışmalar devam ediyor.
Kabinede revizyon tartışmaların da sıkça dile getirildiği bu günlerde Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu'nun ayrı kulvarlarda partileşmek için sahaya inmesi Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) dair analizleri artırdı.
Gazeteci İrfan Aktan'a göre, yakın zamana kadar AKP’nin dağılma sürecine girdiğini söylemek ‘Pollyannacılık’tı. Artık değil.
BirGün gazetesi yazarı Güven Gürkan Öztan'a göre ise 17 yılda AKP üye sayısını katlanırken, şimdilerde ise üyelik meselesinde işler tersine dönmüş vaziyette.
AKP'Lİ OLMANIN MALİYETİ ARTIYOR
Öztan, "AKP’li olmanın ‘maliyeti’ artıyor" başlıklı makalesine "AKP’ye üye olmak yakın zamana dek büyük ihalelerden pay kapmaktan yeğeni işe sokmaya kadar her kapıyı açan maymuncuk işlevi görüyordu. Bırakın memuriyette yükselmeyi TOKİ’den krediyle ev almak için bile AKP il başkanlıklarının kapısı arşınlanıyordu." ifadelerini kullandı.
Yazara göre, 23 Haziran İstanbul seçim sonuçlarının da tetiklemesiyle AKP’de yaşanan çatırdama ve altüst oluş parti üyeliklerine de yansıdı. İktidar partisi son iki ayda 60 bine yakın üye kaybetti.
"Bu gidişle erime devam edecek. Çünkü AKP üyeliği eskisi kadar konforlu değil." diyen Öztan devam ediyor: "Büyükşehir belediyelerini muhalefete kaptıran AKP’de pasta küçüldü, rekabet kızıştı. Parti oligarşisi kendi paylarından bir nebze olsun feragat etmeye yanaşmadığından tabanın payına düşen kırıntılara dahi göz koyuldu. Yolsuzluklar üst üste ifşa olurken, eski AKP’liler kendilerine yeni parti kurarken, Erdoğan ise bunları durduracak kadar güçlü görünmezken AKP’li olmanın 'maliyeti' artıyor."
MEDYA KAMARASINI BOŞALTANLAR DA VAR
Rejimin üzerine inşa edildiği Erdoğan’a desteğin Cumhur ittifakının gerisine düşmesi çok önemli bir gösterge" olarak yorumlayan Öztan, "Bülent Arınç vakası başta olmak üzere bugün AKP içindeki kavga ve belaltı vuruşlar izleyicilerin gözlerinin önünde cereyan ediyor. Ortaklık bittiğinde avantajlı çıkanın MHP olacağını hesaplıyor. Öyle ya da böyle sona yaklaşıldığını fark edenler ise gemiyi terk ediyorlar. Medya kamarasını boşaltanlar da var bürokrasiden filikaya atlayanlar da…" ifadelerini kullandı.
Duvar gazetesi yazarı İrfan Aktan da "AKP dağılırken…" başlıklı makalesinde benzer tespitlerde bulundu.
"BİLDİKLERİMİZ BİLMEDİKLERİMİZİN BİNDİ BİRİ!"
Aktan şöyle diyor: "Yakın zamana kadar AKP’nin dağılma sürecine girdiği sanrısına kapılmanın sonucu, politika üretememekti. Şimdi tam tersi: AKP’nin dağılma sürecine girdiği tespiti yapmamanın sonucu politika üretememek olur. Üstelik demokrasi güçleri bu tespitten hareketle geleceğe ilişkin ivedi bir politik hazırlığa girişmezse, AKP’nin dağılmasının onlar açısından kurtuluşla değil, yeni bir milliyetçi cephe üzerinden şimdikini bile aratacak bir kuşatılmayla sonuçlanması kaçınılmaz olabilir...
Bir kere parti içinde kaynayan kazanlara dair bildiklerimiz, bilmediklerimizin binde biri olduğu halde, AKP’nin bırakın ülkeyi, artık kendisini bile idare edemeyecek hale düştüğü görülüyor."
