Van'da iki köylünün helikopterden atıldıkları iddiasını haberleştirdikten sonra, 9 Ekim’de tutuklanan 4 gazeteci hakkında, "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
Van'da iki köylünün helikopterden atıldığı iddialarını haberleştirdikten sonra 9 Ekim’de tutuklanan Mezopotamya Haber Ajansı muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abı, gazeteci Nazan Sala ile tutuksuz yargılanan Mezopotamya Ajansı Muhabiri Zeynep Durgut hakkındaki soruşturma tamamlandı.
Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, "Silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlaması yöneltilen gazetecilerin 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
"Spor, magazinsel ve doğa olayları haberleri yapmıyorlar"
14 sayfalık iddianamede, PKK ve KCK’nın kuruluşu ve amaçlarını ayrıntılı olarak anlatan savcı, tutuklu gazetecilerin KCK sözleşmesinde geçen Basın Komitesi’ne bağlı kuruluşlarda çalıştıklarını iddia etti. İddianamede yer alan İstihbarat Şube Müdürlüğü raporunda, Mezopotamya Ajansı, Sterk TV, Jinnews ve Yeni Yaşam gazetesinin, PKK’nın Basın Komitesine bağlı hiyerarşik yapıda bulundukları, çalışanların da komitenin talimatları ile hareket ettikleri iddiasına yer verildi. Raporda, bu yayın organlarının, PKK eylemlerini desteklemeye, halkı galeyana getirmeye, devlet aleyhinde algı oluşturma, devletin birliği ve ülkenin bütünlüğünü bozmaya, devlet büyüklerini ve kurumlarını aşağılamaya yönelik provakatif içerikli yayınlar yaptıkları yönünde istihbari bilgiler alındığına dikkat çekildi.
İddianamede, bu yayın organlarında çok sayıda PKK/KCK propagandası içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, devletin ve kurumlarının aleyhine haberler yapıldığını belirten savcı, normal şekilde spor, magazinsel veya doğa olaylarının haberleştirilmediğini kaydetti.
"Şüpheli kendini gazeteci olarak tanıttı"
İddianamede gazetecilerin evlerine yapılan operasyonda ele geçirilen materyallere de yer verildi. Gazeteci Adnan Bilen'in dijital materyallerinde Abdullah Öcalan ve PKK flamasının bulunduğunu ifade eden savcı, ajandasında ise bir suç unsuruna rastlanmadığını kaydetti. İddianamede, Bilen’in teknik takibe takılan konuşmalarında, haber yapmak için görüşme gerçekleştirirken kendini Mezopotamya Haber Ajansı’nda gazeteci olarak tanıttığının tespit edildiği de yer aldı.
Basın kartı suç delili sayıldı
İddianameyi hazırlayan savcı, gazeteci Şehriban Abı’nın evinde yapılan aramada ele geçirilen çalıştığı ajansın basın kartını da suç delili olarak saydı. Savcı, Abı’nın da diğer gazeteciler gibi haber kaynaklarıyla konuşurken kendini Jin News Haber muhabiri olarak tanıttığını belirtti. İddianamenin değerlendirme bölümünde şu ifadeler yer aldı, “Ele geçen 3 basın kartının Jinnews isimli ajansa ait olduğu, şüphelinin burada muhabir olarak görev yaptığının anlaşıldığı…”
İddianamenin Cemil Uğur hakkındaki bölümünde ise dijital materyallerinin incelenmesinde çok sayıda örgüt propagandası içerikli haber bağlantıları olduğu ifade edildi. Uğur’un, hasta tutuklu Ergin Aktaş ile ilgili ağabeyi Mahir Aktaş’la yaptığı görüşme de suç delilleri arasında yer aldı. İddianamede, Cemil Uğur’un siyasi veya adli fark etmeksizin tüm hasta tutukluların serbest bırakılması şeklinde röportaj yaptığının tespit edildiği ifade edildi.
Savcı: Paralel bir devlet oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapıyorlar
İddianamenin değerlendirme kısmında, ele geçirilen tüm verilerin PKK, Abdullah Öcalan, örgüt mensupları ve örgütün eylemlerini meşru gösterir nitelikte propaganda içerikli oldukları belirtildi. Gazetecilerin PKK lehine haberler yapmak ve haberleri gazete halinde dağıtmak için birbirleri ile görüşme halinde olduklarını belirten savcı, şüphelilerin örgütsel hiyerarşi içerisinde birbirlerine talimat ve rapor verdiklerini iddia etti. Mezopotamya Haber Ajansı, Jin News ve Yeni Yaşam Gazetesi’nin KCK sözleşmesine göre paralel bir devlet oluşturulmasına yönelik çalışmalar yaptığını belirten savcı, şüphelilerin örgütün hiyerarşik yapısı içinde yer alarak örgüt adına faaliyetlerde bulunduğunu belirtti.
“Savcı hukuki tanımlamadan çıkmış”
İddianameyi DW Türkçe’ye değerlendiren gazetecilerin avukatı Murat Timur, bu dosyanın politik nedenlerde açıldığını savunuyor. Müvekkilleri hakkında soyut iddialar dışında bir delil olmadığını ifade eden Timur, 14 sayfalık iddianamenin neredeyse tamamının politik anlatımlardan oluştuğunu söyledi. Örgütün tarihçesi, KCK yapılanması gibi konularla iddianameye yön verildiğini savunan Timur’a göre, iddialar arasında hukuki bir tanımlama görmek mümkün değil. Savcı’nın, bir gazetecinin ilgilenmesi gereken konuları sıraladığını vurgulayan Timur, “Birincisi spor haberleriyle ilgilenebilir, magazinel haberler, doğa haberleriyle ilgilenebilir. Bunların dışındakilerle ilgileniyorsa demek ki haber dışında başka bir şey yapıyor. Bunun dışında haber yapan kişi aslında bir olayı ajite ederek örgütün lehine hareket ediyor, örgüt propagandası yapıyor. Savcı burada artık hukuki bir tanımlamadan çıkmış, kendini devletin bir koruyucusu, devleti de korunması gereken bir yapı olarak görmüş” dedi.
Tutuklu gazetecilerin üye olduğu Dicle Fırat Gazeteciler Derneği ise iddiaları “komik” buluyor. Dernek Eş Başkanı Serdar Altan, gazetecilerin Van’da iki köylüye işkence edilmesine dair yaptıkları haberler nedeniyle tutuklandıklarını savunuyor. İddianamede, gazetecilik faaliyetlerinin suç unsuru olarak gösterilmeye çalışıldığını belirten Altan, “Bu suçlamaların bir gazeteciye yöneltilebilecek suçlamalar olmadığını düşünüyoruz. Arkadaşlarımız gazetecilik yapmışlardır. O yüzden bir an önce hâkim karşısına çıkmalarını ve özgürlüklerine kavuşmalarını talep ediyoruz. Bu tarz suçlamaların artık gazetecilere yöneltilmesinden vazgeçilmesini ve cezaevindeki tüm gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmasını istiyoruz” dedi.