Samanyoluhaber.com yazarlarından Ertuğrul İncekul köşe yazısında vefa konusunu ele aldı.
Ben usanmam gözümün nûru cefâdan amma
Ne kadar olsa cefâdan usanır cândır bu
Keçecizade İzzet Molla
Olumsuzlukları ve negatif insanları aşmanın en güzel yollarından birisi, insanın kendisiyle ve günahlarıyla meşgul olması olsa gerek...
Olumlu hareket edenler bencil insanlar olamazlar. Tahrip edenler yapıcı olamazlar, peşinden gidenleri de felakete sürüklerler.
Kendisiyle kavgası olanın başka kavgalara zamanı kalır mı?
İnsanın kendini gözlemevinden, kendi eksiklerini fark etmesi, kendisiyle yüzleşmesi ve hatalarının tamiriyle meşgul olması olgunluktur, erdemdir. Kendi eksikleriyle meşgul insan bilge ve hikmet sahibidir. Cahil odur ki; âleme kıyafetler diker, yaftalar takar.
Ego, insanın boy aynasıdır. Kendini tanımak isteyen kendi kusurlarıyla meşgul olur. Sevimsiz yönlerimizi bize söyleyenler gerçek dostlarımızdır.
Kendini gören âlemin hakikatini görebilir, kendini tanıyamayan âlemi düşman sanır.Olumsuzluklar, nobranlıklar, kötü duygular, ahlaksız tavırlar sinsi sinsi yeryüzünü ve insan ruhunu ele geçirmeye çalışırlar. Nefretin kırıntısını gördüğü kalbe hemen sokuluverirler. Ruhları felç eden bu sinsi hastalıklara en güzel iksir sevmek, anlamaya çalışmak ve şefkatle davranmaktır. Bu üçü kadar olumsuz duyguları hızla söndüren bir başka serinlik yeryüzüne gönderilmedi.
Vefa nedir bilir misiniz?
Vefa, hiç usanmamaktır. Yürüdüğün yolda yol yorgunluğuna düşmeden şevkle yürümeye devam edebilmektir. Cefâ verenlere aldırış etmeden yoluna devam edebilmek ne vefalı bir edadır. Hedefine kilitlenmiş bir küheylanı çatlamaktan öte ne hedefinden alıkoyabilir ki?
Vefa bazen ıssız bir dağ başında türkü okumaktır. Yalnızca kendine okuduğun bir türküdür; dağlar, taşlar, kurtlar, kuşlar duyar sesini. Bazen kalabalıklar içinde yapayalnız kalmaktır... Yalnızlığını iyice yokla ve beyhudeyle doldurma. Yalnızlığın seni Mevlâ’ya götürür.
Bizim illerde vefa, cefâya denktir. Bu yola girdiysen, en yakın kardeşlerinden, Yusuf misali, cefâ görmeye hazır olmaktır.
Ebû Hanîfelerin, Mehmet Âkiflerin, günümüzde Ali Ünal gibi tefsir yazan insanların bile kıymetinin bilinmediği, eza ve cefâ gördüğü bir dünyada bize ne oluyor ki, kıymetimiz anlaşılmadı diye üzülüyoruz?Bazen de cefâdan inim inim inlemek ama etrafına tebessümler dağıtmaktır vefa...
Vefa şahikası hep karlı, buzlu olur; zirvelerin kartalıdır vefa. Her isteyenin ayak altında bulacağı bir meta değildir. Vefalı kalabilmek, karlı buzlu yollardan geçmeyi başaranların mükâfatıdır. Vefa zirvesine ulaşanlar ancak aşinadır birbirlerine...
Vefa, eksiklerini, kusurlarını gördüğünde de terk etmemektir sevgiliyi... Vefa, eksiğiyle, kusuruyla sevmek olmasaydı, ne işi olurdu Kerem’in Aslı’yla, Mecnun’un Leylâ’yla... Vefa, cefâ da görsen yine yeniden sevmeye devam etmektir.
Vefa, tüm yeryüzünde çok coşkulu; insana hizmet için âdeta yarışıyor varlık. Vefa ile güne başlıyor karıncalar, kuşlar, arılar ve güneş; vefa türküleriyle bizleri kucaklıyor. Usanmıyor insanı sevmekten ve insana hizmet etmekten.
Cefâ ise yolları kesen gulyabani misali uzaklaştırıyor kimilerini vefadan; iyice acımasız, insafsız hâle getiriyor. Hâlbuki cefâ ile olgunlaşır imtihan erleri. Cefâdır, vefa ehline safâ veren; dikendir, gülü kan kırmızı şeklinde koruyan. Cefâ görmeyenler ne bilir vefayı, sebatı?..
Vefanın altından, yakuttan daha kıymetli hâle geldiği günümüzde, gelin dostlarımızı daha çok sevelim; hatalarından ötürü onları terk etmeyelim. “Bu da geçer yâ hu!” deyip, vefa limanını terk etmeyelim. Vefadır, dostlarımızla beraber bizi kurtaracak sihirli iksir.
Yazıyı dinlemek için;https://youtu.be/tdf-tiRvoRw
https://open.spotify.com/episode/0NQnf4e6pkEP56Tg6eF22L?si=7CLiFcKRRwK1zn759rZu8w