Aktan'a göre, AKP, 23 Haziran’a kadar da kendi içindeki çözülmeyi devlet gücünü kullanarak görünmez kılmayı başarıyordu.
Aktan, "Fakat özellikle Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan öncülüğündeki iki ayrı hizbin resmen AKP’den kopmasıyla beraber artık dağılmanın saklanacak yanı kalmadı." dedi.
İrfan Aktan, devam ediyor:
"Muhtemelen AKP ve liderliği özellikle bu iki oluşuma erken doğum yaptırarak daha büyük kopuşların önünü almak, safları çarçabuk netleştirtmek istedi. Fakat bu “ebelik”, çözülmenin engeli değil, olsa olsa kısa süreli erteleyeni olabilir.
Aldığımız sınırlı duyumlar, edindiğimiz izlenimler, gördüğümüz sayısız alamet, bu intibayı güçlendiriyor. Davutoğlu ve Babacan’ın kaynattığı kazanlar ihraç ve istifalarla AKP dışına taşınmış olsa da hâlen parti içinde kaynayan başka kazanlar da var.
Zira batan geminin mallarından nemalanmak, küçük de olsa paylar almak isteyenler sadece ayrılan veya atılanlar değil. Partinin çöküşüyle beraber kopması beklenen fırtınaya herkes kendince hazırlık yapıyor. AKP, kendi içindeki bölünmenin veya ayrışmanın erken doğumunu yaptırırken, eşzamanlı olarak HDP karşıtlığı üzerinden bir gürültü koparıyor.
Böylece hem parti içindeki kazanları soğutmak, “davayı” bunun üzerinden yeniden canlandırmak istiyor, hem de PKK’yı ancak kendi “aklının” yenebileceğine ilişkin bir gösteriyi, muhtemelen belli güç odaklarına mesaj olarak sunuyor.
Yani AKP, dağılıp yokuş aşağı inerken son bir hamle olarak HDP’ye tutunuyor ve onu aşağıya çekerek yukarı çıkmaya çalışıyor. Fakat AKP, son zamanlarda sadece eski kadrolarını değil aynı zamanda eski kurnazlığını ve aklını da yitirdi. Yaptığı “ince” hamleler artık elinde kalıyor, kaba-saba hale geliyor."
"Dağılmakta olan AKP’nin artık ne taktik ne de strateji belirleyecek bir akla sahip olduğu"nu savunan Aktan, değerlendirmelerine şöyle devam etti: "Bununla birlikte aynı tespit MHP için geçerli değil. Halihazırda AKP’den kopanlar veya kopmak için fırsat kollayanlar kadar MHP de yeni dönemin hazırlığını yapıyor.
AKP dağıldıkça, ortağı olan MHP’nin iktidardaki hisseleri artıyor. Bu da AKP sonrası dönemde iktidarı, devleti kimin devralacağına dair soruları genişletmeyi gerektiriyor.
Eğer CHP, AKP’nin dağılması halinde iktidarın altın tepsiyle kendisine sunulacağını bekleyerek rehavetini sürdürürse, şimdiden geçmiş olsun. Keza, eğer HDP, AKP sonrasının dikensiz gül bahçesi olacağını bekleyerek mevcut siyasetsizliğini devam ettirirse, ona da şimdiden geçmiş olsun denebilir.
Çünkü demokratik muhalefet şimdiye dek belki de hiç olmadığı kadar kritik, hayati bir dönemle karşı karşıya. AKP dağıldıkça iktidardaki hisseleri artan MHP’yi iyi izlemek gerekiyor.
Yakın gelecekte MHP’nin, çaptan düşmüş bir AKP ve “bir şekilde geri kazanacağı” İyi Parti’yle, yahut çaptan düşmüş AKP yerine ondan kopmuş olan hiziplerden herhangi birini ve ulusalcı-faşist yapıları yanına katarak devleti devralmasını olasılık dışı saymak, büyük bir yanılgı olabilir.
Fakat öyle anlaşılıyor ki bu yanılgı şimdiden muhalefet üzerinde hüküm kurmuş durumda."